Yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, bir buçuk yılı aşkın süredir tutuklu bulunduğu Kandıra 1 Nolu Cezaevi’nde kaleme aldığı 21 Eylül’de çıkacak olan “Kürt siyasetinin mor rengi” kitabıyla ilgili Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Jinha editörü Zehra Doğan’ın sorularını yanıtladı. Kışanak verdiği yanıtlarda kendini kitabı yazmaya ne itti, nasıl karar verdi, nelere değindi, yazdığı süreçlerde kimlerden destek aldı ve daha birçok bilinmeyeni anlattı. Kışanak röportajda kendisi ve birçok kadın siyasetçinin cezaevinde olmasının nedeninin iktidarın demokratik siyaseti sekteye uğratma, toplumun ve kadınların iradesini kırmak isteme çabası olduğunu söyledi. Kışanak, DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ile davalarının birleştirildiğini fakat dava kapsamında bir kez daha duruşmaya götürülmediklerine dikkat çekti.
38 yıla rağmen hala…
Doğan’ın “Sizi yazmaya iten ne oldu?” sorusuna ise Kışanak şu yanıtı verdi: “Buradaki kadın arkadaşlarla sohbetlerimizde, ne zaman kadınların yazması gerektiğini konuşsak, gazetecilik geçmişimden yola çıkarak ‘sen neden yazmıyorsun’ diye hep bana sitem ediyorlardı. Aradan geçen 38 yıla rağmen hala Kürt sorunu nedeniyle cezaevlerinde binlerce kadın varsa günümüzden yola çıkarak bir şeyler yazmanın önemli olduğunu düşündüm.” Cezaevinde araştırma yapma, bilgi, belge toplama imkanının kısıtlı olduğunu, sadece kendi deneyimleri ve yorumları üzerinden yazmanın da doğru olmayacağını düşünerek, kadınların bire bir yaşadıklarından yola çıkarak yazmak istediğini belirten Kışanak, şunları söyledi: “Siyasal alanda bugün elde ettiğimiz kazanımlarımızın arkasında binlerce kadının emeği ve ödediği ağır bedeller vardı. Her bir kadının emeğinin yeri ve yarattığı değerler tarif edilemezdi. O nedenle, öncelikle ‘kitabı kimlerin deneyimlerinden yola çıkarak yazayım?’ sorusuna yanıt aradım. Kadın iradesinin tutsak edilmeyeceği mesajını da vereceğini düşünerek, kitabı bu süreçte cezaevinde olan kadın milletvekili ve belediye eşbaşkanlarının deneyimleri üzerinden yazmaya karar verdim.”
‘Sakıncalı’ diye verilmeyenler
Röportajda kitabın hazırlık süreçlerine de değinen Kışanak, farklı cezaevlerinde bulunan kadın siyasetçilere ulaşabilmesinin 2-3 ay aldığını, ardından kitabın kapsamını, amacını anlatan ve röportaj sorularının yer aldığı uzunca bir mektup kaleme alıp bunu çoğaltıp cezaevlerine gönderdiğini söyledi. Kitap yazma sürecinin tamamının el yazısı ile olduğunu ve bunun da kendisini sağlık açısından zorladığı için günde 2-3 sayfa yazabildiğini belirten Kışanak o süreci şöyle anlattı: “Sanırım yoğun olarak kalem kullanmanın bir sonucu, tam da bu süreçte sağ el bileğimde inanılmaz bir ağrı başladı. Doktor sağ elimi bir süre kullanmamam gerektiğini söyledi. Günde ancak bir iki sayfa yazabiliyordum.
