Nuran İmir*
Kürt siyasi hareketleri ile her dönem iç içe olan Botan direniş kültürü güçlü olan bir karaktere sahiptir. Özellikle 90’lı yıllarla birlikte Kürt Siyasal Hareketi’nin kitleselleştiği, devletin imha ve inkar politikalarına karşı duruş sergileyen, direniş gösteren Botan, her zaman iktidarların hedefi olmuştur.
Çözüm sürecinden sonra büyük düşmanlık yine Botan’ın payına düştü, çünkü Kürt Siyasal Hareketi’nin direniş hattının örüldüğü yer olarak en ön safta yer alınca doğal olarak iktidarın da ilk hedefindeki yerini yeniden aldı.
Her süreçte olduğu gibi sokağa çıkma yasakları sürecinde de Botan özel olarak ele alındı, Cizre’de kamu görevlilerine şehri terk edin diye iletilen mesajla Botan halkına karşı bir savaşın başlatıldığı açıktı.
Binlerce özel birlik ve zırhlı araçlarla Cizre-Silopi ve İdil ablukaya alındı. Binlerce insanın yaşamını yitirdiği bir sürecin önü açıldı.
Coğrafyada düşman
Kürt toprağı ve ormanı da adeta düşman ilan edildi. Binlerce hektar orman arazisi yakıldı; Cizre ve Sur başta olmak üzere Silvan, Silopi, Nusaybin ve Yüksekova ilçeleri günlerce top atışlarıyla harabeye çevrildi. Yoğun bir gözaltı ve tutuklama furyası başlatılarak 19’u belediye eş başkanı, 35 belediye eş başkan yardımcısı ve belediye meclis üyesi olmak üzere sadece 2015 yılında 5 bini aşkın kişi gözaltına alındı, binden fazla kişi tutuklandı. Kırsal alanlarda mezarlıklarımız uçaklarla bombalanarak yok edildi, mezarlıkların bulunduğu mekanlar iş makinaları ile düz arazilere dönüştürüldü, belleğimizde hiçbir şey kalmaması adına bir mekan mühendisliği yaparak bütün tarihsel ve kültürel mekanlarımızı işgal ettiler.
2016 Martı’nda Şırnak’ta uygulamaya konulan sokağa çıkma yasağı hiçbir çatışma yaşanmamasına rağmen yaklaşık bir yıl sürdü. Şırnak’ta taş üstünde taş bırakılmadı, şehir yerle yeksan bir hale getirildi.
Bu saldırılardan sonra Botan’da yeniden devlet yapılanmasının oluşturulması, iktidarın güçlenmesi adına devreye ekonomik ve sosyo-politik bir konsept ile yeniden yapılanma hamlesi başlatıldı.
Yeni süreç içerisinde kırsal alanlarda koruculuk sistemi ve koruculara tanınan yeni hakların yanı sıra kentlerde bekçilik uygulaması devreye konuldu. Bekçilerin dışında kendilerini özel istihbarat birimleri olarak tanıtan silahlı sivil kişiler de dahil olunca Şırnak ve ilçelerinde halktan çok güvenlik güçleri bulunmaktadır, bunun sonuçlarını yerel seçim sürecinde de görmüş olduk. Askeri yığınak yaptıkları Şırnak merkez, Uludere ve Beytüşşebap ilçelerimiz askeri personelin oyları ile AKP tarafından adeta gasp edildi. Botan’da 1990’larda yerinden edemediği, yok edemediği halkı şimdi ise yeni konsept ile mekanı halktan etme, mekanını topyekun yok etme pratiği ile karşı karşıyadır.
Barajlar ve madenler
Yeni konseptin en kapsamlı ve uzun vadeli argümanı barajlar ve maden sahaları olarak kendini göstermektedir. Her ne kadar güncel siyasetin içerisinde yer kaplamasa da uzun vadeli coğrafyayı yok etme projesi olarak karşımıza çıkacaktır. Şırnak’tan Hakkari’ye kadar uzanan vadide 11 baraj yapılarak akan bütün dereler kurutulmuştur, bunun yanında Cudi’de yaklaşık 500’e yakın maden sahası ile Cudi doğası ve çevresindeki köylülerin yaşam alanları yok edilmiştir.
