Türkiye’de baştan şaibeli ve demokratik olmayan seçim sonuçları ilan edildi. Tayyip Erdoğan bay başkan, AKP-MHP ittifakı da yeniden iktidar oldu. Böylece öngördükleri diktatörlüğü engelsiz oturtacaklar. Ancak bu seçimin meşruiyeti tartışılacak, bu nedenle de Türkiye halkları bu iktidardan kurtulmak için mücadele verecek. Bizzat CHP lideri ve CHP’liler defalarca Erdoğan’a diktatör dediler, tek adam dediler. Bu seçimle tek adamlık artık kendine bir ‘meşruiyet’ de kazandırdı. Herhalde hiç kimse seçimle kendine meşruiyet kazandırdı diye diktatörlüğe karşı mücadeleden vazgeçmeyecektir. Seçimle geldiğini söyleyen bu iktidara karşı mücadele etmek isteyenler seçimle iktidara gelen Hitler’i örnek gösterecekler.
Seçim sonuçları daha ilk baştan şaibeli gözüküyor. Özellikle MHP’nin oyları konusunda kuşkular çok fazla. Sanki bir el İYİ Parti’yi saf dışı etmek için MHP’yi İYİ Parti’nin üzerinde tutmak için uğraşmış. Ya da böyle bir karar bir yerlerden alınmış ve uygulanmış. Özellikle Ankara ve birkaç yerde dikkat çekici bir durum var. Yine AKP’ye rakip olacak Saadet’in de o kadar az oy alması diğer bir şaibeli durumu ifade ediyor. Sanki önceleri olduğu söylenen derin devlet denen kesimler bir müdahale yapmış gibi. Çünkü hala derin devlet inkâr edilmiyor. Hatta otoriter devletçi zihniyette olanlar bir derin devlete ihtiyaç olduğunu söylüyorlar.
Bu tür kuşkular ve iddialar yanında tam bir eşitsizlik ve hile de basının kullanılış biçimidir. Seçimin özelliği eşit koşullarda olmasıdır. Basının durumu daha baştan bu seçimi sakat kılmıştır. Yani sakat bir seçimdir. Bu da seçimin meşruluğunu tartıştıran önemli bir etkendir.
Bu seçimin meşru olmadığına sunulacak en temel etkenlerden biri de OHAL’dir. Türkiye’de uygulanan OHAL tamamen AKP-MHP ittifakının seçim kazanması için kullanılmıştır. OHAL zaten demokratik olmayan bir durumu ifade eder. OHAL demokrasiyle bağdaşmaz. Demokrasinin olmadığı yerde de eşit ve adil bir seçim ortamı bulunmaz. Bir ülkenin tümünde siyasi nedenlerle OHAL varsa orada demokrasiden söz edilemez. Özellikle iktidar OHAL’i kendi çıkarı için kullanır. Türkiye’de bu fazlasıyla yapılmıştır. Sadece bu bile başlı başına bir seçimi gayrimeşru kılar.
Bu seçimde AKP-MHP ittifakı oylarını artırmak için demokrasi karşıtı temel bir hileye, oyuna ve provokasyona başvurmuştur. Bu da demokratik tercih ve eğilimleri ortadan kaldıracak olan şovenizmi şahlandıracak yollara başvurulmasıdır. Kandil’e yönelik bir kara harekâtı olmadığı halde sanki Kandil’e karadan giriliyormuş; Kandil karadan kuşatılmış gibi haberler yapılmıştır. Öyle ki KDP’nin Kandil’e yakın bir karakolundan basın çekim yaparak Kandil’e ne kadar yaklaşıldığı algısı yaratılmaya çalışılmıştır. Böylelikle toplumda yaratılan PKK düşmanlığı ve şovenizm üzerinden oy devşirilmek amaçlanmıştır. Bu da iktidarda olan AKP-MHP’ye oy kazandırma propagandası olmuştur.
Bir diğer yalan da 35 PKK’li yöneticinin öldürüldüğü haberidir. Bizzat Tayyip Erdoğan miting meydanlarında bunu dillendirmiştir. Nasıl ki PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komployla Türkiye’ye getirilmesini Ecevit oya dönüştürmüşse Tayyip Erdoğan da böyle sansasyonel bir haberle oyunu yükseltmeyi amaçlamıştır. Diğer hilelerin ve eşitsiz ortamın yanında bunun da AKP-MHP’nin oy devşirmesinde önemli bir etken olduğu anlaşılmaktadır. Belki de en büyük hile doğru olmayan bu haberle yapılmıştır.
Seçimin eşit ve adaletsiz olmasına yönelik daha birçok etken ileri sürülebilir. Ancak bu kadar hile bile bu seçimin meşruluğunu sorgulatır. Eğer gerçek anlamda demokrasi ölçüleriyle ele alınacaksa bu seçimin meşru olmadığı söylenebilir. Ancak Türkiye’de zaten gerçek bir demokrasi yoktur; bu nedenle bu da normal görülebilir, denilirse buna bir şey söyleyemeyiz. Zaten demokrasi varmış gibi bir algı yaratılarak Türkiye’de birçok baskının, zulmün ve eşitsizliğin üstü örtülmektedir. Türkiye’de demokrasi olsa Kürt sorunu olur mu, Alevi sorunu olur mu? Türkiye’deki iktidar böyle sorunlar yok diyerek kendini demokratik göstermeye çalışıyor. Demokratik ülkelerde olmayan sorunlar bizde de yok denilerek kendini de, toplumu da, dünyayı da kandırmış sanıyor. Tabii ki bazıları çıkarları gereği bunu yutuyorlar.
Türkiye’de bir söz vardır, bu hamur daha çok su götürür diye. Bu seçimin meşruiyeti de çok tartışılır. “Bu seçim meşru değildir; bu nedenle bu yönetim de meşru yönetim değildir; bu nedenle kabul etmemek ve mücadele etmek gerekir” diyenlere de kimse bir şey diyemez.