Milyonların iradesi olarak gördüğü PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yaş günü için Türkiye ve bölge kentlerindeki yurttaşların rotası Amara oldu
Reyhan Hacıoğlu
“Ben çocukluk hayallerime ihanet etmedim”… Sanırım tam olarak böyle başlıyordu 4 Nisan 1949’da hikaye. Baharın en güzel renkleri, Kürdistan coğrafyası görkemli bir Newroz’dan sonra sıcak bir yaza hazırlanıyor gibi. Ve bahar tüm renkleriyle bu topraklarda kendini hissettiriyor artık. Türkiye’de henüz geçmeyen kışa inat burası baharı karşılıyor.
“Çok şanslısın”, ” Ben hiç gitmedim”, “İnsan çok heyecanlanır”… Bu cümleler Amara’ya gidiyorum dediğim andan itibaren en çok duyduğum sözler oldu. Zira bir doğum gününden çok aslında bir halkın özgürlüğüne uyandığı bir ana tanıklık etmeye gidiyordum. Bir halkın özgürlüğü ile bir insanın özgürlüğünün yolları kesişiyordu 73 yıl önce bugün. Belki akşam, belki sabahtı ne fark ederdi ki. “Ölü Kürdü diriltmeye çalışıyoruz” diyecek olan bu adam bir halkın köleliğine son vermek için bir yürüyüş başlatacaktı. Ve bu kez her yıl onun için Güneş’in sofrasına yolculuk yapılıyor.
Urfa peygamberler şehri! Kavganın, aşiretçiliğin, gelenekselliğin hüküm sürdüğü topraklar. Kolay değildi böylesine “Kaderine terk edilmiş” topraklarda, kendine reva görüleni kabul eden bir halkı direnmeye ikna etmek. Bunun için; ağır bedeller, yorucu zamanlar, işkenceler, ölümler, hasretler, sürgünler, ihanetler, komplolar yaşamak. İşte bir halkın PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın şahsında doğum gününde gördüğü tam olarak budur.
Salt bir doğum günü kutlaması değil yani. O halkına halkı ona sevdalı bir adam. Kürdistan’da ölen çocukları için analar; “Serê serok, serê gelo Kurd sağ be” der. En sevdiklerini verenlerin bu sözleri çok değerlidir. “Uykularım kaçıyor” diyordu o da her ölüm için. Ve “Çok acılar çektiniz değil mi? diyecekti kendisinden en son haber alınan 2018 görüşmelerinde. Aklı Kürtlerin acılarında, özgürlüğünde, haklarında ve acıdır da aslında “Kürdü dünyaya anlattım, Kürdü Kürde anlatamadım” deyişi. Bir “Eksik yoldaşlıktır” belki de ve belki de bunun içindir doğumunda doğumunu görüşü bir halkın. O yüzden 4 Nisan Kürtler için değerlidir, Kürtler için önemlidir.
Yorucu bir yolculuğun ve bir günün ardından ulaşıyorum Halfeti’ye. Arabasına bindiğim dolmuş şoförü; “Eski Halfeti mi, yeni mi” derken, aynada göz göze geliyoruz. Çünkü bilmiyorum ama o anlıyor; “Yasak her yer, giremezsin.” Gülümsüyorum ve bitiyor konuşma. Fıstık ve zeytin ağaçları dolu yolda Urfa’nın sıcağı ve buna karşı serin bir rüzgar tüm camlardan. Köyden geçiyoruz, diğer “Taraftan neden değil” diyorum. “Çadır kurmuşlar, şimdi GBT yapmasınlar boşuna” diyor şoför. Uzaktan bakıyorum kocaman bir çadır, araçlar, askerler, silahlar.
Köyden geçip Halfetiye’ye giriyoruz. Köye giriş yasak ama hazırlıklar tam. Köye en yakın köyde kalıyoruz o gece. Ne olur kimse bilemiyor ama hepsi illa ki kutlayacağız diyor. Hatta öyle ki HDP ilçe Eşbaşkanı Fatma başkan bağlandığı programda; “Şimdi yeri söylemesem de onlar yasaklasa da kutlayacağız” diyor. Haliyle hepimizi bir gülme alıyor. Kutlama için ayarlanan davulcu önce gelip çalacağım demiş ama sonra işi çıkmış! Hamide abla da gerekirse tenekelerimizi, erbainlerimizi götürür biz çalarız diyor.
