2021 yılı genel bütçesinin Meclis görüşmelerinde AKP’li bir milletvekilinin sorusuna spontane bir şekilde yanıt veren Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı’na aday olup olmaması hem yandaş hem de muhalif medya tarafından gündem yapıldı. Pireyi deve, deveyi pire yaparak siyasal öngörüler yapmayı meslek edinen bazı gazeteciler konuyu gün boyu irdelerken, tartışmaya Bahçeli’den Erdoğan’a kadar herkes katıldı. Bir gün sonra Kılıçdaroğlu’nun, “Benim adaylığıma kararı verecek olan Millet İttifakı’nın iradesidir” diyerek tartışmaları bir yerde durdurmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı seçimi ve ittifaklar sorunu gündemde kalmaya devam ediyor. Bu da Kılıçdaroğlu’nun 2014 ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tutumunu hatırlamamamızı sağlıyor.
Cumhurbaşkanının halkın oylarıyla seçildiği 2014 seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun önerisi ve Bahçeli’nin kabul etmesiyle Ekmeleddin İhsanoğlu iki partinin ortak adayı olmuştu. 2018’de tek adam rejimine geçiş sürecinde ise kendisi aday olmayıp parti içinde rakibi pozisyonunda olan Muharrem İnce’yi aday göstermişti. Kendi partisinin önemli bir kesiminin bile oy vermediği İnce yerine, Kılıçdaroğlu aday olsaydı daha yüksek oy alabilir ve ikinci turda Erdoğan’la yarışabilirdi. Ancak iktidar hedefi olmayan Kılıçdaroğlu, birinci seçimde parti içindeki konumunu güçlendirmeyi, ikinci seçimde ise rakibi konumunda olan İnce’yi tasfiye etmeyi planladığı için aday olmamıştı. Bu seçime katılması ve seçilememesi halinde CHP genel başkanlığını kaybetme tehlikesi vardı.
Kamuoyu anketlerine göre Cumhur İttifakı güç kaybediyor, ancak Millet İttifakı’nın reel gücü ve birliğinin belirsizlikleri de sürüyor. Ayrıca son zamanlarda İYİP’in oylarını artırması, GP ve DEVA gibi yeni aktörlerin ortaya çıkması, muhalefete daha geniş ittifaklar yapma fırsatı yaratıyor. Bu bakımdan muhalefetin birinci turda geniş bir seçim bloğu oluşturarak iktidar alternatifi ortaya koyması önem kazanıyor. Ancak Kılıçdaroğlu bu konuda da irrasyonel politikalar izlemeyi sürdürüyor. Yerel seçimlerdeki başarı rüzgarını arkasına alıp erken seçim istemek yerine, “sorunları çözmesi için iktidara zaman ayırmayı” tercih ederek muhalefet bloğu oluşturma fırsatını kaçırdıktan sonra şimdi erken seçim istiyor. Ama bu kez de yanlış adamdan, yani Bahçeli’den medet umuyor. “Bu ülkeyi seviyorsan, erken seçim iste kardeşim” diyerek ekliyor; “Biz seçime de iktidar olmaya da hazırız!”
Erken seçime hazırsınız da, iktidara nasıl hazır oluyorsunuz Kılıçdaroğlu? İktidar alternatifi olduğunu iddia ettiğiniz CHP’nin oyları hala artmıyor, hatta son zamanlarda azalıyor ve partiden yeni kopuşlar oluyor. Üstelik Millet İttifakı’nı tahkim edebilmiş, yerel seçim başarınıza önemli katkısı olan ve yeni bir seçimde sonucu belirleyici olacak HDP ile bir seçim diyalogu bile kurabilmiş değilsiniz! Şimdi hangi mantıkla “Dostlarımızla iktidar olacağız” diyorsunuz? Cumhurbaşkanlığı’na siz mi aday olacaksınız? Şimdiden adaylığı açıklanan Akşener’le bu konuda nasıl bir uzlaşma yapacaksınız? GP ve DEVA partileri bu işin neresinde olacaklar?
Şunu unutmayın ki, bu seçim ancak 17 Nisan 2018 referandumunun bir rövanşı olarak algılanır ve geniş bir blok oluşturulursa kazanılabilir. Bunun için şimdiden somut adımların atılması gerekiyor. Öncelikle de kendi partinizdeki birliği ve bütünlüğün sağlamalısınız. Son kongrede genel başkanlığa aday olanların kürsüden konuşmalarını bile dinlemeden salonu ekibinizle birlikte terk etmeniz, parti içi demokrasi anlayışınızın sakatlığını bir kez daha gösterdi. Şimdi de kalkmış İnce’ye ve Sarıgül’e, “Bir insan CHP’de mutlu değilse, istediği politikaları benimsemiyorsa, ayrılıp farklı yol izleyebilir” diyerek, kendi tek adam iktidarınız için partinin bölünmesini normal karşıladığınızı açıklıyorsunuz. İktidara hazırlanan hiçbir parti lideri bunu söylemez ve böyle davranmaz!
AKP-MHP iktidarı ömrünü uzatmak için “milli beka” hamaseti üzerinden dış politikada her gün yeni adımlar atarken, siz Meclis’e gelen bütün tezkerelere oy veriyorsunuz. İktidarı iç politikada ajitatif söylemlerle eleştiriyorsunuz, ama dış politikada iktidarın hemen her adımını destekliyorsunuz. İç politika, dış politikadan ya da dış politika iç politikadan ayrılabilir mi? İç politikayı da dış politikayı da devleti de tek kişinin yönettiğini bilmiyor musunuz? Devlete olan sevdanız ve güveniniz, sizi dışarıda devletin, içeride iktidarın birbirinden farklı faaliyetleri olduğuna inanmanızı mı sağlıyor? Size oy veren kitlelerin ve CHP’nin sosyal demokrat tabanının bu yaman çelişkinin farkında olmadığını mı sanıyorsunuz?