İranlı Kürt aktivist Farshiel Azamiush ile Rojhilat ve İran’daki halk ayaklanmasının son durumunu konuştuk: Bir devrim atmosferi yaşıyoruz. Ya onlar kazanacak eskiye geri döneceğiz ya da radikal bir demokrasiyi kazanacağız
Hüseyin Kalkan
Farshiel Azamiush, İranlı bir Kürt. Kazvin Üniversitesi’nde okurken, 2009 yılında patlak veren gösterilere katıldığı için üniversiteden uzaklaştırılmış. İran dışına çıkmak zorunda kalmış. O zamandan beri Almanya’da yaşıyor ve bir aktivist olarak İran’daki harekete destek veriyor. Gençlik grupları içinde bulunmuş, medya alanında çalışmış, bir süreden beri de Kuzey Ren-Vestfalya Feminist Kolektifi’nin içinde. Azamiush, İran’daki durumla ilgili sorularımızı yanıtladı.
- İran’da gelinen aşamayı anlatır mısın?
İran’da her on senede bir protesto dalgası yaşanıyor. Üç sene önce de büyük bir protesto yaşandı. Sistem sadece hapsediyor, öldürüyor. Başka çözüm tanımıyor. Onun için bu protestolarda birçok insan hayatın kaybetti. Anne çocuğunu kaybeti, insanlar kardeşini kaybetti. İran’da ekonomik durum çok kötü. Üç sene önce ekonomik nedenlerle protestolar başladı. 2009’da da seçimlerde yapılan hileye karşı protestolar yapıldı. Reformistler aslında kazandı ama Ahmedinejad ‘hayır ben kazandım’ dedi. Seçim sonuçlarını tanımadı. Büyük protestolar başladı. Ben de o protestolara katıldım. Ancak daha çok küçük burjuvalar katıldı. Halk katılmadı. Ama üç sene önce başlayan protestolara herkes katıldı. Ama insanlar devrim değil reform istiyorlardı. İnsanlar biz bir kere devrim yaptık yeter. Belki reform yapılmasını sağlarız diyorlardı. Ama reform isteyen o insanlar sistem içinde kaldılar. Ne kadar reform yapılacağını yine sisteme bıraktılar. Ama halk bunu istemiyor. Halk daha büyük bir şey istiyor. Onun için 2012’den bugüne bir umutsuzluk vardı, halk arasında. Ondan sonra bunlar başladı. Herkes sistemin düşmesini istiyor. Kadınlar hep alanlarda idi. Hep öndeydi. Ama bu defa kadın hareketi daha yükseldi. İlk yükselen slogan ‘Jin, Jiyan, Azadî’ oldu. Kürdistan’da başladı. Onun için kadınlar kendilerini orada hissettiler. Yıllardır süren feodal baskılara karşı baş kaldırdılar. Son protestoların daha öncekilerden farkı kadınların daha aktif olmaları ve öncülük yapmaları. Biliyorsun protestolar bir Kürt kadınının katledilmesi ile başladı. Bu protestolarda birincisi Kürt olmak, ikincisi kadın olmak çok ağır bastı. Bu yüzden kadınlar daha çok katıldı protestolara ve hala bu durum sürüyor. Aktivistler söylüyorlar başörtüsü baskısı sistemin çok önemli bir elementidir. Onunu için aktivistler ‘bu konuda bir başarı elde ederlerse bu çok büyük bir başarı sayılır’ diyorlar. Ama sistemin geri adım atacağını sanmıyorum. Onların bir çözümleri yok, çözümleri sadece katliam yapmak, sadece hapsetmek, sadece çocukları öldürmek. Bu saate kadar protestolarda 52 çocuk öldürüldü. Bu arada bazı çocuklar sadece sokakta oldukları için devlet güçlerinin kurşunları ile öldüler.
- Rejimin geri adım atma ihtimalı var mı?
Bu defa çok farklı. Her yerde protesto var. İran’da şimdiye kadar 152 şehirde protesto gösterileri yapıldı. 43 senedir hiç bu boyutta protestolar olmadı. Herkes bunu söylüyor. İran’da yaşayan, İran dışında yaşayan aktivistlerin hepsi söylüyor. ‘Bu defa bunlar gidecek.’ Normal asker arada kalmış durumda. İran’da Sipah-i’ler var (Pasdaranlar). Bunlar sisteme bütünü ile bağlılar. Bir de normal asker (Arteş) var. Bunların elinde fazla imkan yok. Yine de önemli bir rol oynayabilirler. Herkes söylüyor. Eğer onlar da halkın gücünü görseler sisteme karşı çıkabilirler. İran’da bütün imkanlar Pasdaran’nın elinde. Mafya gibi her şey. Olağanüstü durumlarda, protestoların olduğu dönemde her şeye el koyuyorlar. Politikacılar herhangi bir karar veremiyor. Kararları yine pasdaranlar veriyor. Normal bir memurun hiçbir yetkisi kalmıyor. Bütün yetki Pasdaranlarda.
