Emperyalist devletlerden çok daha küçük iktidarlara kadar bütün otoriter yapıların kitleleri yönetirken kullandığı en önemli yöntemlerden biri ‘böl ve yönet’ taktiğidir. Emperyalistler işgal ettikleri topraklarda her zaman kendileri için işbirlikçi unsurlar oluşturur ve bunlara bazı imtiyazlar verirler. Bu işbirlikçiler de emperyalistlerin hizmetinde kendi yurttaşlarını ezer ve büyük payı emperyalistlerin aldığı bir sömürü mekanizması kurarlar. Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin bu bölme ve yönetme taktiği aynı zamanda kendilerine yönelecek muhalefeti de zayıflatmalarına ve boğmalarına yarar. İşte emperyalistlerin uyguladığı bu yöntemi daha sınırlı, daha dar iktidar ilişkilerine kadar takip edebilirsiniz.
Emperyalizmden görece bağımsız ülkelerde de toplum iktidarlar tarafından kutuplaştırılır, bir kesim bu kutuplaştırmadan nemalandırılır ve böylece seçmen konsolide edilir. Rantla beslenen bu kesim emekçi
sınıfların, ezilenlerin arasına kadar sirayet eder ve böylelikle muhalif yapılar da ayrışır, parçalanır. Bir kesim diğeri üzerinde iktidardan aldığı güçle şiddet uygularken, iktidarlar ve egemen sınıflar sömürülerini
kolaylıkla sürdürürler.
Bu ‘böl ve yönet’ taktiği o kadar yaygın ve kullanışlı bir yöntemdir ki, iktidar partileri her zaman rakip partileri de bölme çabası içinde olurlar. Toplumun kutuplaştığı ve iktidardan nemalanan bir kesimin oluşmuş olduğu ülkelerde bu çok daha kolay olacaktır.
Türkiye’de iktidardaki AKP-MHP koalisyonu aynı yöntemi sadece rakip muhalif partilere karşı değil, sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri ve sendikalar içinde de uygulamaktadır.
Sendikalar içinde uzun zamandır uyguladıkları ve işçi sınıfını bölmede kullandıkları bu taktiği önce barolarda denediler, şimdi hekimlerin ve sağlıkçıların meslek örgütlerine yöneliyorlar. Muhalif birçok
başka sivil toplum ve meslek örgütüne kadar uzanacakları da belli. Bunu yaparken sık sık muhalif kesimden bazı tanınan kişilere olta atıyor ve onları vitrine çıkarıyorlar. Barolarda bunu yaptılar ve barolar birliği başkanını televizyonlardan televizyonlara taşıdılar.
İktidar bloğu, rakip partileri bölme çabalarını da yoğunlaştırdı. Örneğin Muharrem İnce’ye epeydir CHP’yi bölmek için yanaştıkları ortada. Daha sonuç alamadıkları için bir zamanlar CHP’de etkili bir pozisyonda
olup şimdi partiyle yasal ilişiği kalmamış başka tanınan kişilere yöneliyorlar. Mustafa Sarıgül’ün çıkışına da aynı taktik uyarınca destek veriyor olabilirler ya da vereceklerdir. Ayrıca iktidar, sadece CHP’yi değil
Millet İttifakı’ndaki diğer iki partiyi, İyi Parti ve Saadet Partisi’ni de bölme çabasını gizlemiyor.
İktidar şimdiye kadar çok denediyse de ülkenin esas muhalif partisi HDP’yi bölme konusunda bir yol kat edemedi ama. Ancak bir süredir HDP’den ayrılmış ya da hâlâ HDP içinde olan bazı isimler önce
çekingence, ancak giderek daha yüksek sesle HDP’yi eleştirmeye başladı. Bir partinin eleştirilmesi normaldir. Ama bu eleştiriler bazen temelsiz suçlamalara dönüşüyor, daha da dönüşecek gibi. Bütün bunların HDP’nin seçimlerde belirleyici rol üstlendiği ve iktidarın bütün saldırılarına rağmen ne bu pozisyonunu ne de halk nezdinde itibarını kaybettiği bir dönemde ortaya çıkması ve eleştiri sahiplerine iktidar medyasında geniş bir yer açılması manidardır.
Yine de HDP seçmenleri ve Kürt halkı yıllar içinde oluşmuş siyasi ferasetleri ile partilerine yönelik bu bölme çabalarına prim vermeyeceklerdir.