AKP-MHP-KDP ittifakının sınır ötesine yönelik saldırılarının iktidarın ömrünü uzatma savaşı olduğunu vurgulayan HDP Sözcüsü Ebru Günay: Devlet ve mafya ilişkilerinin iç içe geçtiği, bürokrasinin hepten yozlaştığı, ekonominin yerle yeksan olduğu bir hükümet gerçekliğinde savaşı bir çıkış yolu görüyor. Türkiye’nin sınırlarına yönelik herhangi bir tehdit yoktur, tehdit altında olan AKP-MHP iktidarıdır
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkezinde haftalık basın toplantısını düzenledi. Êzidî halkının Çarşema Sor bayramını kutlayarak sözlerine başlayan Günay, “Tüm Ortadoğu halklarına barış kardeşlik getirmesini diliyorum” dedi.
AKP-MHP yönetiminin KDP ortaklığıyla Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik sınır ötesi Pençe-Kilit operasyonuna değinen Günay, “Bu saldırıların gerçek sebebi Kürt düşmanlığıdır. Bu düşmanlıktan beslenen, sebep sonuç ilişkilerini manipüle eden, siyasi çıkar ve iktidar devşiren, siyasal çözümleri reddedenlerin ısrarıdır. Son 40 yıldır süren, on binlerce yaşama mal olan çatışmaların gösterdiği üzere, bu tarz harekatların savaşı derinleştirmekten, çözümsüzlüğü büyütmekten, başta siviller olmak üzere yerleşim alanlarına zarar vermekten başka bir sonucu olmamıştır” dedi.
İkiyüzlü bir politika yürütülüyor
Ülkenin temel gündeminin savaş olmaması gerektiğini dile getiren Günay, “Rusya-Ukrayna üzerinden sahte barış diplomasisi yapıp, arkasını dönünce savaş borazanlığı yapanları da iyi tanıyoruz. Kamuoyunu manipüle eden, gerçekleri, savaş ve çatışmanın insani ve ekonomik maliyetini gizleyen iktidar, bu durumu hep kendi yönetimlerinin devamlılığı için kullandıklarını da son derece nettir. Dünyaya diyalog-diplomasi ve barış öneren iktidar, kendi toplumuna savaşı dayatarak ikiyüzlü bir politika yürütmektedirler” diye belirtti.
Kirli oyunlar
Toplumun açlık ve yoksulluğa mahkum edilmeye çalışıldığı Türkiye’de, AKP-MHP ittifakıyla yolsuzluk, rant, torpil politikaları savaş çığırtkanlığı tarafından bastırıldığını vurgulayan Günay, “Devlet ve mafya ilişkilerinin iç içe geçtiği, bürokrasinin hepten yozlaştığı, ekonominin yerle yeksan olduğu bir hükümet gerçekliğinde savaşı bir çıkış yolu, yıkımı bir kurtuluş, işgali bir reçete olarak görüyor. Hukukun, yasama ve yürütmenin olmadığı böylesi bir ortamda iktidar bir savaş iktidarına dönüşmüş durumdadır. Uluslararası alanda süren krizleri fırsata çevirerek, askeri operasyonlarla iç siyaseti dizayn etmek isteyen ve tüm sorunların üzerini örtmek isteyen iktidar, bilsin ki bu kirli oyunları ile başarıya ulaşamayacaktır” ifadelerini kullandı.
AKP’nin ömrünü uzatma savaşı
Günay, şöyle devam etti: “İçeride kumpas davaları, dışarıda komplo siyaseti, ‘Çökertme Planı’nda olduğu gibi çökecektir. Halka bu ekonomik zorluk ortamında sabır dileyip, fedakârlık çağrısı yapanların silaha, mermilere, askeri araçlara harcadığı bu korkunç harcamaların hesabını vermeli. Erdoğan’ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarına karşı başlatılan savaşa ilişkin açıklamaları ibretliktir. Açıklamaların tamamı savaşın iktidarın ömrünü uzatma savaşı olduğunun ispatıdır. Bu savaş ve saldırı Türkiye’yi uçuruma sürüklemekten, krizi derinleştirmekten başka bir işlev görmedi şimdiye kadar bundan sonra da görmeyecektir. Sizin savaş siyasetiniz ülkeye kaybettiriyor. Türkiye’nin sınırlarına yönelik herhangi bir tehdit yoktur, tehdit altında olan AKP-MHP iktidarıdır. Tehdit olan Kürt sorununun çözülmemiş olmasıdır, inkar siyasetidir. Asıl ve en büyük tehdit iktidarın ülkeyi uçuruma sürükleyen savaş politikalarıdır.
