Demokrasi ve özgürlükten yana olan hareketlerin de beklentisi Özel ve Erdoğan görüşmesi ve ortaklığı olmamalıdır. Bu oluşan yeni dengeler çok iyi analiz edilip yeni bir tekçi zihniyetin ülkeye egemen olmasına izin verilmemelidir
Herdem Fırat
Yerel seçim sonrası Türkiye’de bahar havaları estirilmeye çalışılıyor. Esiyor veya estiriliyor demiyorum. Estirilmeye çalışılıyor. Herkeste bir rehavet. Birbirini övmeler. A.Kadir Selvi bile AKP’yi eleştiriyor gibi görünüyor. Sanırsın ki memlekette demokrasi ve özgürlük karnavalı var. Oysa öyle görünüyor ki bilinçli bir şekilde bir yanıltma durumu var.
2024 yerel seçimlerinde 2002’den bu yana ilk defa AKP dışında bir parti birinci geldi. Böylece AKP’nin sihri de bozulmuş oldu. Aslında daha önceki seçimlerde de sihri bozulmuştu ancak her defasında birileri onun imdadına yetişti. Özellikle 2015 7 Haziran seçimlerinde AKP’nin aldığı yenilgi Devlet Bahçeli’nin yardımıyla kotarıldı. Yine 2016-2017 yıllarında Kılıçdaroğlu’nun “Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” deyip dokunulmazlıkların kaldırılmasına onay vermesi, kayyum atamalarına sessiz kalması, 15 Temmuz sahte darbe sonrası derinleşen siyasal krize alternatif bir çözüm geliştirmek yerine tüm siyasi partilerin Erdoğan’a destek vermesi… Tüm bunlar Erdoğan’ın tek adam rejimine giden yolda döşenen taşlar oldu. Şimdi Özel’in Erdoğan ve Bahçeli ile görüşmesinin böyle bir duruma evrileceği görülüyor. Özel’in bu yılki 1 Mayıs kutlamalarını boşa çıkartan enfes stratejisi de eklenince ortalık tam şenlik oluyor.
Erdoğan-Özel görüşmesi sonrası hiçbir açıklama yapılmazken daha sonrasında Erdoğan yaptığı açıklamada Türkiye’de artık siyasetin yumuşaması gerektiğini ve Türkiye’nin bahar havasına girdiğini belirtti. Daha sonra Erdoğan seçimden bu yana ilk kez Bahçeli ile görüştü. Bu görüşmeden sonra Özel de Bahçeli ile görüştü. Merhabalar, selamlamalar, öpüşmeler gırla gidiyor. AKP basın ve medyası bile Özel’e övgüler dizmeye başladı. Durum tam da şuna benzedi; bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü? Özel’in de bundan ziyadesiyle memnun olduğu görülüyor. Her ne kadar ‘Erdoğan’ın çizgisine gelmediğini’ anlatmaya çalışsa da Erdoğan’ın onun kulağına bazı sihirli sözler söylediği anlaşılıyor. Görüşme sonrası bu kadar ketum kalması da bunu gösteriyor.
Batıda bahar havaları estirilmeye çalışılsa da doğuda bu havalardan eser yok. Ve olan da kışa dönüştürülmeye çalışılıyor. Kürdistan’da seçim başarısını hazmedemeyen AKP-MHP bloğu vakit kaybetmeden Kürtlere tehditler savurmaya başladılar. Daha ilk gün mazbata sorunu ile mesaj verilmek istendi. Ancak mesaj vermek isterken sanırım kendileri de gayet iyi bir mesaj aldılar. Sonrasında Adalet Bakanı ile başlayıp Bahçeli ve Destici ile devam eden ve Erdoğan ile zirve yapan kayyum atama açıklamaları iktidarın gerçek niyetini de ortaya koymaya yetti. Batı’da demokrasi havarisi kesilenler Kürdistan’a geldi mi savaş havarisi kesiliyorlar. Demokrat Heci’nin* de dediği gibi “Ankara’da güzel söyler, Amed’de şaşkın bakar.” Yani iş öyle sanıldığı gibi bahar havalı bir durumda değil. Hele güllük gülistanlık bir durumda hiç değil. Kürtler Erdoğan’ın en iyi söylemini bile dinlerken akıllarında her zaman şu sözleri tutmalı: “Kadın da olsa çocuk da olsa, gereği neyse yapılır.” Cizre bodrumlarında insanların diri diri yakılması akıllarda olmalı.
