Kayseri-Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’nden Gülistan Al, İnsan Hakları Derneği’ne gönderdiği mektubunda şöyle diyor: “Sekiz aydan fazla bir süredir tüm dünya ve ülkemizde koronavirüs salgını yüzünden yaşam izole hale gelmiş bulunuyor. Bu süreçte tedbir amaçlı birçok olağanüstü kısıtlamalar yapıldı. Bu alanlardan biri de bulunduğumuz cezaevidir. Fakat burada alınan tedbirler tamamen keyfidir.
Örneğin sayımlar tedbir amaçlı olarak dış bahçede alınırken, koğuş aramalarında 15’ten fazla personel odalarımıza girebilmektedir. Yine bu kısıtlı süreçte ailelerimizle iletişimler rafa kaldırıldığı için tek iletişimimiz olan telefon görüşmeleri ise tutanak tutularak sık sık engellenmektedir.
Bu arada, birçok arkadaşımız tahliye olması gerekirken, tahliye olmaları engellenmiştir. Korona öncesinde cezaevlerinde kısıtlı olan sosyal aktiviteler bu süreçte tamamen ortadan kaldırılarak, tam anlamıyla tecrit durumu yaşatılmaktadır.
Haftada bir çıkarılmamız gereken ‘ortak spor etkinliği’ iki haftada bire düşürülmüştür. Yine bu süreçte herhangi bir etkinlik-kurs ve benzeri aktiviteler olmadığından sadece koğuş içinde kitap okuyarak zaman geçirebilmekteyiz. Kitap okuma hakkımız da, içeride bulundurulabilecek kitap sayısı kotası uygulamasıyla kısıtlanmaktadır.
Yukarıda dile getirdiğimiz tüm bu hak ihlallerinin ortadan kaldırılması ve mevcut koşullarımızın düzeltilmesi için sorunlarımızın kamuoyuna iletilmesi ve çözümünde sizlerin desteğini bekliyoruz. Bu anlamda taleplerimiz şöyledir:
* Spor etkinliğimizin haftada bir yapılması, iki saat sürmesi ve başka koğuşlardan arkadaşların katılması
* Koğuşlarda uygulanan kitap kotalarının kaldırılması
* Keyfi bir şekilde tutulan tutanaklara son verilmesi
* Tekli hücrede kalanların havalandırma süresinin uzatılması
* Kitap çalışması olanların fotokopilerinin kendilerine verilmesi…”
Edirne F Tipi Cezaevi
Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan Hasan Yıldız, bana gönderdiği faks metninde şöyle diyor: “İnşallah sağlığın yerindedir. Bizlerde bir sıkıntı yok şimdilik. Sağlığımız ve moralimiz de yerinde. F Tipi tecridin üzerine korona tecridiyle, katmerli tecrit devam ediyor.
Bir de son dönemdeki kitap-dergi üzerindeki hak gaspları, üzerine tuz biber oluyor. Gelen dergilere ve kitaplara ulaşmamız zorlaştı artık. Dergilere sudan gerekçelerle el koyma kararları çıkarıyorlar. Kitaplara da sayı sınırlaması gerekçesiyle engel çıkarılıyor.
Bana gönderdiğiniz kitap geldi. Böylesine anlamlı hediyeniz için teşekkürler. Ama maalesef yanımıza alamadık kitabı. Yerine kitap vermeyince vermiyorlar çünkü. Yanımızda da en fazla 20 kitap -odada dört kişiyiz- bulundurabiliyoruz.
Ansiklopedi, felsefe sözlüğü, ekonomi sözlüğü ile İngilizce veya herhangi bir dil için ders kitapları değilse, hepsi 20 kitap sınırının içinde sayılıyor. Gelen kitapları almak için yerine kitap vermekte sıkıntı yaşıyoruz.
Gerçi hukuki olarak peşini kovalıyoruz ama yargının olmadığı bir yerde, kör kuyuya taş atmaktan başka bir şey değil yaptığımız. Zaman zaman lehimize kararlar aldığımız oluyor. Fakat bu defa pratik uygulamada bir karşılığı olmuyor. Yani ‘saygı duymuyorum, uymuyorum’ anlayışı yukarıdan aşağıya her yere egemen.”
OKURLARIMIZIN DİKKATİNE!
İçerideki yakınlarınızla telefonla ya da kapalı görüşte konuşurken, benim “Posta Kutusu: 253 Yenişehir – ANKARA” adresimin halen açık olduğunu ve onların sorunlarını haber ajanslarımıza, gazetelerimize, televizyonlarımıza ve özellikle de insan hakları kuruluşlarına iletmeye devam ettiğimi hatırlatırsanız sevinirim. Şimdiden teşekkürler…