KDP-AKP ortaklığını unutmayacağız
Erdoğan konuşmasında Irak merkezi hükümetine ve KDP’ye de savaşa verdikleri destekten dolayı teşekkür ediyor. Bunu da katledilen halklar elbette kaydetmiştir, kimin bu ölüm ve savaş siyasetinde ortak hareket ettiğini unutmayacaktır. AKP-MHP iktidarının savaş politikalarından rahatsız olmayanlar yalnızca savaştan beslenenlerdir. Bu savaş siyasetinden bütün Ortadoğu halkları ve devletleri rahatsız. Bütün barış savunucuları rahatsız. Topraklarını bombaladığınız yerlerde yaşayan siviller rahatsız. Gözünüzü bürüyen savaş bunları görmenizi engellese de bizler barış mücadelesi ile sizlere mutlaka göstereceğiz.
Sağduyuya kulak verilmeli
Son iki üç gündür başta Irak hükümeti ve burada faaliyet yürüten oluşumlar olmak üzere, Arap Birliği, Avrupa’dan çeşitli kurumlar, Türkiye’deki demokratik ve sağduyulu kamuoyu, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde yer alan sivil toplum kurumları, partiler, yapılar çağrı yaparak bu işgal girişimlerinin, sınır ihlallerinin ve sivil yerleşim yerlerine yapılan saldırıların durmasını talep ediyor. Bu sağduyuya kulak verilmeli ve desteklenmelidir. Biz de HDP olarak bunu önemsiyoruz.
Aleni şekilde bir aldatmaca
Muhalefete de özellikle seslenmek istiyoruz. İktidarın savaşçı, hamaset siyasetinin arkasına dizilmek Türkiye’nin demokratik geleceğine hizmet etmez. Ancak iktidarın ömrünü uzatmaya hizmet eder ve Türkiye halklarına kaybettirmek olur. Gerçek ittifak savaşa karşı barış ittifakıdır. Gerçek siyaset ve muhalefet önce yaşamı örmektir, yaşam siyaseti yürütmektir. Aleni şekilde bir aldatmaca ve savaş tertibi üzerinden örülen bu sınır ötesi savaş, toplumun faydasına değildir. Topluma karşıdır. Demokrasiye karşıdır. Halkın geleceğine ipotektir. Hayırlı Ramazan ayında savaş ve bombalarla iftara gitmek hiçbir inancın gereği olamaz. Buna dur demek, toplumu savunmak bizim öncelikli görevimiz olmalıdır. Çünkü bu savaş Kürtlere karşıdır, Kürtlere karşı olan savaşta herkes kaybediyor.
Barış siyasetini büyütmeye davet ediyoruz
HDP olarak, barış ve çatışmasızlık gayretlerine katkı verme sorumluluğuyla, diyalog çağrımızı tekrarlıyor ve kamuoyu başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşları duyarlı olmaya, barış siyasetini büyütmeye davet ediyoruz.
