HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan, “Leyla Güven artık kritik bir aşamadadır. Leyla hukuksuzca tutulduğu cezaevinde bu ülkenin geleceği için barışı için mücadele ediyor” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 62 gündür açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in açlık grevi eylemine dikkat çeken HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan, “Paris katliamının emrini verenlerin o günkü amacı neydi? Leyla Vekilimizin bugün sonlandırılmasını istediği tecridi o süreçte başlatmaktı. Süreci bitirmekti. Nitekim 5 Nisan 2015 tarihi itibariyle tecridi devreye sokarak süreci bitirdiler. Bu nedenle Paris Katliamıyla tecrit politikası arasında doğrudan bir bağlantı ve işbirliği bulunmaktadır. O gün katliam emrini verenler, bugün tecridi sürdürenlerdir! Bu kadar net söylüyorum! İşte Leyla Güven, Sakine’nin canıyla uğruna bedel ödediği barış umutlarının sönmemesi için, tecrit karanlığının sona erdirilmesi için tam 62 gündür açlık grevinde” diye konuştu.
‘Direnişimiz güçlü bir biçimde sürecek’
Yeni yılın ilk grup toplantısını yaptıklarını belirten Buldan, 2018 yılının mücadele ve direniş yılı olduğunu ifade etti. Buldan, “Yılmadık, diz çökmedik, boyun eğmedik, susmadık. Direndik, mücadele ettik. Demokrasi, özgürlük, barış, eşitlik ve adalete olan umutların sönmesine izin vermedik. 2019 yılının da yoğun bir mücadele sürecine sahne olacağını belirtmek isterim. Zalimin zulmü olduğu sürece, mazlumun da direnişi bitmeyecektir. Faşizm bu topraklardan gidinceye kadar mücadele ve direnişimiz güçlü bir biçimde sürecektir” diye belirtti.
‘Bu karanlık tecrit ya bitecek ya bitecek’
“Leyla’nın uzattığı eli havada bırakmamak gerekiyor” diyen Buldan, “Sadece Leyla için değil, çocuklarımızın geleceği için buradan tüm demokrasi güçlerine geleceğinden endişe duyan herkese sesleniyorum. Leyla sizler için açlık grevinde. Tecrit bitsin, bu ülkeye barış gelsin diye bedenini açlık grevine yatırdı. Bu ülke Saray elinde tükenmesin, paramparça olmasın diye” ifadesinde bulundu. Leyla Güven’in sesini ilk duyanların cezaevi olduğunu sözlerine ekleyen Buldan, cezaevinde 150’yi aşkın tutuklunun süresiz-dönüşümsüz açlık grevine dikkat çekti ve “Bu karanlık tecrit ya bitecek ya bitecek” dedi.
‘Leyla Güven, barışa giden yolu açmaya çalışıyor’
Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Leyla Güven direnişin adıdır. Leyla Güven, barışa giden yolu açmaya çalışan bir barış kadınıdır! Bir barış güvercinidir! Leyla Güven cesarettir, umuttur! Kararlılıktır! Bugüne değin barış ve demokrasi mücadelesinin hep ön saflarında yer aldı. Bu yüzden de cezaevi ikinci evi oldu. Babasını kaybettiğinde de cezaevindeydi. Geçtiğimiz Cuma annesini kaybetti ve yine cezaevinde, üstelik açlık grevinde ve açlık grevinin 62’nci gününde. Bir kez daha değerli annesine Allah’tan rahmet, Leyla Vekilimize başsağlığı diliyorum.” Buldan, Güven’in sağlık durumuna ilişkin de bilgi verdi. Güven’in şuana kadar en az 14 kilo kaybının olduğunu kaydeden Buldan, şu bilgileri verdi: “Tansiyonu sürekli düşüyor. Mide bulantısı ve en hayati sağlık sorunu ise bünyesinin sıvı tüketimini kabul etmiyor olmasıdır. Leyla Güven, artık kritik sürece girdi. Dile bile kolay değil artık, 62 gün. Leyla hukuksuzca tutulduğu cezaevinde bedenini açlığa yatırarak bu ülkenin geleceği için, barışı için güçlü bir mesaj veriyor. Elinde olan tek aracı kullanarak sesini duyurmaya çalışıyor. Peki, yeterince duyuluyor mu bu ses? Bu sese güçlü bir şekilde ses veriliyor mu? Ülkedeki sefaletin kaynağı olan, savaş politikalarının sonlanması için değil mi Leyla’nın direnişi. İmralı’yla birlikte tüm ülkeyi esaret altına alan tecridin bitirilmesi için değil mi bu direniş. Adaletsizlik, talan, riya hayatın her alanına hakim olmuşken, sıradan vatandaşa dahi nefes aldırmayan bu baskı ortamının bitirilmesi için değil mi Leyla’nın direnişi. Bu sesi duymak bu sesi duyurmak işte bu yüzden önemlidir. Bu sese ses vermek vicdani ve ahlaki bir duruştur.”
