Alt ve orta kesimlerde gelir artmazken, tüketimin azdırılmasının pratik bir sonucu, Kredi kartı borçlularının bataklığa dönüşmesi. Yurttaş, iyiden iyiye bulnaldığında ise devreye mahalle arasında yeni tür mafyatik çözümler çıkıyor
M. Ender Öndeş/İstanbul
İstanbul Avrupa yakasında küçük bir dükkân. İlk bakışta telefoncu gibi görünüyor; cep telefonu tamir servisi de aynı zamanda. Ama arada ‘küçük’ bir ek hizmet olarak kredi kartı borçlarını da ‘çözüme’ kavuşturuyor. Anlaşılması zor, karmaşık bir yoldan yapıyorlar bunu. Örneğin bir bankaya 15 bin TL kredi borcunuz varsa ve haciz/bloke aşamasına kadar gelmişseniz, onlar sizin adınıza bankaya 15 bin lirayı yatırıyorlar. Daha sonra da aynı parayı geri çekiyorlar. Bütün bunlar için hangi bağlantılara sahipler, bilinmez ama bu arada sizin borcunuz yine devam etse de bloke riski ortadan kalkıyor. Eh, tabii bütün bunlar için de sizden 450 TL gibi küçük bir ücret alıyorlar. Borun büyüklüğüne bağlı olarak aldıkları ‘komisyon’ miktarı da artıyor. Hatta, kredi çekemez durumdaysanız, sizin için kredi çekmeyi de bağlantılarını kullanarak bir biçimde beceriyorlar. Bu işin gayrı resmi adı, ‘kartçılık’ olarak geçiyor. Ve tabii ki, tanımadıkları, belli bir ‘tavsiye’ ile gelmeyenlere hizmet veremiyorlar.
Ödemeler ağır çekim yapılıyor
‘Kartçılık’ adıyla tefeciliğin yeni bir türünün icat edilmesi, aslında ekonomik krizin yurttaşın cebinde yarattığı yangınla ilgili. Herkes piyasanın berbat olduğu konusunda hemfikir: İş yok, borç çok! Dövizle iş yapanlar başta olmak üzere özellikle esnaf ve küçük işletme sahipleri, artık ödeme dengelerini kontrol edemiyor. Daha on yıl önce herhangi bir işe karşılık 4-5 aylık çek vermek, hakaret gibi algılanırken, şimdilerde artık 11-12 aylık çekler ortalıkta geziyor, ki bu, pratikte sizin yaptığınız işin parasını almadan 1 yıl ayakta kalmanızı gerektiriyor. Bunu başaramadığınızda ise, geriye tek yol kalıyor: Çeki kırdırmak! Ancak, mafyatik tefecilere vaktinden önce kırdırdığınız her çek, artık onların insafına göre bazen yüzde 50’ye kadar değer kaybediyor. Siz işinizi görüyorsunuz ama emeğinizin karşılığı olan paranın da yarısını kaybediyorsunuz.
Üstelik, dişinizi sıkıp beklediğinizde de hüsrana uğrama ihtimaliniz yine az değil. 2018 Şubat ayında Türkiye genelinde bankalara ibraz edilen toplam 155 milyar liralık 3.9 milyon adet çekin 3.2 milyar liralık bölümünün karşılıksız çıktığı düşünülürse, o konuda da bir garantiniz yok.
Yurttaş borç batağında
Kredi kartları ve ihtiyaç kredileri alanındaki büyük sıkışma aslında yeni değil. Yurttaşların bankalara olan kredi kartı ve tüketici kredisi borçları son 15 yılda neredeyse patladı. AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılından 2017 yılı Şubat ayına kadar bankalara olan kredi ve kredi kartı borcu 64 kat artarak 6.6 milyar liradan yaklaşık 426 milyar liraya yükseldi. CHP’nin hazırladığı “Gerçek Türkiye’nin Grafikleri” raporuna göre, bankalara borçlanan yurttaşlar borçlarını ödeyemedikleri için icralık oldular. Borçluluk tutarı arttıkça takibe düşme oranı da yükseldi. 2016 yılında takibe alınan tutar 18 milyar 710 milyon lira iken bu yıl şubat ayı başı itibariyle 18 milyar 903 milyona kadar çıktı. 2002 yılı ile kıyaslandığında takibe alınan tutar tam 68 kat arttı.
Adli Sicil istatistiklerine göre, Türkiye genelindeki icra ve iflas dairelerine 2015 yılı içerisinde toplam 9 milyon 166 bin yeni dosya geldi. 2014 yılından 17 milyon 11 bin dosya ile birlikte toplam dosya sayısı 26 milyon 178’e çıktı. 2015’te 8 milyon 95 bin dosya sonuçlandırıldı ve 18 milyon 82 bin dosya 2016 yılına devretti.
Enflasyon gerçeğin 3 katı
Enflasyon verisinin açıklamasından hemen önce İstanbul Ticaret Odası (İTO) yüksek enflasyon sinyali verdi. İTO verilerine göre, İstanbul’da mayısta bir önceki aya kıyasla perakende fiyatlar yüzde 0,84 ve toptan fiyatların yüzde 2,6 arttığı açıklandı. Diğer yandan ise ABD’li iktisat profesörü Steve Hanke, kaleme aldığı bir makalesinde Türkiye’de enflasyonun resmi rakamların 3 katından daha yüksek olduğu ve bu enflasyona karşılık faizlerin yüzde 40’ların üzerine çekilmesi gerektiği analizine yer verildi. Hanke, Türkiye’de liradaki değer kaybının ardından gerçek enflasyonun yıllık yüzde 39.2’ye ulaştığını ve ‘Satın Alma Gücü Paritesi’ne dayanan metodolojisiyle gerçek enflasyonu ‘döviz kuru değişimi’ni de baz alarak hesapladı. Ortaya çıkan rakamın resmi rakamın 3.6 katı olduğu vurgulanırken, Hanke enflasyonla mücadele etmek için faizlerin yüzde 40’ın üzerine çekilmesi gerektiğini öne sürdü. Yazıda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz konusundaki tutumuna atıf olarak ‘Bunu Erdoğan’a söylemeyin’ denilirken, Hanke’nin Forbes’te yayımlanan yazısında lira için talebin azaldığı, piyasada çok fazla ‘düşük kaliteli lira’ bulunduğu belirtildi. Hanke, Erdoğan Türkiye’yi yönettiği sürece ‘durumun değişmeyeceğini’ savundu.