Irkçılıkla Mücadele ve Halklar Arası Dostluk Hareketi, BM’ye sunduğu Türkiye raporunda, İmralı’dan başlayan baskının tüm Kürtlere yaygınlaştırıldığına vurgu yaptı. Raporda, ‘Türk devleti hükümeti, İmralı Cezaevi’ndeki uygulamalarını, Kürtlerin bulunduğu tüm kurum ve bölgelerde pratikleştirerek, Kürtleri yoğun baskı altına almaktadır’ denildi
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin (İHK) 56. Oturumu, 18 Haziran-12 Temmuz tarihleri arasında İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleşecek. Oturumların bileşenlerinden olan Irkçılıkla Mücadele ve Halklar Arası Dostluk Hareketi (MRAP), oturumlar öncesi BM Komitesi’ne Türkiye’deki hak ihlallerine dair bir rapor sundu.
Hak ihlallerine yer verildi
MRAP, insan hakları alanındaki gelişmelere dair hem devletlerin hem de sivil toplum örgütlerinin yazılı deklarasyon sunduğu oturumlara dair sunduğu raporda, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a ve cezaevlerine dönük tecrit, Türkiye ve Kurdistan’da gerçekleşen genel ve yerel seçimler ile yaşanan hak ihlalleri yer aldı. Türkiye’de bütün kesimlere baskıların arttığına işaret edilen raporda, bu uygulamalarla halk ve muhalif kesimlerin baskı altına alındığı kaydedildi.
Seçim süreci baskı ile geçti
Baskı uygulanan yerlerin başında Kürt kentlerinin geldiği belirtilen raporda, “14 Mayıs 2023 seçimlerinden önce gazeteci, sanatçı, avukat ve politikacıların içinde bulunduğu 128 kişi gözaltına alınırken, 31 Mart 2024 belediye seçimleri öncesinde ve sonrasında da aynı politikaları devreye sokmuştur. Seçimlerden önce ve sonra ciddi hak ihlalleri yaşanmıştır. Kürtlerin yaşadığı coğrafyada, devletin tarafsız olması gereken bürokratları, askeri ve polis güçleri, iktidar ortakları AKP-MHP adaylarının kazanması için halkın üzerinde baskı oluşturmuş, iktidar yanlısı seçim çalışması yürütmüş ve seçimin eşit koşullarda yürütülmesini engellemişlerdir” denildi.
Kürt kentlerinde iktidar oy taşıdı
Raporda, baskıların özellikle seçim sürecinde arttığı ve bu durumun 1 Nisan’da açıklama yapan Avrupa Konseyi gözlemci heyetinin açıklamasına da yansıdığı ifade edildi. Raporda iktidarın oy taşıma yaptığına da değinilerek, “Kürtlerin yaşadığı coğrafyada, DEM parti ile AKP-MHP oylarının birbirine yakın olduğu Şırnak, Kars, Bitlis gibi yerlerde nereden geldikleri belli olmayan polis ve askerler sivil elbiselerle toplu olarak taşınmış ve birlikte oy kullanmışlardır. Bu alanlarda ya AKP ya da MHP adaylarının kazanması sağlanmıştır. Türk hükümetinin seçimlerden önce devreye soktuğu anti-demokratik uygulamalar seçimden hemen sonra da devreye sokulmuştur” denildi.
Van’da halka karşı şiddet kullanıldı
31 Mart seçimlerinin hemen akabinde Wan Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik irade gaspı girişimi de hatırlatılan raporda seçim sürecinde yaşananlar ise şu şekilde ifade edildi: “Van Büyükşehir seçimlerini DEM Parti Eşbaşkan adayı Abdullah Zeydan yüzde 55,48 ile kazanırken, en yakın AKP adayı Abdullah Arvas ise yüzde 27,14 oy oranına ulaşmıştır. Abdullah Zeydan milletvekili olduğu için tutuklandığı gerekçesiyle, ikinci sıradaki AKP adayı belediye başkanı olarak ilan edilmiştir. Van’da yaşayan halkın tepki göstermesi üzerine Yüksek Seçim Kurulu geri adım atarak, mazbatayı DEM adayı Abdullah Zeydan’a vermiştir. Türk devletinin yereldeki bürokratları olan polis ve askeri güçleri, Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuksuz biçimde aldığı kararı protesto eden halka karşı orantısız biçimde şiddet uygulamış, protesto eden bazı kişiler gözaltına alınmış ve 15 gün boyunca gösteri yapmak yasaklanmıştır. DEM Parti’nin kazandığı Hilvan gibi küçük bazı yerleşim yerlerinde ise, Yüksek Seçim Kurulu seçimleri iptal etmiş ve geçici olarak yerel bürokratları belediye başkanı olarak atamıştır. Hilvan’da AKP adayının yakınları, seçimi kaybettiklerini anlayınca oy pusulalarının bulunduğu sandık kutularını kaçırıp yakmışlardır. Oy sayımı sonucu DEM parti adayının kazandığı görülmüştür. AKP adayının yakınlarının oy kutularını yakması gerekçe gösterilerek, seçim iptal edilmiştir.”
