Şehir hastanelerini ‘binlerce yatağı olan kocaman fabrikalara’ benzeten İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, devletin sağlığı özel sektöre devrettiğini ve bunun da sosyal devlet anlayışının kaybolmasına neden olduğunu söyledi
Sağlıkçılar tarafından, kamunun kaynaklarının özel sermaye için kullanıldığı, sağlık hizmeti alacak yurttaşlardan daha fazla fark ücreti alınacağı ve sahip oldukları yatak sayıları nedeniyle kullanışlı görülmeyen şehir hastanelerinin yapımı tüm hızıyla devam ediyor. İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi olan İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, AKP’nin 2002 yılında iktidara gelmesinin hemen ardından “Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı” (SDP) hayata geçirdiğini hatırlatarak, “Sağlık bütçelerinin devlet tarafından karşılanması, devlete büyük bir yük getiriyordu. Bunun için SDP ile bu özel işletmelere devredilmesi düşünüldü” diye kaydetti.
Programın yıllar içerisinde aşama aşama hayata geçirildiğinin altını çizen Prof. Dr. Saip, işletilen sistemle birlikte hastanın aciliyetine göre ayarlanmış sevk zincirleri hakkının SDP ile ortadan kaldırıldığını söyledi. Bu yüzden daha acil durumlara bakan üçüncü sevk zincirinde yığılmaların olduğunu kaydeden Saip, “Hastalar artık dünya ortalamalarının çok üstünde hastanelere başvuruyorlar. Bunların çoğu da gerçek hasta değil. Böylelikle hem başvuru talebi artırılmış oldu, hem tetkik patlaması yaratıldı” dedi.
Sosyal devlet anlayışı…
Hastanelerin acil bölümünde yaşanan yoğunluğa da dikkat çeken Prof. Dr. Saip, insanların telefonla ve internetten randevu almasının zorlaştığını ve bundan dolayı da acilde yığılma yaşandığını kaydetti. Saip, bu durumun en büyük mağdurlarının ise gerçek hastalar olduğunu belirtti. Hastanelerin işletme olarak çalışması, ucuz, ortak ve daha geniş ihalelerin yapılabilmesi için ise bölgesel hastane modelleri oluşturulduğunu anlatan Saip, şehir hastanelerinin özel sektör tarafından yapıldığını vurguladı. Devletin sağlığı özel sektöre devrettiğini belirten Saip, “Bu da sosyal devlet anlayışının kaybolmasına neden oldu” diye belirtti.
Borç batağında
Bir diğer önemli konunun ise, tıp eğitiminde doktor yetiştirmekte önemli yerler olan üniversite hastaneleri olduğu üzerinde duran Saip, bu hastanelerin AKP tarafından desteklenmediğini söyledi. Yıllardır borç batağında olan üniversite hastanelerine malzeme yardımı yapılmaması yüzünden kimi tetkiklerin yapılamadığını, firmaların bile artık ihalelere girmediğini kaydeden Saip, “Hâlbuki bir üniversitenin düşüncesi; ‘kendimi nasıl dengelemeliyim, kendimi nasıl yönetmeliyim’ olmamalıdır. Amacı eğitim ve araştırma olmalıdır. Kâr edildiğine bakmadan en ileri tetkikleri bile yapabiliyor olmamız lazım. Bunun da devlet tarafından desteklenmesi lazım. Üniversite hastanelerinin çökertilmek istenilmesinin altındaki temel neden şehir merkezlerinde referans olabilecek merkezlerin bırakılmayıp, daha çok şehir dışında yapılan şehir hastanelerine insanların mahkûm edilmesidir” dedi.
Hastane değil fabrika
Dünya artık daha makul küçük hastanelere geçiş yaparken, Türkiye’de birçok kentte hayata geçirilen şehir hastanelerinden ne hekimlerin ne de hastaların memnun olmadığını söyleyen Saip, bu hastaneleri “binlerce yatağı olan kocaman fabrikalara” benzetti.
Açığı halkın cebinden karşılayacak
Tüm ülkede 18 şehir hastanesi yapılıyor, toplamda 30 olması hedefleniyor. Türkiye de kamu-özel ortaklığı ile yapılan ve adına şehir hastaneleri denilen model, İngiltere’den alınmış bir özelleştirme modeli. Orada sağlık sistemini iflas noktasına getiren bu uygulama dünyanın çeşitli ülkelerinde de uygulanıyor ve zararları da biliniyor. Bu şirketlere sadece Türkiye’de hazine ve kullanım garantisi veriliyor. Şehir hastanelerinde yüklenici firmaya yüzde 60-70 doluluk garantisi veriliyor. Doluluk sağlanmadığında devlet açığı ödeyecek. Tıpkı otobanda, köprülerde verilen araç garantisi gibi şirketlere hasta garantisi veriliyor.
Şehir hastaneleri ile sağlık şirketlere devredildi
Şehir hastaneleri halk sağlığına katkı amacıyla inşa edilmediği gibi aksine inşaat şirketlerine adeta yağma alanı yaratılarak sağlığın paralı hale gelmesine hizmet ediyor. Hükümet, ihale yoluyla bir inşaat şirketi ile anlaşarak ona bedava hazine arazisi veriyor. Şirket hastane inşaatı için bankalardan kredi buluyor ve Türkiye devletini de kefil gösteriyor. Şehir hastanelerinde Sağlık Bakanlığı kiracı, inşaat şirketi mülk sahibi oluyor. Hastane inşaatını yapan şirkete 25 yıl Sağlık Bakanlığı tarafında hastane kirası ve bakım parası ödemesi yapılıyor. Hastane içi ve etrafında yapılacak tüm ticari faaliyetlerin gelirleri de yine şirketin işletmecilik faaliyeti oluyor. Bir AVM gibi inşa edilen hastanenin içinde ve dışında dükkan, otopark hatta seyyar satıcı alanları şirketin kira ve işletme gelirleri arasında yer alıyor. Otopark da buna dahil. Şehir hastaneleri için yapılan ilk düzenlemede “ileri teknoloji ve yüksek mali kaynak gerektiren hizmetler”, yani görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerinin yürütülmesi ve radyasyon onkolojisi gibi ileri teknoloji ve yüksek maliyetli hizmetlerin şirketlere devri ve bu hizmetlerin şirketler tarafından Sağlık Bakanlığı’na fatura edilecek.
Ferhat Çelik/İstanbul-MA