‘31 Mart seçimleri tarihi bir fırsat’
Buldan’ın gündeminde yerel seçimlerde vardı. 31 Mart yerel seçimlerinin demokrasi ve faşizm arasında ki bir referandum olduğunu dile getiren Buldan, “ AKP’nin 16 yıllık iktidarının ülkeyi ve toplumu getirdiği nokta budur, çöküştür. Krizle, istikrarsızlık ve bölünme tehdidiyle, korkutmayla toplumu ve ülkeyi yönetmeye çalışan, yönetemeyen bu iktidara dur demek için 31 Mart seçimleri tarihi bir fırsat yaratmaktadır. Demokrasiden, özgürlüklerden, emekten, barıştan ve adaletten yana olan, bir arada yaşama iradesine sahip herkesin, tüm kesimlerin yaşanan bu karanlık tablo karşısında ortak bir duruş göstermesi, demokratik tutum alması gerekir. Yan yana gelmez, güç birliği yapmaz isek, bu ülkeyi ve toplumun geleceğini faşizmin karanlığına teslim etmiş oluruz. O yüzden bu seçimlerde demokratik güç birliği yapılması herkesin ortak görev ve sorumluluğudur. 24 Haziran’da gösterdiğimiz başarıyı 31 Mart günü ikiye katlayacağız. Son derece kararlı ve iradeliyiz” dedi.
‘Partimiz AKP-MHP ittifakını bitirecek kilit partidir’
HDP’nin bölgede gerçekleştirdiği ittifaka değinen Buldan, şunları ifade etti: “Halkımız müsterih olsun. Sizin onay vermeyeceğiniz, hiçbir adımı atmadık, atmayız. Bizim partimiz AKP-MHP ittifakını bitirecek kilit partidir. Kürtlerin bu seçim ittifakı önemli, anlamlı ve değerli bir aşamadır. İttifak içerisinde bulunan siyasi partilerin değerli temsilcilerine göstermiş oldukları bu duyarlılık ve işbirliği anlayışından dolayı huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Kürtlerin iradesini yok sayan gaspçı kayyum zihniyeti kurduğumuz bu ittifak karşısında şimdiden kaybetmiştir, kaybedecektir. Bu kesindir. AKP-MHP ittifakı bölgede sandığa mutlaka gömülecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.”
‘AKP’yi kaybetme korkusu sardı’
Yerel seçimlerde bölge kentlerinde seçim hilelerinin yapıldığını aktaran Buldan, AKP’yi kaybetme telaşı sardığını belirtti. Buldan, batı da ki ittifak çalışmalarına dair ise, “Aynı şekilde Türkiye’nin batısında da, yerellerde en geniş demokrasi ittifakının oluşturulması noktasında çalışmalarımız tüm hızıyla sürmekte ve sona doğru yaklaşmaktayız. Biz merkeziyetçi tek adam rejimine karşı yerelde demokrasinin geliştirilmesinden yana bir strateji izliyoruz. Bu açıdan yerellerde yerel demokrasi dinamikleriyle ortak hareket etme noktasında bir tutum içerisindeyiz” diye konuştu.
‘Türkiye, Suriye’de çözüm istemiyor’
Buldan, Türkiye’nin Suriye’ye dönük operasyon açıklamalarını eleştirerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Ankara’nın göbeğinde öğretim üyesi bir kadının can güvenliğini sağlayamayan iktidar, Menbiç’e girecekmiş! Türkiye’nin güvenliğini sağlayacakmış! Türkiye’nin kamusal güvenliğini ancak barış politikalarıyla sağlayabilirsiniz, müdahale planlarıyla, tankla, topla değil! Türkiye’nin güvenliğini Kuzey Suriye değil, AKP’nin izlediği hegemonik politikaları tehlikeye sokuyor. Cihatçı çetelere verdiğiniz destek, ülkenin güvenliğini tehlikeye atıyor. AKP iktidarının Kuzey Suriye’ye müdahale planlarının amacı, Suriye’de istikrarsızlığı, savaşı ve krizi tırmandırmaktır. Türkiye, Suriye’de çözüm istemiyor. Suriye’de halkların, kendi demokratik yönetimlerini inşa etmesini istemiyor. İstikrara kavuşmuş Demokratik Suriye istemiyorlar. Suriye’de kriz ve çatışma sürsün ki, iktidar da bu krizden, çatışmadan nemalansın, oy devşirsin.”
‘IŞİD’i bitiren Suriye Demokratik Güçleri’dir’
AKP’nin yerel seçimler öncesi Kuzey Suriye’ye dönük planlar yaptığını belirten Buldan, şu ifadeleri kullandı: “Rojava’yı, Kuzey Suriye’ye girmek için, Kürt, Arap, Türkmen ve diğer halkların yarattığı ortak yaşamı yıkmak için hazırlık yapılıyor. Suriye’de geriletilen IŞİD’i ve diğer çetelere yeniden alan açmaktır amaçları. İktidar sözcüleri çıkmış, IŞİD’le mücadeleden söz ediyor! Siz mi IŞİD’le mücadele ediyorsunuz? Kim inanır ki buna? IŞİD’le petrol ticaretinizi tüm dünya biliyor! Kimi kandırıyorsunuz? IŞİD’i bitiren Suriye Demokratik Güçleri’dir. Bunu tüm dünya biliyor! Erdoğan’ın sözcüsü çıkmış, ‘Suriyeli kardeşlerimiz arasında asla ayrımcılık yapmıyoruz’ diyor. ‘Kürt kardeşlerimiz’ ifadesini kullanıyor. Bu yüzden mi Efrin’e girip, Kürtleri kendi topraklarından sürüp, oraya çeteleri yerleştirdiniz, zeytinlikleri talan ettirdiniz? Ayrımcılık yapmadığımız için mi Efrin’de Kürtçe tabelaları çetelere söktürüp attırdınız? Bütün yerleşim yerlerinin adını Türkçeleştirdiniz?”
Kaynak: MA