- Pasdaranlar yönetimde daha çok hangi taraftalar? İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney mi, yoksa Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi mi?
Pasdaranlar daha çok Hamaney’den yanalar. Bunlar sadece asker değiller. Aynı zaman bir ekonomik güç haline geldiler. Daha doğrusu İran’daki en büyük ekonomik güç bunlar. Bu 43 sene içinde bunlar hep ticaret yaptılar. İran’da büyük ticaret bunların elinde. Mesela telekomünikasyon, mesela petrol ticareti hepsi bunların elinde. Biliyorsun İran büyük bir petrol üreticisi ama petrolden elde edilen gelir halka yansımıyor. Hepsi Pasdaranların elinde. Bunlar büyük mafya oldu. Onun için bunların esnemesi söz konusu değil. Şimdiye kadar bütün protestoları bunlar bastırdı. Hiç kimse bunları tanımıyor. Kim bilmiyorlar. Çok ender üniforma giyerler. Normal insan gibi giyinirler. İsimlerini bile değiştirirler. Özel olarak halkı bastırmak için örgütlenmişler. Halkın içerisine giriyorlar. Protestolar sırasında halkın kullandığı sloganları değiştiriyorlar. Önce radikal sloganlar attırıyorlar. Radikalleştirdikten sonra bu Pasdaranlar devreye girip baskıyı arttırıyorlar. Provokasyon yapıyorlar. Sivil kıyafetlerle bilgi topluyorlar, bazen halkı belli bir yere yönlendirip tutuklanmalarını sağlıyorlar.
- Protestolarda Kürt partilerin etkisi var mı?
Tabi ki etkisi var. Şimdi Kürdistan tam önde. Her gün, her saat, her saniye eylem var. Bizim konuştuğumuz bu saniyede bile mutlaka protesto vardır. Kürdistan’ın her yerinde. Marivan, Senendec, Bukan, Kirmanşah, Sakız (Sakız Jîna’nın memleketi) buralarda protesto var. Bu Kürt partilerin etkisi ile oluyor. Tamam savaşmıyorlar, yani silah kullanmıyorlar ama büyük bir siyasi etkileri var. Zaten İran’da Kürdistan en siyasallaşmış bölge. Bu 43 senede meydana gelen her protestoya az veya çok katılmış. Bu son ayaklanmada ise en önde. Çünkü öldürülen bir Kürt kızı. İkincisi kendi taleplerini orda dile getiriyorlar. İstedikleri Azad bir yaşam, demokrasi. Biz bu hareketle bunları kazabiliriz. Zaten “Jin, Jiyan, Azadî” temel slogan. Bu tam olarak Kürt partilerinin etkisi. Yeni gençler diye gruplar var. Kendilerini Kürdistani hareketlerin devamı olarak lanse ediyorlar. ‘Biz Kürt partilerinin ve Kürt tarihinin devamıyız’ diyorlar. ‘Biz onların yolunda devam edeceğiz’ diyorlar.
- Peki diğer etnik grupların tutumu nasıl, protestolara katılımı nasıl?
Oralarda daha büyük katliamlar yapıyorlar. O bölgelerde medya fazla serbest değil. Büyük medya kuruluşları büyük şehirlerde bulunuyor. Herkes biliyor oralarda medya yok. Her şeyi yapıyorlar. Oralarda daha fazla can kayıbı yaşanıyor. Ama bu defe İran muhalefet medyası biraz daha hassas davranıyor. Kendilerini eleştiriyorlar. ‘Biz onları unutmuşuz’ diyorlar. ‘Bizim oralara da medyada yer vermemiz gerekir’ diyorlar. Ama oralar İran sistemi için daha büyük tehlike. Belucistan her zaman sisteme karşı büyük siyasi direniş gösterdi. Tam Kürdistan’daki gibi organize siyasi grupları var. Ordaki gösterilerde birçok Pasdaran öldü. Onun için sistem onlara karşı çok şiddetli. Bu son protestolar azınlıkları birbirine yaklaştırdı. Mesela bir Türk şehri olan Tebriz’de üniversitede Kürtler ve Kürdistan için sloganlar atıyorlar. Kürtler lehine gösteriler yapıldı. Aynı şekilde Kürdistan’daki gösterilerde de Belucistan’a destek veriliyor. ‘Bizim sizden haberimiz var, sizin yaptıklarını görüyoruz’ diyorlar. Bu tür azınlıklar arası dayanışma sloganları şimdiye kadar hiç olmadığı kadar çok duyuldu.
