Bahçeli’nin tokalaşması ile başlayan süreç çok zengin yorum çeşitliliği ile devam ediyor. Olay başlarda kendiliğinden bir davranış gibi göründü; ancak Bahçeli’nin yaptığı açıklamalarla bu girişim için asgari ölçüde de olsa bir ön hazırlık olduğu anlaşılıyor. İlk akla gelen soru, böyle bir girişimin arka planında ne olduğudur. Çünkü tokalaşmaya kadar ortada veya kulislerde gezinen bir işaret yoktu.
Tokalaşmadan sonra cumhur ittifakı bu sorunun cevabını açıklamaya giriştiler. İlk girişimin Bahçeli’den gelmesi önceki süreçlere bakıldığında çarpıcı bir farklılık taşıyor. Üstelik Cumhur ittifakının MHP kanadından bu konuda hemen hiçbir olumlu açıklama, adım bugüne kadar hatırlanmıyor. Bu nedenle yeni girişimi yorumlamakta zorlanmak normal. Bu konuda Bahçeli, Erdoğan’ın açıklamalarından esinlendiğini söylese de ikna edici olmuyor.
Son yaşananların Erdoğan ve Bahçeli tarafından gerekçelendirilmesine bakalım. İlk ipuçları buradan çıkartılabilir. Erdoğan bölgedeki savaşla ilgili yaptığı açıklamalar sırasında, Türkiye’nin İsrail’in hedefinde olduğunu açıklayarak gelecek için önemli bir tehdit belirmesi yaptı. Ve bu görüşünü her fırsatta tekrarlıyor.
Bahçeli ise çok daha derin vurgular yaptı. “Dışarıda savaş var, uçurumun kenarında güreş tutmak akıl işi değildir. İç cepheyi tahkim etmek” gerektiğinden söz etti.
Bu açıklamalardan yeni bir çözüm sürecine geçmek çok kolay olmasa da, ülkenin en önemli sorunu olduğu için, bir tokalaşmadan böyle bir noktaya sıçramak zor olmadı.
Yapılan açıklamalar yeni bir sürecin başlangıcıysa Erdoğan ve Bahçeli’nin ileri sürdüğü koşullar sanki yolu baştan tıkıyor. Erdoğan Kobanî davasının doğru bir şekilde sonuçlandığını, muhataplardan özeleştiri anlamında samimi bir açıklama beklediklerini söyledi. MHP’den başkan yardımcısı Fethi Yıldız çok net bir açıklama yaptı: “Tek şart, kendilerini terör ve bölücülük melanetinden kurtarmalarıdır.” Uzun lafa gerek yok aradan geçen yıllara rağmen tarafların duruşunda bir değişiklik yoktur. Konumlar böyle olunca yeni sürece nasıl başlanacaktır?
Öte yandan, Erdoğan’ın sık sık tekrarladığı İsrail tehdidi yeni gelişmelerin temel zeminini oluşturuyorsa, uzun yıllar iç politikanın daraltılması için iktidarın kullandığı “beka sorunu” yeniden başka bir biçimde devreye mi sokulmaktadır? İsrail’in Türkiye için bir tehdit olmadığı yeterince açıktır. Bu yoldan gidilince Cumhur ittifakının ülkeyi yeni bir beka sorununa ikna etmesi çok zordur. Ancak bölgedeki artan gerilim, güç dengelerinde olası değişim, savaşın yaygınlaşması, özellikle İran üzerinde artan tehdittin sebep olabileceği gelişmeler Ankara için sorunlar yaratabilir. İran, Irak ve Suriye’de farklı gelişmeler yaşanır, yeni siyasi tablolar ortaya çıkarsa bölgedeki yeni güç dengelerinin yaratacağı gelişmeler olacaktır. Ancak Ankara bunlarla ilgili meclis gizli oturumunda bir hazırlık açıklaması yapamadı. Geriye yıllardır iç politikanın tepesinde Demoklesin kılıcı gibi iktidar tarafından sallandırılan yeni bir beka sorunu kalır.
Buradan da çok bildik başka bir sonuç çıkar. Ekonominin çok kötü olduğu, neredeyse tüm kurumlarda çürümenin artık sokaklara taştığı, beklenen sermayenin bir türlü gelmediği koşullarda yeni bir beka sorunu ile olası her tür tepkiyi seçimi kazanıncaya kadar ertelemek gibi çok bilinen bir hedef kendini gizleyemez olur.
Buraya kadar eski bir oyun sanki yeni kelimelerle tekrar edilmektedir. Olay uzaktan bakınca böyle görülebilir. Ancak bunca yaşanan deneyden sonra tarihin kendini basitçe tekrarı mümkün değildir. En azından son on yıl boşuna yaşanmamıştır. Bunun tüm işaretleri kendini ortaya koymuştur. Cumhur ittifakı tüm devlet gücünü elinde tutmasına rağmen siyaseten zayıflıyor.
Zaten yeni bir beka sorununu eski yoldan değil de farklı yollardan gündeme taşımak basit bir tekrarın mümkün olmadığını gösteriyor. Evet, hem bölge hem de Türkiye farklı bir döneme giriyor. Bunu çok iyi gören iktidar kendi geleceği için farklı yollar arıyor; ancak hedef aynıdır: Ne pahasına olursa olsun iktidarı korumak! “Muhalif güçler” bu gerçeği ne ölçüde iyi kavrarsa, gelecek eskinin bir tekrarı olmayacaktır.