Hemen kadın dayanışması devreye girdi, mektupların büyük bir kısmını, birlikte kaldığımız Edibe (Dersim bir önceki dönem belediye başkanı ve Dersim Milletvekili) yazdı. Bir taraftan da acele ediyoruz. Cezaevidir belli olmaz, her an bir aksilik çıkabilir. Bir an önce mektuplar gidip, cevaplar gelsin istiyorum. İlk postada gönderdiğim mektupların yarıdan fazlası geri geldi. Kimisinin adresi yanlıştı, kimisi tahliye olmuş, kimisi başka cezaevine sürgün edilmiş vs. Eline mektup ulaşan arkadaşlarla yazışarak, epeyce adresi düzelttim. Ara ara ‘tahliye olursunuz röportajınız kalır’ ya da ‘herkes yazdı bir sen kaldın’ diyen mektuplarla arkadaşları epeyce sıkıştırarak, soruların yanıtlarını taksit taksit de olsa aldım. Bazı arkadaşlardan istediğim ek bilgiler gecikti. Bazı arkadaşların mektuplarını cezaevi ‘sakıncalı’ bularak el koydu. Nurhayat ve Edibe ile aynı koğuşta kalıyorduk. Onların röportajlarını yüz yüze yapma fırsatım oldu. Her iki arkadaş da 90’lardan itibaren bütün sürecin içinde yer almıştı. Konuştukça daha fazla ayrıntı hatırlamaya başladık. Bu iki röportajı yaptıktan sonra, kitap daha heyecan verici bir hal aldı. Bütün kış, her iki oda arkadaşım da benden ve kitaptan epeyce çektiler. Gece çok geç vakitlere kadar odada ışık hep açıktı. Her aklıma takılan konuda hemen onlara başvurdum.”
22 kadının hikayesi Kitapta
22 kadının hikayesi olduğunu, kendi hikayesinin bunlardan sadece birisi olduğunu söyleyen Kışanak, “Arkadaşlarla yaptığım röportajları, anlatıya çevirirken mümkün olduğu kadar tekrar olmamasına ve her arkadaşın yazısında farklı deneyimlerin yer almasına dikkat ettim, kısaltmaları, düzenlemeleri buna göre yaptım” dedi. Kışanak röportajda kadın mücadelesinin kazanımları ve buna yönelik saldırılar, yerel yönetimlerde kadınlar gibi konularda da değerlendirmelerde bulundu. Kışanak şunları söyledi: “Bence Kürt kadınlarının en önemli kazanımı, kadın özgürlüğünü ‘sonraya’ erteleme yaklaşımlarını elinin tersiyle itmesi, adım adım özgürlüğünü inşa etmek için günlük anlık mücadele içinde olması. Kadınların siyasallaşması ve geleceğe yön verme mücadelesinin en güçlü dinamiklerinden biri olarak kendisini örgütlemesi de büyük bir kazanımdır. Tarih yazımından sosyal bilimlere, ekolojiden ekonomiye; kültür sanattan felsefeye kadar her alanda kadın eksenli alternatif arayışı kadın kazanımlarının asla geri alınamayacağının göstergesidir.” Çözüm süreçleri için söylenen ‘pedal çevirmeyi bırakırsan devrilir’ sözünün kadın mücadelesi açısından da geçerli olduğunu ifade eden Kışanak, “Pedal çevirmeyi bıraktığımız an bütün kazanımlarımız elimizden gidebilir. Ben bunu biraz da makarayla kuyudan su çekmeye benzetiyorum. Kadınlar olarak o suya yani özgürlüğe çok ihtiyacımız var, bizim için yaşamsal bir konu. Özgürlük olmadan kadın yaşayamaz” dedi.
‘Kadınlar kendilerini görecek’
Kışancak röportajın sonunda kadınlara da kitapla ilgili eleştiri ve yorumlarını kendisine ulaştırması çağrısı yaptı. Kışanak, “Okuyucularımızdan beğenilerini, eleştirilerini, duygularını mümkünse bizimle de paylaşmalarını istiyoruz. Belki bizim yerimize kitap üzerine söyleşiler düzenleyebilirler. Kitapta 22 kadının deneyimi yer aldı ama aslında bu bizim hepimizin, kadınların hikayesi. Kitapta yer alan her hikayede, kadınların kendilerini göreceğini umut ediyorum” dedi.
DİYARBAKIR