Geçtiğimiz hafta ardı ardına umuda yolculuk vardı etrafta.
Hemen pes etmeyin ya da hemen benim ruh halime yolculuğa başlamayın. Dayanışma, buluşma özgürlüğe yola çıkmış, bizim oralara sıkça uğruyor bugünlerde. Size de gelmiştir eminim. Çünkü an itibari ile bir aradayız. Belki de yıllardır kol kolayız. Eminim çoktan buluştuk ve dayanışmaya başladık bile, şimdi sıra dayanışmayı büyütmede. Haydi bulaştıralım konuya komşuya, çevre çepere, Selahattin başkanın bir seçim dönemi öncesinde dediği gibi tüm eski, yeni sevgililere, arkadaşlara, dostlara, yoldaşlara. Haydi umuda giden yolda mücadelenin, dayanışmanın, yolculuğun taşlarını tek tek örmeye.
Ben şanslıyım. Bu yolculukta sıkça karşılaşıyoruz çünkü. Geçtiğimiz hafta HDP nin 4. Olağan Kongresi’ne birkaç gün kala iki “görülmüştür” mektubu aldım, iki yol arkadaşımdan. Ardından iki tutsak eşbaşkanımdan halklara açık mesaj geldiğinde umudun çoşkusuyla halay çekiyorduk kadınlar, gençler bir arada.
Bugün geriye doğru gidip, sizlerle son birkaç günün yolculuğunu paylaşmak istiyorum. “Görülen” mesajlardan, yoldaşlarımın yazdıklarından birkaç satırı ekleyeceğim bu satırlara.
Kongreden birkaç gün önceydi, Bolu’dan bir siyasi tutsaktan geldi ilk mesaj. Ne olacak bu memleketin hali modunda “Kanal İstanbul ve Yenişehir Rezerv Alanı Mega Projesi”nin etkilerini yazmaya çalışırken aldım o kısa ama bana güç veren buluşma sözlerini. Rıdvan arkadaş yazmış; özenle ve önemseyerek. Bu satırları okuyacaktır eminim, o yüzden önce selam vereyim sevgili dosta ve bana yazdığı için teşekkür edeyim hepinizin önünde, hepimizin adına. Eminim kendisiyle yeniden yeniden konuşacağız karşılıklı gelmeden, mekanlar boyutsuzluğa evrilecektir her buluşmamızda. 23 yılını cezaevinde geçirmeye mahkum olmuş bir siyasi tutsak, yazdıklarımı okurken düşüncelerimin boyutunu anlamakta zorlandığını yazmış, öyle haklı ki. Rıdvan Tanış bana ulaştırdığı satırların sonunda benim ve tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamış. Özgürlüğe açılan yollar hepimize kutlu olsun.
İkinci mesaj aynı gece Edirne’den, cezaevinden rehin tutulan yoldaşımızdan; Kanal İstanbul ve Yenişehir Yapı Alanı Projesi’ne karşı mücadeleleri selamlayan sevgili Selahattin Demirtaş’tan geldi. Gene satırlara gömülmüş “Kanal İstanbul ve Yapılaşma” projesinin etkileri üzerinde çalışırken, Demirtaş’ın Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu’nun mücadelesini selamlayan mesajı koordinasyonun iletişim ağına düşüverdi. – İnsan, doğanın tek sahibi ve patronu değil, bir parçasıdır. Doğaya, kültüre sahip çıkılması onurlu bir davranıştır. Rant uğruna canlıların yaşam alanını talan etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur- diye yazmıştı mesajında. İnanmayacaksınız ama koordinasyonda mesajı okuyanların sesi birkaç saniye içinde coşkuya dönüşüp mekanları aşmayı başardı.
Kongreye bir gün kala gerçek posta kutusuna, hani neredeyse çoğumuzun kullanmayı unutmaya başladığımız evimizin yamacında asılı olan kutuya gelen mektup, aklımın benden bağımsız çıktığı savrulmalarına son verdi. Bu sefer mektup seçimlere, kongrelere birlikte hazırlandığım bir yoldaşımdan geliyordu. Bir başka siyasi tutsaktan, Mehmet Alçinkaya’dan. “Görülmüştür” zarfının içinden çıkan satırlarda gene aynı özen vardı, yoldaşça, savrulmanıza son veren sarmalamalar. Ekolojik ve demokratik toplum için mücadele etmenin yaşamımızın vazgeçilmezi olduğunu belirtir satırlar ayrım gözetilmeksizin yarının inşasının ışık zerreciklerinin bir araya gelişiyle gerçekleşeceğini, mücadelenin amacına işaret eden siyaset analizi, detayların içinden bir anda çekip çıkarıverdi beni. HDP genel kongresinin; Türkiye, Ortadoğu ve dünya halklarının barışına, özgürlüğüne ışık tutmasını dileyerek sonlanıyordu elimdeki kareli tek sayfaya sığdırılmış, dolu bir o kadar da yoldaşlık yüklü satırlar. Bu mektupların içinden çıkan büyünün en güçlü yanı satırlar size yazılırken sizi de içine alıp Biz’e doğru akıtıyor olmasında sanırım. Birkaç satırın sonunda Biz oluvermenin sihri bu olsa gerek.
Etrafımızda çok güçlü, sihirli bir güç var. Giderek daha çok buluşturuyor bizi. Mekanları yok edip, dayanışmayı büyütüyor, onarıyor. Buluşmak üzere…