1 FİLM 1 YÖNETMEN
Çeviri: Tolga Er
Zbanic’in Altın Ayı ödüllü ‘Grbavica: Esma’nın Sırrı’ filmi, onbinlerce insanın hayatını kaybettiği Bosna savaşının farklı bir yönüne eğiliyor. Savaş sona ermiştir ama Esma ve tecavüz sonucu dünyaya gelen kızı Sara için yüzleşme kolay olmaz.
Bir araya gelmiş kadınların görüntüsüyle yapar açılışını “Grbavica: Esma’nın Sırrı”. Gözleri kapalı ve sırtları birbirine dayalı halde yerde oturuyorlardır ve huzur dolu bir şarkı söyleniyordur. Kamera yavaşça bir kişiden diğerine sürüklenirken barış dönemi için nispeten yorgun yüzlere çekeriz dikkatimizi. Burası onların terapi merkezidir; kadınların acılarını paylaşmak ve hükümetten maddi yardım almak için buraya geldiği yerdir.
Kamera ardından Saraybosna’daki Grbavica mahallesinde yaşayan Esma (Mirjana Karanovic) ile kızı Sara’ya sürüklenir (Luna Mijovic) ve biz artık onların hikayesini takip ederiz. Yönetmen Jasmila Zbanic’in Altın Ayı ödüllü filmi, gerçek bir hikayeye dayanmaz, ancak belki de savaşa tanıklık eden sayısız insanın hikayesidir. Zbanic’in filmi, Bosna savaşının Esma’ya ve dolayısıyla kızı Sara’ya bıraktığı tahribatı atlatır. Savaş sonrası dönemi her nesilden kadının gözüyle anlatan “Esma’nın Sırrı”nda, savaş sona ermiştir ancak Saraybosna’daki insanların huzuru yoktur. Psikolojik hasar, savaşa tanıklık etmemiş çocuklara bile aktarılır. Çocuklar, izleri görülen savaş travmasını kahraman ve kahraman olmayanlar ayrımıyla miras alırken, film Bosna Savaşı ve yaşanmış ve yaşanmakta olan her bir savaş için şu mesajı verir: Bir savaşı geride bıraktığınızda bile beraberinizde taşırsınız. Aşağıdaki söyleşide ise yönetmen Jasmila Zbanic, filmin hazırlık sürecini ve kadının gözünden savaşı anlatıyor.
Filminizin konsepti nasıl ortaya çıktı?
1992 yılında Bosna’daki kitlesel tecavüz olaylarını öğrendim; burada savaş sırasında 20 bin kadına sistematik olarak tecavüz edildi. Cepheden yüz metre uzaklıkta yaşıyordum ve çatışmanın yakınlığından dolayı çok korktum. O zamandan beri tecavüz ve bunun sonuçları benim için bir takıntı haline geldi. Bu konuyla ilgili her şeyi okudum ve takip ettim. Çocuğumu doğurduğumda, bu sevginin meyvesi, annelikti. İçimde bir dizi duyguyu tetikleyen ve beni tamamıyla şoke edendi. Kendime, nefretle hamile kalmış bir kadın için anne olmanın duygusal olarak nasıl bir önemi olduğunu sordum. “Grbavica”dan ne istediğimi anladığım an işte bu andı; emzirmekten arta kalan zamanlarımda yazdım.
Grbavica’ filminde tasvir edildiği üzere Esma’nın durumu açık bir tartışmadan ziyade suskunluk, tabu ve saklı acı hakkında. Sizi bu hikayeyi yazmaya iten kentteki telaffuz edilemeyen saklı yas mı yoksa tanıdığınız bir kadının yaşadıkları mıydı?
Aslında her ikisi de. Öncelikle, tecavüzün savaş stratejisi olarak kullanıldığını öğrendiğimden beri bu konu hakkında bir şey yapmak istedim. İlk başta bunun film olup olmaması gerektiğini daha bilmiyordum. Fakat “Grbavica” aynı zamanda Bosna’da bugünün hayatını, burada herkesi ilgilendiren soruları ve saklı acıyı nasıl algıladığım üzerine bir hikaye. Saraybosna görünüşte her küçük Avrupa kenti gibi oldukça normal görünüyor, hasar görmüş binalar neredeyse artık hiç yok. Ancak bu savaş hala orada; en azından ben öyle görüyorum. Çok araştırma yaptım, bu kadınlarla buluştum ve bazılarıyla da konuştum ki bu benim için olduğu kadar onlar için de zordu. Tecavüzden olan bir çocuğu bulunan bir kadınla konuştum, fakat hiç bu konuya değinmedik. Tecavüz edilen kadınlara ilişkin bir senaryo üzerinden çalıştığımı biliyordu. Benim danışmanım olacağı ve ona her ay bir şeyler ödeyeceğime dair anlaşmıştık. Sadece dairesine gelir, onunla kahve içer ve günlük hayatının nasıl geçtiğini dinlerdim.
Esma ve Sara’nın hikayesinin arka planında günümüz Saraybosna’sının gerçekçi bir tasviri var. Kurgunun içine birçok gerçekçi unsurlar katıldı mı?
Hemen hemen bugünün gerçekliğine dayalı. Tabii ki bütün erkekler böyle değil. Entelektüelleri, yararlı işler yapan birçok kişi var. Bu erkekler grubunu kullanmak istedim çünkü barış olmasına rağmen Esma’yı travmasıyla yüzleştiriyor. Bu maço saldırganlık toplumda çok görünür. Burası en güçlülerin ve en saldırganların en zengin olduğu ve en önemli pozisyonlarda oturduğu kapitalizme ilerleyen bir geçiş toplumu. Ben, sadece savaş sonlandı diye Esma için sonlanmayan bir sorunu görünür kılmak istedim. Bu insanlar başka bir toplumda başka kişiler olurdu. Savaş öncesi ekonomi okuyan Pelda, başka bir toplumda belki de bankacı olacaktı. Bu, toplumun kendisini ne kadar değiştirdiği ve onu hak etmeyebileceği hale getiren şeyle ilgili.
Bosna’da 20 yıl önceki gerilim bugünün toplumunda mevcut mu?
Genel olarak savaş güçleri hala hükümete entegre halde. Bu da gerilime yol açıyor. Bu güçler kamu mülkiyetini özel mülkiyete dönüştürerek milyonlarca euro kazanıyor ve ekonomik gücünü korumak için korku yayıyor. Bu, milliyetçi veya dini nefretle ilgili değil, para ile ilgili.
Anne-kız ilişkisinde çok fazla öfke mevcut. Tecavüz sonucu doğan çocukların annesiyle kalması Bosna’da normal mi?
Bu kadınların çocukları terk etmek zorunda olması gerçekte bir hakikattir. Psikolojik sorunlardan dolayı çoğu, çocuklarıyla yaşamıyor. Ancak çoğu zaman bu bilinmiyor, o yüzden bunu genellemek çok güç. Kız çocuğun bilmediği vakalar var. Ama daha önce söylediğim üzere Sarah bunun örneği değil. Onun öfkesi bir yalanda yaşadığı hakikatinden kaynaklanıyor. Bir şeylerin ters olduğunu, annesinin yalan söylediğini biliyor ve bu onu güvensiz hissettiriyor. Babası olmayan bir çocuk olmak hali hazırda zorken, sadece bu hakikatten yola çıkarak aklında birçok sorusu var. Çocuklar bir yalanı yaşadığında ne olduğu konusunda kararsız oluyorlar. Ben bu hakikati vurgulamak istedim.