Yolumuza devam edeceğiz
Bütün bu saldırılar, iktidarın bilerek Türkiye halklarına yaşattığı bu yıkımlar, bizim için moralsizliğin, yılgınlığın, geri çekilmenin değil aksine mücadeleyi ve direnişi büyütmenin gerekçesidir. İşte bu sorumlulukla yapılan saldırıları, Türkiye’nin yaşadığı krizleri, çözüm yollarını yetkili kurullarımızla tartıştık ve tartışmaya devam ediyoruz. Çok yoğun ve başarılı bir toplantılar serisini geçtiğimiz haftalarda geride bıraktık. İl eşbaşkanlarımızla, bileşen partilerimizle, Parti Meclisimiz ve en son MYK’mızla toplantılarımızı gerçekleştirdik bütün bu gelişmeleri ele alıp değerlendirdik. Bu toplantılarda önemli kararlaşmalara vardık. Öncelikle toplantılarımızda bu saldırılara yeni atılımlarla ve hamlelerle cevap verme kararlılığı ortaya çıktı. 8 Mart ve Newroz coşkusundan, mücadele kararlılığından aldığımız güçle yolumuza devam edeceğiz.
1 Mayıs’a ortak hazırlanıyoruz
Bütün bileşen partilerimizle ve görüşmeler yürüttüğümüz siyasi parti ve devrimci yapılarla 1 Mayıs’a ortak hazırlanıyoruz. Türkiye’ye yaşatılan bunca yoksulluğa, yıkıma ve krize karşı milyonlarla birlikte Newroz ruhuyla emek demokrasi güçleriyle 1 Mayıs alanlarında olacağız. Bu düzeni kabul etmediğimizi, bunu değiştirmeye gücümüzün olduğunu o alanlarda bir kez daha herkese göstereceğiz. Bunu da mevcut gidişattan rahatsız olan bütün güçlerle birlikte yapacağız. Eksik kalan il kongrelerimizi tamamlaya ve yapmaya devam edeceğiz sonrasında konferanslar ve büyük kongre takvimimiz başlayacak.
Hedeflerimizi büyüterek cevap vereceğiz
Saldırıların bu kadar yoğunlaştığı, yıkımın bu denli derinleştiği bir süreçte konferanslarımıza ve kongremize büyük anlamlar yüklüyoruz. Bu süreç örgütümüz için yenilenme, iradeyi büyütme, kararlılığımızı bileme sürecidir. Biz saldırılara alacağımız kararlarla yapacağımız tartışmalarla örgütümüzü ve hedeflerimizi büyüterek cevap vereceğiz. Bu süreç hiç kuşkusuz bizim için Üçüncü Yol stratejimizin daha fazla tartıştığımız hayata geçirmek için projeler ve yeni yöntemler geliştirdiğimiz bir süreç olacak.
Üçüncü Yol’u örgütlemek
Biz savaş ve çatışmaların tehdidi altında olan bu gidişatı durdurmanın, yoksulluğun her türlü ezme ezilme ilişkisinin önüne geçmenin ancak Üçüncü Yol’u örgütlemekle mümkün olduğuna inanıyoruz. O yüzden savaşı derinleştirmek bu düzeni korumak için birbiriyle yarışan birbirinin kopyası siyasi kamplara bu ülkeyi mahkum ve mecbur etmeyeceğiz. HDP kuşkusuz bütün bu süreçlerden çok daha güçlü çıkacaktır, bu aynı zamanda umut bekleyen haklarımıza karşı olan borcumuzdur. Bize saldıranlar bizi tasfiye etmeye çalışanlar da mutlaka kendilerinden önceki benzeri partiler gibi tarihin karanlık sayfalarında yer alacak ve mutlaka kaybedecektir.
Temel mücadele hattını ilan edeceğiz
Savaş ve gerginlik siyaseti üzerinden iktidarını sürdürmeye çalışan AKP-MHP iktidarının bu toprakları yoksulluğun, baskının, şiddetin, cinsiyetçiliğin, ırkçılığın ve faşizmin ülkesi haline getirmesine, ayrıcalıklı bir azınlığın bütün ülke kaynaklarına el koyarak geriye kalan büyük toplumsal kesimlerin açlığa, zamlara ve yoksulluğa mahkûm edilmesine izin vermeyeceğiz. Cezaevlerinden sokağa kadar yayılan sistematik şiddet dalgasına ve savaş çığırtkanlığına karşı onurlu bir barışı savunmaya devam edeceğiz. Korkuyla kontrol altına alınmaya ve sesi bastırılmaya çalışılan topluma cesaret ve umut olmaya devam edeceğiz. HDP’yi savunmanın aynı zamanda toplumu savunmak olduğu gerçeğini her yerde haykıracağız! 8 Mart ve Newroz’daki milyonların coşkusuna ve umuduna denk düşen olağan kongremizi gerçekleştirerek önümüzdeki dönemin temel mücadele hattını ilan edeceğiz.