Gazetecilere baskı yapıldı
Seçim sonrası da Kürtlere yönelik baskıların devam ettiğinin altı çizilen raporda, şöyle devam edildi: “Yaptıkları haberlerden dolayı Kürt gazeteciler sürekli baskı görmektedirler. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, belediye seçimlerinden önce Diyarbakır’da yaptığı mitingde, ‘Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalif cumhurbaşkanı adayına yüzde 70 oy verdiniz, unutmadım’ diyerek seçimlerden sonra yöneliminin sinyalini vermişti. Seçimlerden sonra, her zamanki anti-demokratik, baskıcı, kendisinde olmayanı ezme politikalarını arttırarak sürdürmektedir. Özellikle Mezopotamya Haber Ajansı, Yeni Yaşam gazetesi çalışanları ve muhabirleri ya tehdit edilmekte ya da gözaltına alınarak tutuklanmaktadırlar. ”
Cezaevlerinde hak ihlalleri arttı
Kürtlere yönelik baskıların cezaevlerinde de devam ettiği belirtilen raporda yaşanan hak ihlallerine ise şu şekilde yer verildi: “Kürt ve muhalif mahkumlara karşı cezaevlerinde yasalar uygulanmamaktadır. Kürt mahkumlar, mahkemeleri henüz sonuçlanmadan, ailelerinin bulunduğu yerlere yüzlerce kilometre uzaklıkta bulunan cezaevlerine gönderilmekte; yereldeki mahkemelere SEGBİS denilen kameralar aracılığıyla katılımları sağlanmakta ve mahkeme salonuna getirilmemektedir. Bununla birlikte fakir olan aileler görüşe gidememektedirler. Türkiye İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), CISS, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) gibi sivil toplum örgütlerinin raporlarında, işkence, hasta tutukluların hastaneye gidiş-gelişlerinde hem asker ve gardiyanların ağız içi arama, çıplak arama gibi onur kırıcı yaklaşımları, hem de doktorların ırkçı yaklaşımlarından dolayı tutukluların tedavilerinin engellendiği görülmektedir. Kürtçe türkü söyleyip halay çektikleri için zorla koğuş değiştirmenin tutuklular tarafından kabul edilmemesi, zorla ayakta sayım dayatmasının tutuklularca kabul edilmemesi ve benzeri keyfi nedenlerle tutuklulara disiplin cezaları verilerek tek kişilik hücrelere konuldukları yapılan araştırmalarda görülmektedir. Ceza süreleri bittiği halde 1 Ocak 2021 tarihinde çıkarılan ceza usulleri kanununa göre tutuklular ıslah olmadıkları gerekçe gösterilerek tahliye edilmemektedir.”
İmralı Cezaevi’nde bulunan Veysi Aktaş’ın tahliyesi bir yıl ertelendiğine de değinilen raporda, “Son dönemlerde cezaevlerinde, tecrit, tek kişilik hücrelere konulma, küçük koğuşlarda kapasitenin üzerinde mahkûmların barındırılması gibi ihlallerde artışlar olmaktadır” denildi.
İmralı’da ağır bir tecrit var
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride yer verilen raporda, İmralı’da avukat ve aile görüşünün yapıldığı, yıllardır tüm hakların askıya alındığı belirtilerek şu ibarelere yer verdi: “En son Avrupa Konseyi’ne bağlı CPT’nin Eylül 2022’de İmralı Cezaevi’ne yaptığı ziyaretin raporu, Türkiye onay vermediği için açıklanmamaktadır. Abdullah Öcalan, Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar ve Mehmet Sait Yıldırım üzerinde yaşanan izolasyondan dolayı aileleri ve Kürt halkı büyük endişe duymaktadır. İmralı’da bulunan tutukluların izolasyon durumundan dolayı, cezaevlerinde bulunan Kürt mahkumlar, 27 Kasım 2023 tarihinden itibaren dönüşümlü açlık grevine başladılar. 4 Nisan 2024 tarihine kadar süren protestolarını, 4 Nisan 2024 tarihinden itibaren görüşe çıkmama, ziyaretçi kabul etmeme biçimine dönüştürdüler. İmralı Cezaevi’nde yaşanan hak ihlalleri, Kürtlerin yaşadığı tüm bölgelere yansımaktadır. Türk devleti hükümeti, İmralı Cezaevi’ndeki uygulamalarını, Kürtlerin bulunduğu tüm kurum ve bölgelerde pratikleştirerek, Kürtleri yoğun baskı altına almaktadır.”
İktidara çağrı
Raporun sonunda komisyon olarak Türkiye’ye çağrıda bulunuldu: “Türkiye hükümetine, Kürt halkına karşı ırkçı söylem ve politikalarına son vermesi ve Kürt halkı ile Kürt siyasi kişiliklere yönelik baskıları durdurması çağrısında bulunuyoruz. Sivil ve askeri kolluk kuvvetleri tarafından işlendiği iddia edilen tüm işkence vakalarını derhal soruşturmasını istiyoruz.
İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalar konusundaki özel raportörün 2016 yılındaki misyonunun takibini yapmasını ve özellikle Türkiye hükümetinin tavsiyelerini uygulamasını talep ediyoruz. Çağdaş ırkçılığın çeşitli biçimleri konusundaki özel raportörün, Kürt halkına yönelik ırkçı politikaların sona erdirilmesi için Türkiye hükümeti ile diyalog başlatmasını istiyoruz.”
Kaynak: MA