Erdoğan Ortadoğu’da değişen dengeleri kendine göre dizayn etme arayışında. Bu dengeleri etkilemede başarılı olmak istiyorsa içerde güçlü bir desteğe sahip olması gerektiğini biliyor. Onun için dışarıya dönüp “Bak ben muhalefet ile birlikte uyumlu çalışıyorum, demokrasiye saygı duyuyorum.” mesajı vermek istiyor. Ancak bir taraftan Özel ile görüşüp hemen arkasından da Hamas yetkilileri ile görüşmesi sanırım bu işi biraz zora sokmuş olacak ki Amerikan ziyareti iptal edildi. Şu saate kadar da ne zaman gerçekleşeceği belli değil.
Erdoğan-Özel görüşmesinde muhtemelen şöyle bir diyalog geçti. “Biz PKK’yi gerilettik, (aslında gerçek derdi Kürt halkının her yerde kazandığı ulusal ve toplumsal kazanımlarına karşı yürüttüğü savaştır) şimdiye kadar başarılı bir iş çıkardık. Az bir şey kaldı. Biz, sizin kazandığınız belediyeler konusunda size zorluk çıkarmayacağız, hatta anayasa yapımında birlikte hareket edeceğiz ancak Kürtler konusunda da bize destek vermenizi istiyoruz.” Kürtler cumhuriyetin temel sorunu olunca muhtemelen Özel de “Bizim istediğimiz de budur. Bakmayın siz bizim bir şeyler gevelediğimizi, yoksa aslında biz de sizin gibi düşünüyoruz” demiştir. Eğer böyle değilse o zaman Özel’in Batı’da Kürtlerden aldığı oylara saygı gereği çıkıp savaş hazırlıklarına açıktan karşı çıkması gerekir. “Bu kızıl kıyamet ekonomik krizde işiniz gücünüz savaşı düşünmek olmuş. Artık bundan vazgeçin, ülkenin en temel sorunları demokratik yollarla çözülmeli” demelidir. Demiyorsa o zaman işin içinde farklı şeyler vardır.
Erdoğan Irak’ı ziyaret ederken heybesinde taşıdığı en önemli konu Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne karşı bölge devletlerini ve diğer Kürt partilerini yanına çekmekti. Ancak artık işler eskisi gibi gitmiyor. Bölge devletleri de Erdoğan’ı az çok anladılar. Daha önce ona destek veren Kürtlerin çoğu da Erdoğan’ı anladılar. Onun için artık eskisi gibi ona destek olmuyorlar. Irak hükümeti Türkiye ile açıktan karşı karşıya gelmemek ve Türkiye’nin su ve enerji tehditlerine karşı kimi yumuşak söylemler kullanmışsa da tam olarak istenilen pozisyona gelmemiştir. Başur’dan PDK ve Barzanilerin dışında kimsenin desteğini almamıştır. Rojava’da eski manevra alanını bulamıyor. Zaten Avrupa’da kısmen tecrit olmuş durumda. Bundan dolayı dışarıya yıpranan imajını içerde sahte bahar havaları yaratarak onarmak istiyor. Bu konuda gayet iyi olduğu da biliniyor. Kendisi sürekli ‘kandırıldım’ diyor ancak gerçek hiç de öyle değil. Erdoğan, Türkiye’de hatta Ortadoğu ve dünya genelinde dahi en çok kandırılan değil en çok kandıran taraftadır. Verdiği hiçbir demokratikleşme ve özgürleşme sözünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla şimdi söylediği sözlere de kanmamak gerekir.
Ana muhalefet partisi yakaladığı başarıyı devam etmek istiyorsa Türkiye halklarının en temel taleplerine kulak vermelidir. Artık bu dar faşist tekçi anlayışla ülkeyi yönetmek yeni krizler yaratmaktan başka işe yaramaz. Demokrasi ve özgürlükten yana olan hareketlerin de beklentisi Özel ve Erdoğan görüşmesi ve ortaklığı olmamalıdır. Bu oluşan yeni dengeler çok iyi analiz edilip yeni bir tekçi zihniyetin ülkeye egemen olmasına izin verilmemelidir. 3. Yol’un öncüleri Demokratik Ulus modelini hayata geçirmek için oluşan bu zemini iyi değerlendirmeli. Oluşturulmaya çalışılan sahte ahlar havalarına da kanmamak gerekir. Badem ağacı gibi hemen yelkenleri koyvermemek gerekir. Kürtler mücadeleleriyle birçok deneyim kazandılar. Şu iyi anlaşılmalı: Ne Kürtler badem ağacıdır ne de AKP-MHP iktidarı bahar havasıdır. Bu hava bahar havası değil Erdoğan’ın savaş havasıdır. Onun için Kürtlerin sahte bile olsa kanacağı bir bahar havası yoktur.
Kürtler bahar halkıdır, Newroz halkıdır; kendileri bahar olanlar yalancı baharlarla kandırılamaz…