Amara’da sabah oluyor. Ev sahibi ve Hamide abla erkenden grupla buluşmak için yan köydeki Mehmet’e gidecekken, Mehmet Öcalan anlayıp soluğu “Dayının kızına kahvaltıya gidiyoruz” diyerek Amara’da alıyorlar. Diğer grup ise halayla toplanıyor. HDP Milletvekili Ayşe Sürücü öncülüğünde sabah fidan dikimi yapan grupta geliyor. O sırada Adana grubunun içeri girdiğini duyuyoruz. Sürücü ile Amara’ya deniyoruz biz de. “Operasyon bölgesi” diyerek önümüz kapatıyorlar. Korkudan dağlar, yollara kapanlar, akrepler, TOMA’larla!
Mersin’den gelen grup bir petrol ofisinde mahsur bırakılmış. Ayşe vekil bu kez onlara yetişiyor. Sloganlar, zılgıtlarla karşılanıyor. Bir Barış Annesi bağırıyor; ” Korkuyorlar, korksunlar. Dünya alem korksun biz başkanımızı bırakmayız” diyor. O ara içeri giren sonrasında çıkarılan Adana grubu geliyor. Grubun heyecanı görülmeye değer. Köye girişlerini anlatıyorlar. Tüm engellere rağmen sembolik olarak 12 kişi girmiş. Ve sabahın körü olunca girişleri de bir hayli ilginç olmuş. Gruptan bir kadın evin bahçesine girer girmez zılgıt çalınca, öyle ki ev ahalisi bile ürkmüş! Bu söylemi kahkalarla karşılanıyor. Bir anne ısrarla “Pasta kestiniz mi pasta” diyor. Kadın arkadaş devam diyor; “Ay dilbere şarkısını okuduk Önderlik için.” Anne yine soruyor “Pasta kestiniz pasta?” Arkadaş dayanamayıp; “Yade oruçtur oruç kesmeyelim dediler.” Anne kızıyor; ” Ji bo Serok we yê bikira, hûn çûne çi?”
Bu bekleyiş sıcağın altında saatlerce sürüyor. Çoğu oruç ama değil gitmek kıpırdama niyetleri dahi yok. Kararlılar. Ve aslında farkındalar bugün ki engel bu kararlılık karşısındaki korkunun göstergesi. Müjdat röportaj alıyor annelerden ve bir annenin sözü yetiyor anlatmaya; “Ne sesi var ne görüntüsü. Doğum gününden bile korkuyorlar. Ama Kürtler de bilsin birlik olunsaydı böyle olmazdı.”
Uzun bir bekleyişin ardından grup halaya başlıyor. “Madem önümüz kesitler bizde her yeri kutlama alanı yaparız” diye. Kısa bir süre sonra müdahale tehdidi geliyor! Halaydan korkan bir iktidar karşısında özellikli anaların öfkesi görülmeye değer. Urfa tarafından gelen ve önleri kesilen grup açıklama yapıp dağılınca geriye mahsur kalan bu grup kalıyor. Ayşe Sürücü teşekkür ediyor geldikleri için ve durumu anlatıyor. Grup geri dönmek için araçlarına biniyor.
Kornalar, sloganlar ve zılgıtlarla gidiyorlar. Gözlerindeki öfke anlatıyor aslında birçok şeyi. Karşılarındakiler bırakmasa da engel de koysa Kürtler de vazgeçmeyecek. Ama bugün ama yarın, illa ki ve illa ki bu direniş ve öfke yıkacak tüm ablukaları. Urfa’nın sıcağında, 4 Nisan’da “Özgürlük” isteyen yüzlerin serinliğinde biz de yol alıyoruz… Bir gazeteci olarak; bu halkın önderi kabul ettiği Öcalan ile, Öcalan’ın uğruna ömrünü verdiği bu halkla buluştuğu o an’a tanık olmak ve o kareyi çekmek de dilerim bir gün mümkün olur diye düşünüyorum.
Size Amara’dan İmralı’ya bin 300 kilometre öteden, tüm Kürtlerden ve dostlarından selam var ; İYİ Kİ DOĞDUN’UZ, diye. Dilerim duyun!