Sadece son bir yılda yapılan askeri operasyonlar sırasında yaklaşık 40 tane orman yangını çıkarılmış ve binlerce hektarlık orman alanı yok edilmiştir. Doğaya, ormanlara ve suya saldırarak insanların bütün doğal yaşam alanlarını yok etmek istiyorlar. Ormanları yakma, yasaklı bölge ilan etme ve göçertme politikası ile halkı bu üçlü kıskaca alarak çaresiz durumda bırakmak istenmektedir.
Açılan maden sahalarında insanlar karın tokluğuna çalışmaktadır. Cizre, Silopi ve Şırnak’ta yapılan tekstil fabrikaları ve çağrı merkezleri projelerinde işçiler sigortasız ve düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır. Bu işletmelerde bile iktidardan yana olmayan hatta AKP’ye üye olmayan hiç kimse iktidara yakın olan özel kurumlarda dahi işe alınmamakta. Elbette bu saldırı konseptinin yine en kapsamlı ayağı HDP’ye dönük olarak yürütülmektedir.
Kadınlara özel saldırı
90’ların derin devlet ruhu da yeniden ortaya çıktı, kaçırılan insanlar ajanlaştırma politikaları, fuhuş ve madde bağımlılığı gibi toplumu çürüten yöntemlere başvurarak toplumsal bir düşmanlık refleksi geliştirildi. Özellikle son 2-3 yılda geliştirdiği Kürt düşmanlığı hiçbir sınır tanımadan tırmanışa devam etmektedir.
Partimizin kadın politikalarından dolayı özellikle kadın düşmanlığı üzerinden toplumu yok etme politikası devreye konuldu, parti çalışanı olan, yönetici olan, seçilmiş olan kadın arkadaşlarımız sürekli tehdit edilerek gözaltına alınarak, tutuklanarak sindirme politikası ile siyasal alanımızı daraltmak istediler. Yaptıkları her hamleden sonra karşısında daha çok direnen bir karakter durunca, her seferinde daha kirli bir politikaya başvurmaktadırlar.
Son olarak partimiz çalışanlarına defalarca yapılan ajanlık teklifleri tutmayınca bu defa halktan insaları arayıp ‘HDP’ye neden gidiyorsunuz pişman değil misiniz’ gibi sorular yönelterek korkutmaya çalışmaktadırlar. 90’larda gençlere yöneltilen ajanlaştırma politikasına şimdilerde anne ve babalar da dahil edilmekte. Aileler çocukları üzerinden tehdit edilmektedirler. Cizre’de 2 bin ailenini arandığı ve HDP’den uzak dumaları istendiği basına yansıdı. Arada geçen zamanda bu sayının neredeyse 10 bini geçtiğini öğrendik.
Şırnak’ta ise her Perşembe topladıkları 10-15 kişilik bir kadın grubu ile yanlarında yüzlerce polis ile HDP Şırnak binası ablukaya alınarak bina önünde eylem yapıyorlar. Bunu sürekli bir hale dönüştürdüler, bu annelerden bazıları yine 90’larda derin devletin eşini ya da çocuğunu katlettiği annelerdir. Bunun öncülüğünü de bizzat AKP’nin kendisi yapmaktadır.
İş için üyelik
Şırnak işsizlikte Türkiye sıralamasında sondan 3. sırada Bütün bu hizmet alanlarında dahi bir düşmanlık hukuku gözetilerek yapılmamaktadır. DEDAŞ, özel elektrik şirketi dahi halka düşmanca yaklaşmakta, halkı hırsız ilan ederek binlerce TL kaçak enerji kullanımı adı altında ceza keserek ekonomik baskı olarak halkın üzerinde hakimiyet kurmaktadır, AKP ceza kesilen halkın evlerine giderek AKP’ye üye olursanız cezanızı sileriz diyerek halkı kendine mecbur bırakmaktadır, İŞKUR gibi devletin iş alanları AKP il ve ilçe yöneticileri tarafından yönetilmekte ve AKP’ye üye olma şartı getirilmektedir.
Botan halkı bütün bu kirli politikalara karşı güçlü direnişini yeniden devreye koyacaktır, elbette başlattığımız barış ve demokrasi süreci uzun ve zorlu bir süreç olacaktır, ama Botan’a ve Kürdistan’a barışı ve demokrasiyi getirene dek, yeni bir yaşamı kurana dek mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.
*HDP Şırnak Milletvekili