Erilliğe çizimleriyle başkaldıran karikatürist Aslı Alpar, toplumun “komik” anlayışının cinsiyetçi olduğunu belirterek, “Tahminimce kadınların da kendilerini yaralayan bir komiği mizah olarak üretmemesi ‘kadın çizerler komik değil’ önyargısını ortaya çıkarıyor. Tabi gerçekler öyle değil. Toplumun komik anlayışının değişmesi için mücadele etmek gerekiyor” diyor. “Sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz çizgiler” şiarıyla yola çıkan karikatürist Aslı Alpar, cinsiyetçiliğin çok fazla hakim olduğu bir alanda çizgileriyle erilliğe başkaldırıyor. Kadınları, LGBTİ+’ları ve hayvanları yaşamın ortasına koyan Alpar, yaşamın bir bütünen politik olduğunu söylüyor. Aynı zamanda Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) 2017 Karikatür Ödülü’nün sahibi Aslı Alpar, JINNEWS’ten Habibe Eren’in sorularını yanıtladı.
* ‘Sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz çizgiler’ şiarıyla çizmeye başladınız. Nasıl başladığınızı anlatabilir misiniz?
Üniversiteyi emeğin başkenti denilen ama bugün bu kavramın içinin tamamen boşaltıldığı Zonguldak’ta okudum. Zonguldak’ın Türkiye’deki diğer kentlerinden farklı bir yapısı var. Mesela, bu kentin işçisi aynı zamanda sanatçı. Gece madene iner kömür çıkarır gündüz şiir yazar, fotoğraf çeker ve bunu hobi olarak yapmaz, sanatçı titizliği ile yapar. Böyle bir kentte okumak tüm hayatımı değiştirdi sanıyorum.” Üniversitede Marksizmle tanıştım. İlk 1 Mayıs’a da bu kentte katıldım. Bu politikleşme sürecinin çizgilere yansıması da üniversitede açılan karikatür kulübüne katılıp, karikatürist Mete Arif Tokmak ile tanışmam ile başladı. Mete hocanın teşvikiyle çizmeye başladım, o tarihten beri de çiziyorum. Bugünden bakıyorum da benim çizgi maceram biraz da AKP karşıtlığı üzerine kurulu. İlk çizgilerimi hatırlıyorum, o dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bir şey söylüyordu ben de onun mizahını yapmaya çalışıyorum. Eh çizmeyip ne yapacaksın?
* Karikatür alanı aslında erkeklerin hâkim olduğu ve çok cinsiyetçi bir alan. Başladığınızda buna karşı nasıl mücadele verdiniz?
Sonuçta kadınları, LGBTİ’leri ve hayvanları özne olarak yaşamın en ortasına çiziyorsunuz. Nelerle karşılaştınız? Önce neden bu alanda erkeklerin hâkim olduğunu konuşalım. Karikatür kolay bir iş değil. Çizeceğin konuyu etraflıca öğrenmek ve mizahi bir çizgi için çok çalışmak gerekiyor. Cinsiyetçi iş bölümü ise birçok kadına bu imkânı sunmaz. Bunun dışında toplumumuzun komik bulduğu çoğu zaman cinsiyetçi işler oluyor. Tahminimce kadınların da kendilerini yaralayan bir komiği mizah olarak üretmemesi “kadın çizerler komik değil” önyargısını ortaya çıkarıyor. Tabi gerçekler öyle değil. Bununla birlikte toplumun komik anlayışının değişmesi için de mücadele etmek gerekiyor. Ben bu alanla nasıl karşılaştım, nasıl mücadele ettim? Bol bol çizdim, “erkekler ne der” diye düşünmeden çizdim. Regl üzerine de çizdim, seçimler üzerine de. Çizerken de karikatürde temsil edilmeyen ya da çizilse dahi komikliğin nesnesi olarak resmedilen kadın karakterleri, gayleri, transları çizdim. Uzun süre, “Bunları çiziyorum ama kimse bir yerde basmayacak ve gülmeyecek” diye düşündüm. İyi ki sosyal medya vardı çizmeye başladığım dönemde. İşlerimi paylaştım ve fark ettim ki bu işlere gülenler de vardı. Karikatür geleneğinin yıllarca dışarıda bıraktığı kadınlar, LGBTİ+’lar işleri komik buldu, sevdi. Onların desteği ve paylaşımları ile sanırım işler daha çok kişiye ulaştı.
* Aslında aynı anda birçok şeyle mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz. Bir anlamıyla çizgiler ile başkaldırıyorsunuz. Bu kendinizi nasıl hissettiriyor?
Kendinden yola çıkınca hepimiz böyleyiz bence. Meslek hayatında verdiğin mücadeleyi özel hayatında da veriyorsun, vermek zorundasın. Partnerinle olan ilişkinden tut ne yediğine kadar her şey politik. Politikadan bağımsız bir yaşamımız olabilir mi? Bence mümkün değil. Dolayısıyla çizginde sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir dünya tahayyül ediyorsan, bu senin bütün hayatına yansır, yansımalı. Eğer ben çizgiler ile bu duruşu koruyabiliyorsam daha ne isterim?
ANKARA