2011 yılında Erdoğan’ın projeyi açıklarken örnek verdiği projelerin alternatifi bulunmuyor. Ancak İstanbul Boğazı alternatifi Kanal İstanbul Projesi’ni gereksiz kılıyor. Projenin geçmişini ve uzman görüşlerini derledik
Bedri Türkmen
İlk olarak 2011 yılında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın ‘Çılgın Proje’ olarak açıkladığı Kanal İstanbul Projesi gündeme damgasını vurmuş durumda. CHP ve Erdoğan arasında karşılıklı açıklamalarla ‘yapılacak, yaptırmayacağız’ tartışmaları ile proje siyasi bir restleşmeye de neden oldu. Ancak projenin siyasi restleşmeden öte yol açacağı yıkımlar İstanbul için çok daha elzem. Projenin 2011’den sonra tekrardan bugünlerde tartışılmaya açıklaması ise farklı yorumlara neden oluyor.
Sermayeye yeni yağma alanı
Erdoğan’ın, AKP’de yaşanan bölünmelerle yeni siyasi partilerin kurulması, ekonomik kriz ile birlikte Libya’ya asker gönderme konularının bir nevi üstünü kapatmak için böyle bir tartışmayı tekrardan gündeme getirdiği görüşü yaygın. Ayrıca, ekonomik olarak sıkışmış hükümetin sermayeye yeni yağma alanı oluşturmak için böyle kanal işine başvurduğu yorumları da oldukça sık yapılıyor. Erdoğan ayrıca proje için finansör konusunda sorun çıkmayacağını, ‘yap işlet devret’ yöntemi olmazsa milli bütçeden karşılanacağını söylüyor. Ekonomik krizin bu kadar derinleştiği bir zamanda bu paranın kaynağının nereden karşılanacağı ise merak konusu.
Kanal İstanbul gerekli mi?
Erdoğan, 2011 yılında projeyi kamuoyuna açıklarken, Karadeniz’i Marmara Deniz’e bağlayan 40-45 km’lik bir kanal yapacaklarını belirterek, “Panama Kanalı, Süveyş Kanalı ve Yunanistan’daki Corinth Kanalı ile kıyas dahi kabul etmeyecek yüzyılın en büyük projelerinden biri için bugün kolları sıvıyoruz’’ demişti. Erdoğan’ın örnek verdiği projelerde geçiş alternatifi bulunmazken Kanal İstanbul’un alternatifi olarak İstanbul Boğazı bulunuyor. Bu da Kanal İstanbul Projesi’ni ‘gereksiz’ kılıyor. Ayrıca ücretsiz geçiş hakkı bulunan gemiler para vererek Kanal İstanbul’u neden kullansın diye bir soru da akıllara geliyor.
Dünyada yapılan kanal örnekleri:
Kiel Kanalı
Almanya’nın kuzeyinde bulunan 98 kilometrelik Kiel kanalı Baltık denizi ile Kuzey denizini bağlıyor. Kanal, iki deniz arasında en güvenli kısa ve ucuz ulaşımı sağlıyor. Gemileri Danimarka’nın etrafından dolaşmasını kurtarıyor. Yapılmak istenen Kanal İstanbul projesinin bu kanallarla kıyaslandığı zaman ise gerekli olmadığı ortaya çıkıyor.
Panama Kanalı
Panama Kanalı, Orta Amerika’nın en güney ülkesi Panama topraklarında yer alır ve Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanus’unu birbirine bağlayan su yoludur. Yapılış amacı ise gemilerin Güney Amerika kıtasının tamamını geçmemesini sağlamak için yapılmıştır. Bugün New York’tan San Francisco’ya giden bir geminin, Panama kanalını kullanarak 9.500 km yol yapması, Horn Burnu’nun dolaşılmasını zorunlu kılan eski günlerdeki 22.500 km yola oranla büyük bir kolaylıktır.
Süveyş Kanalı
Süveyş Kanalı, Kızıldeniz’i Akdeniz’e bağlayan 163 km yapay bir su yoludur. 13,5 km’lik bir yan geçit ticaret yapılmış ve el-Kantra ile Firdan arasında yapılmıştır. Aynı zamanda Avrupa kıyıları ve Atlas Okyanus’unu bağlayan en kısa deniz yoludur. Avrupa ve Asya arasında ticaret yapmak için normal şartlarda Afrika’nın dolaşılması gerekmektedir. Akdeniz ve Kızıldeniz’i bağlamak ve de bu sayede gemi geçişlerini sağlayarak ticaretin canlanmasını sağlamak kanalın yapılmasında çok etkili olmuştur diyebiliriz.