- Şah’ın devrilmesinde Tahran çarşısının çok büyük rolü olduğu söylenir. Gelen haberlere göre Tahran çarşısı şimdi sisteme karşı protestoculardan yana tavır aldığı söyleniyor. Size gelen bu yönlü haberler var mı?
Evet evet. Esnafın ve işçinin bu gösterilerde etkisi var. 35 tane fabrika grev yapmış. Geçen yıllarda öyle bir şey yoktu. Aktivistlerin ile siyasi hareketlerin arasında ayrım vardı. Şimdi göstericiler, işçilerin haklarına da dikkat çekiyorlar. Ama petrol iş kolunda çalışanlar daha bir şey yapmadı. İran’da onların daha büyük rolleri var. Ama maalesef bugüne kadar hiçbir şey yapmadılar. Ama aldığımız bilgilere göre, söylendiğine göre onlar da grev yapma hazırlığındalar. Yapacaklar. Ama onların hareketi belki sistemin son günlerini yaşadığı belli olunca olacak ve sistemin sonunu getirecek.
- Diasporanın tutumu nasıl?
Diasporada biraz fikir ayrılığı var. Şah yanlıları var (monarşistler), sol hareketler var. Kürtler, Beluciler, Araplar sola yakın. Şimdilik herkes birlikte hareket etmeye çalışıyor. Rejimin gitmesi için. Biz mutlaka kendi fikirlerimizi dayatmıyoruz. İran’daki gösterilere destek veriyoruz. Ama İran’da içerde öyle değil. Bazı muhalif gruplar Kürdün, Türkün, Süryani’nin taleplerini görmezden geliyorlar. Onlar göre bütün İran bir. Aynı sadece tek bir dil ile eğitim istiyorlar. Bu iktidar değişsin ama, İran olduğu gibi kalsın istiyorlar. Devrik Şah’ın oğlu geçenlerde bir röportaj verdi. Dedi ‘Anadilde eğitim ne demek ben anlamıyorum’. Bu şu anlama geliyor ki rejim değişse bile eğitim yine tek dilli olacak. Diğer grupların taleplerini kabul etmeye yanaşmıyorlar. Bu konuda büyük tartışmalar var. İkincisi solcular diyor ki ‘Biz bir kere İran’da devrim yaptık ve monarşist sistemi ülkeden kovduk. Onların tekrar iktidara ortak olması ileri gitmek değil geri gitmek olur. Bu adamlarda, bu fikirlerde demokrasi, serbestlik çıkmaz’. Böyle tartışmalar var. Bunların içinde ayrı fikirler var. Gerçi Pehlevi’ye yakın insanlar diyorlar ‘Tamam biz güç istemiyoruz, biz sadece protestoculara yardım etmek istiyoruz. Kendi fikirlerimizin hakim olmasını istemiyoruz.’ Ama aktivistlerin çoğu inanmıyor onlara. Humeyni de tam bu şekilde geldi. ‘Biz siyasete girmeyeceğiz, siyasete karışmayacağız’ diyordu. Ama karıştı ve her şeyi elinde topladı. İnsanlarda az da olsa aynı şeyin tekrarlanması korkusu var.
- İran’da bunların dışında siyasi hareket yok mu?
Var. Şimdi mesela feminist gruplar da var, öğrenci gruplar da, işçi gruplar da var. Bunlar Hamaney’i istemiyorlar. ‘İran Hamaney’nin diktatörlüğüne karşı, Tahran’ın diktatörlüğünü istemiyoruz’ diyorlar. Belki kendilerini henüz solda hissetmiyorlar. Sola eleştirileri var hala. Solun İran devrimindeki rolünü eleştiriyorlar. Sol hareket olmasaydı belki bu mollalar iktidara gelmezdi. Onun için sola güven yok. Öğrenci gruplar, feminist gruplar, trans gruplar, homoseksüel gruplar var. Bunlar kendilerine başka kanallar arıyor.
Farshiel Azamiush, sözlerini bitirirken bir kere daha reform değil devrimin altını çiziyor. “Bir devrim atmosfer yaşıyoruz” diyor ve ekliyor: “Bu söyleceklerim çok önemli. Biz büyük bir diktatörlük yaşadık, yaşıyoruz. Bu yeni başlayan hareket bizim için büyük bir şans. Yine bir devrim atmosferi yaşıyoruz. Ya onlar kazanacak eskiye geri döneceğiz ya da gerçekten istediğimizi elde edeceğiz. Gerçekte, radikal bir demokrasiyi kazanacağız. Ben bir Kürdüm, bir sistem istiyorum ki o sistemde kendi anadilimle eğitim göreyim, kendi kültürümü, kendi tarihimi yaşamak istiyorum. Biz Kürtler için bu çok önemli. Sadece radikal demokrasi imkanı olsun ülkede, bu bizim en büyük isteğimiz.”