Bu cümlenin ekonomik, politik ve ideolojik ifadesi AKP iktidarının yıllardır içeride ve dışarıda izlediği gerilim ve çatışmacı politikanın gidişatının da özeti niteliği taşıyor. Sözün kendisinden çok söyleyeni önemli. Bu sözler, yıllarca AKP’nin içinde en üst düzeylerde görev yapmış biri olan AKP iktidarının ruhunu, huyunu ve yeteneklerini en iyi bilenlerden Ali Babacan’a ait.
Tüketici güven endeksinde yapılan değişiklikler, Hazine ve Maliye Bakanı’nın gidişatı sürekli olumlu ve umut verici olarak niteleyen sözleri, dolardaki tırmanış karşısında havada kalıyor. Toplum, AKP iktidarının bütün çağrılarına karşı, altına ve dolara dörtnala koşuyor. Maliye Bakanı’nın “maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz” sorusuna “evet” deme ihtimali giderek artıyor. Çünkü artık borç alıp vermelerin büyük bölümü dolar ve altın üzerinden gerçekleşiyor. Bunun halka yansımasına gelince en somut verileri temel girdi olan elektrik ve doğal gaz fiyatları yansıtıyor. TÜİK’in ocak-haziran dönemi verilerine göre, konutta tüketicilerin bir kWh elektrik için ödediği tutar bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 32.3, bir m3 doğal gaz için yüzde 34.7 artış olarak kaydediliyor. TOKİ başkanın bile demir ve çimentodaki fiyat artışlarına isyanını da hatırlatalım. Gidişatın seyrine bir eksi de kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s tarafından eklendi. Türkiye’nin ardından 8 Türkiyeli şirketi notunu da düşürdü. Bunların en büyük 500 şirket içinde yer alması da ayrıca dikkat çekici. Son kötü haber ise ABD’den geldi. 38. Amerikan-Türk Konferansı’nda konuşan ABD Türkiye Büyükelçisi David Satterfield, Türkiye’deki devlet hastanelerinin yabancı ilaç şirketlerine borcunun bir yıl içinde 230 milyon dolardan 2.3 milyar dolara çıktığını söyledi ve nazikçe ödeme yapılmaz ise ilaç verilmeyeceği tehdidinde bulundu.
Gözler ekim ayında
İktidarın ekonomiyi önceleyen sağlığı tali plana atan, işvereni koruyan çalışanı riske iten, istemediğinde bir basın açıklamasını bile pandemi nedeniyle engelleyen ancak işine geldiğinde on binlerce insanı Yeni Kapı’da toplamakta çekinmeyen tutumunun sonucu çok net olarak ortada. Covid-19 vakası atağa geçti. Bir ara resmi açıklamalara göre 19’lara kadar düşen pandemiden ölenlerin sayısı 70’i aşmaya başladı. Dolayısıyla eylül ayı itibarıyla durumun rahatlayacağı öngörüsü ile yapılan planlama da havada kaldı. Böyle olduğundan dolayı, orta vadeli plan ve projelendirme sil baştan yeniden düzenleniyor. Öyle ki 2021 bütçesi bile kestirilemiyor. Ekim ayından itibaren gündeme girecek olan 2021 bütçesinin nasıl şekilleneceği merak ediliyor. Büyük bir borç miktarı kadar, dışarıdan borç bulmanın dahi giderek güçleştiği, dolardaki tırmanıştan kaynaklı borçlanmanın yüksek maliyeti durumu ciddi anlamda sıkıştırıyor. Bu tablo içinde pandemi nedeniyle mart ayında ötelenen SGK, gelir vergisinin ödeme günleri de geldi çattı. Ekim ayında bu ödemelerin yapılması gerekiyor. Ancak pandemi nedeniyle iş yapamayan özellikle hizmet sektörü başta olmak üzere esnaf ve küçük ve orta üretici oldukça sıkıntılı. Buna AVM’ler de dahil… KOBİ’lerin üst kuruluşu olan TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan, “Hem Mart’ta ötelenip Ekim’de zamanı dolan ödemelerin, hem de Ekim’de normal zamanı gelen ödemelerin tümünün 2021 yılına ötelemesi gerektiğini” söyledi. Buna karşın hükümete yakın kuruluşlar ise destek amacıyla bu vergilerin ödenmesi yönünde bir tutum içinde. Bu konuda da pandemi döneminde iş yapan kesimin SGK ve vergi ödemesini yapması diğerlerinin ise ötelenmesi gibi bir alternatif öneriyor. Ek gelir desteği, kısa çalışma ödeneğinden herkes faydalandığı için bu ayrımın nasıl yapılacağı merak ediliyor.
Özetle hükümetin büyük umut bağladığı vergi ve SGK gelirlerinin durumu da karışık. Geriye yine asgari ücretten alınan vergi kaldı.
Bu yüzden de pandemi sürecinin kısıtlamalarından en fazla zarar esnaf kesiminde, martta ötelenip ekimde süresi dolan vergi ve SGK prim ödemelerinin tekrar ötelemesi talebi yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.
Para için doğa yok ediliyor
İstanbul’u betona boğan politika, Türkiye geneline yayılmış bulunuyor. Bir çok sit alanı ve binlerce hektarlık tarımsal arazi, yeşil alan, ya maden aramalarına ya taş ocağına ya da yapılaşmaya açılmış bulunuyor. Binlerce hektarlık tarım arazisinin kara yollarına kurban edilmesi yetmezmiş gibi, 766 bölgede maden arama işletmesi için bugünlerde ihale düzenleniyor. Buna karşın Türkiye genelinde giderek çevreyi, doğayı ve yeşili korumaya yönelik başlayan itirazlar yayılıyor. Kaz Dağları için gözaltılara rağmen direniş sürerken, Bodrum’un Ortakent Mahallesi’nde 1 milyon 150 bin metrekarelik yeşil alanın imara açılıp satışa çıkarılmasına karşı kampanya başlatıldı. Cumhurbaşkanı kararıyla halka sorulmadan alınan karar Bodrum sakinlerinde tepkiye neden oldu. “Plansız büyümeye neden olacak olan bu alanlar Bodrum’un kaldırabileceği kapasitenin çok üzerinde” diyen Bodrumlular, “7/24 Bodrum” adıyla bir kampanya başlattı. Kampanyaya şimdiye kadar 2 bin 400 imza atıldı.