Korint Kanalı
Yaklaşık 6.5 kilometre uzunluğunda olan Korint Kanalı, Ege ve İyon Denizi’ni birbirine bağlarken, denizcilerin 700 kilometrelik bir mesafeden tasarruf etmelerini sağlıyor.
Nereden geçecek?
İstanbul’un Avrupa Yakası’nda, Küçükçekmece Gölü’nden başlayıp, Şahintepe Mahallesi’nden geçerek Sazlıdere Baraj Havzası boyunca devam edecek Kanal İstanbul Projesi, Terkos Gölü’nün doğusundan Karadeniz’e ulaşacak. Uzunluğu 45 kilometre olacak proje güzergahında yer alan diğer kurum ve kuruluşlara ait mevcut altyapı kavramsal deplase çalışmaları, ‘yandaş’ kurumlarla mutabık kalınarak hazırlandı. Proje bedeli 75 milyar lira civarında olduğu tahmin ediliyor.
Savunanlar geçmişte eleştirmişti
Bahçeli: Çılgınlaşmanın ne anlamı var?
Bugün projeden rahatsızlık duyanları “gayri milli” olmakla suçlayan AKP iktidarının ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli, geçmişte söz konusu proje için, “Bir çılgın projeden bahsediliyor. ‘Çılgın proje’ dediğinin rahmetli DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in bir projesi olduğu anlaşıldı. Demek ki çılgın proje değil, ama çalınan proje olduğu kesin. Böyle bir projeyle bir günde televizyonlardan sabahtan akşama kadar propaganda ile çılgınlaştırdığınız Türkiye’yi daha da derin çılgınlaştırmanın manası var mı? İşsizlik, yoksulluk, anarşi çıldırtıyor. Böyle durumda, ‘Ne olacak bu Türkiye’nin hali?’ diye düşünmek lazım” demişti.
Kurtulmuş: Çıkan hafriyatla Erdoğan’a saray yapalım
O dönem HAS Parti Genel Başkanı olan ve şu an da ise AKP Genel Başkanvekilliği yapan Numan Kurtulmuş 8 yıl önce yaptığı konuşmada Kanal İstanbul için Erdoğan’ı böyle eleştirmişti: “Burada çok hafriyat var. Buradan muazzam bir hafriyat çıkacak. Bu hafriyatla büyük ihtimalle bir ada yapılacak kadar da toprak çıkıyor. Şimdi benim sayın Başbakan’a bu projeyle ilgili bir tavsiyem de şu; buradan çıkan topraklarla İstanbul Boğazı’nın ortasına bir ada yapalım. O adaya da sayın Başbakan’a devlet başkanlığı sarayı yapalım.”
İmamoğlu: Cinayet projesi
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ise, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Kanal İstanbul için “cinayet projesi” ifadesini kullandı. İmamoğlu, projeye itirazlarını madde madde sıraladı: “Kanal İstanbul susuzluk demektir. Projenin getirdiği en büyük tehlike, Terkos Gölü’ne karışacak tuzlu su ile gölün, ebediyen su kaynağı sıfatını yitirecek olmasıdır. Kanal İstanbul deprem riskini tetikler. Küçükçekmece Gölü’nden 3 fay hattı geçiyor. 11 kilometre mesafeden Kuzey Anadolu fay hattı, 30 kilometre mesafeden Çınarcık fay hattı geçiyor. Bilim insanları, Kanal İstanbul Projesi’nin, yeryüzü ve yeraltı gerilme dengelerini bozacağını söylüyor.” 100 milyarlık yeni vergi yükü “Kanal İstanbul, İstanbul’un doğasını katletmek demek. Yine beton, yine rant, yine çevre katliamı. Kanal projesi ile, projenin inşaatıyla, 23 milyon metrekare orman alanı, 136 milyon metrekarelik çok verimli tarım ve orman alanı, sonsuza kadar ortadan kaldırılmış olacak. Kanalın inşa edilmesiyle; Küçükçekmece Lagünü’nden Sazlıdere Barajı’na kadar olan sulak ve bataklık alan, yok edilecek. Kanal İstanbul 100 milyar liralık yeni vergi yükü demektir. Kanal İstanbul inşa edildiğinde, yapılacak olan yeni yerleşim birimlerine 1,2 milyon yeni nüfus gelecek. Bu da İstanbul trafiğinin en az yüzde 10 artması demek. Kanal İstanbul demek Karadeniz balıklarını ve balıkçılığını yok etmek demektir. Kanalın inşa edilmesiyle binlerce yıldır var olan doğal denge bozulacak. Karadeniz’de tuzlu su miktarı artacak ve doğal dengesi bozulacak.