Çöküş dayanılmaz hale gelmiştir
AKP iktidarı ve yarattığı büyük ekonomik çöküş artık yaşanılmaz ve dayanılmaz hale gelmiştir. Sebze ve meyveler tane halinde satılmaya başlanmış, pazarlarda kredi kartları ile alışveriş yapılmasının önü açılmış, Ramazan ayında iftar ve sahur sofraları günden güne eksilmeye devam etmektedir. AKP iktidarı ve küçük ortağı iftar ve sahur sofralarını sabır telkinleri ile doldurmaya çalışmaktadır. Bu tutum açık bir şekilde aymazlık ve vicdansızlıktır. HDP olarak hep söylediklerimizi bir kez daha tekrar edeceğim.
1100 TL’lik ikramiye hakarettir
Halkın gündemi bellidir; emeklilerin bayram ikramiyeleri derhal düzenlenmelidir. 1 benzin deposunu doldurmayan, bir kira bedeli etmeyen, bir aylık elektrik ve su faturasına kadar ancak yeten 1100 TL’lik bayram ikramiyesi bu ülkenin emeklilerine hakarettir. Tane ile satılmaya başlanan meyve ve sebzelerle dolu manav bölümleri bu ülkenin çiftçilerine hakarettir. Bayram tatilini ailesi ile geçirmek isteyen gençlerin burs miktarlarının bir bilet fiyatına ancak yetmesi milyonlarca öğrenciye yapılan bir hakarettir. 2022 yılının ilk 3 ayında 2021 Aralık ayındaki alım gücünün dahi altına düşen asgari ücretin bugünkü ekonomik kriz ve enflasyon karşısında tekrar düzenlenmemesi bu ülkenin milyonlarca emekçisine yapılan bir hakarettir.
Ancak iktidarın gündeminde zenginin daha zengin yoksulun daha yoksul hale getirildiği Kur Korumalı Mevduat sisteminin sürdürülmesi için ek düzenlemeler var. Halkın gündemi ve talepleri yok. AKP iktidarı ve küçük ortağının gündeminde halk yoksa, şunu iyi bilsinler ki halkın gündeminde de sandıkların kuruldukları gün bu zulüm ittifakı olmayacaktır.
20 milyon açlık sınırında
Birleşik Metal İş açlık sınırının 4 bin 453 TL olduğunu açıkladı. Yani asgari ücretten fazla. Bu ülkede 12 milyondan fazla asgari ücretle çalışan emekçi ve geliri olmayan işsizleri düşündüğümüzde 20 milyondan fazla insan açlık sınırının altında yaşamaya çalışıyor. Türkiye’de artık yaşam, insan onurunu yakışır bir hayat sürdürme olmaktan çıkmış, açlığa karşı mücadeleye dönüşmüştür. İktidarın ‘varlık kuyrukları’ dediği, kuyruklar artık her şehirde. Hemen her kentte çöpten yiyecek toplayan insanlarımızı görüyoruz. Marketlerde domates tek tek satılıyor, bebek mamaları kelepçeyle korunuyor.
Bu tabloya rağmen bakan Nebati, yüksek perdeden halkı aldatmak için konuşuyor. Diyor ki, ‘işsizliği tek hanelere indireceğiz. Enflasyonu bitireceğiz.’ AKP’nin Genel Başkanı çıkıp ‘hamdolsun çalışmak isteyen herkesin iş bulabildiği bir ülkede yaşıyoruz’ diyor. Ne yürüttüğünüz savaş politikaları ne de toplumu yanıltma çabalarınız halkın size sandıkta cevap vermesini engellemeyecektir.”
ANKARA