TMMOB: Geç olmadan projeden vazgeçilmeli
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği de (TMMOB) Kanal İstanbul Projesi’ne karşı olduğunu açıkladı. TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu ise çok geç olmadan projeden vazgeçilmesi gerektiğini açıkladı. Açıklamada, “Son günlerde, İstanbul, Trakya, Marmara ve Karadeniz için, coğrafi, ekolojik, ekonomik, sosyolojik, kentsel, kültürel, yani yaşamsal bir yıkım ve bir eko-kırım projesi olan Kanal İstanbul ile ilgili hazırlık süreçlerinin hızlandırıldığı görülmektedir. Erdoğan daha yeni ‘İstanbul susuzluğa doğru yürüyor’ demişken, mevcut su kaynaklarımızın yok edilmesi söz konusu bile edilemez. Kuzey ormanlarını, meraları, tarım alanlarını, tüm hassas ekosistemleri yok edecek bu proje savunulamaz. Kentin tüm kuzey bölgesini ve hassas ekosistemlerini, kentsel, arkeolojik ve doğal sit alanlarını ‘baskısı altına alacak bu projeyi kuvvetle reddediyoruz’ ifadeleri yer aldı.
Uzmanların konu hakkındaki görüşleri
Gazetemize konuşan Jeofizik Mühendisi, Sismoloji Doktoru Savaş Karabulut, Kanal İstanbul projesinin İstanbul depremine dolaylı etkisinin ÇED raporunda hesaplanmadığını söyledi. Karabulut, “Yaklaşık 6 milyar tonluk bir hafriyat kütlesi proje kapsamında kaldırılacak ve bu kütlenin bulunduğu alanda negatif yönde yaklaşık 0.06 barlık bir gerilme değişimine neden olacağı bir durumda yeraltında biriken sismik enerjinin nasıl bir tepki vereceği hesaplanmamış ve modellenmemişken, kanal projesinin depreme etkisinin olmayacağını söyleyemeyiz” diye belirtti.
Kanalın Karadeniz girişi çürük zemin
Yerbilimi ve deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, Kanal İstanbul projesine dair görüşlerini sosyal medya hesabından paylaştı. Projeyi yerbilimleri ve deprem açısından değerlendiren Prof Dr. Görür, Kanal İstanbul’un deprem riskini arttıracağını söyledi ve kanalın kazılması durumunda yaşanacak olumsuzlukları şu şekilde sıraladı: Yaklaşık 1- 1.5 milyar m3 malzeme kazılacaktır. Bu malzemenin kazılması yıllarca sürecek, kazıda iş makinalar ve patlayıcı kullanılacak dolayısıyla vadi ve çevresindeki ekosistem, fauna ve flora büyük ölçüde tahrip olacaktır” diye belirtti.
Proje güzergahında arsa alanlar kim?
Kanal İstanbul Projesi güzergahından Katar Şeyhi’nin annesi Şeyha Moza’nın 44 dönüm yer aldığı ortaya çıkmıştı. Kuveyt devleti vatandaşı iş insanı Wael N Y Alnusef’ın şirketinin 53 dönüm, Suudi Arabistanlı iş insanı Sulaıman Al Muhaıdıb’ın da 9 dönüm arazi aldığı ortaya çıkmıştı. Babacan Holding, daha Kanal İstanbul güzergahı açıklanmadan 6 yıl önceden itibaren bölgede arazi toplamaya başlamış, 600 dönüm araziyi satın almış.
Demografik yapı değişecek
Projenin geçiş güzergahında yer alan semtlere ve alanlara baktığımızda yoksul kesimlerin yaşadığı yerler olarak karşımıza çıkmakta. Burada yaşayan insanlar yerlerinden edileceği için buranın demografik yapısının da değişeceği anlaşılabilmektedir. Kanal İstanbul güzergahında olan yapılara ve arsalara acele kamulaştırmayla el konulacak. Yapıları ellerinden alınan insanlar ise TOKİ’ye mahkum edilip borçlandırılacağı geçmişte yaşanan kentsel dönüşümlerde açıkça görülmüştü.