İmralı tecridine karşı BM İnsan Hakları Komitesi’ne başvuru yaptıklarını ifade eden avukat Özgür Erol, BM’nin Türkiye’ye mutlak iletişimsizlik haline son verilmesi için uyarıda bulunduğunu söyledi
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutuklular Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar’dan 21 ayı aşkın süredir haber alınamıyor. Abdullah Öcalan’ın müdafiliğini yürüten Asrın Hukuk Bürosu, 2019 yılında 5 görüşme gerçekleştirse de 27 Temmuz 2011’den bu yana ağır tecrit koşullarında tutulan müvekkilleriyle görüştürülmüyor.
Abdullah Öcalan ile en son Temmuz 2011’de görüşebilen Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Özgür Erol, Türkiye’ye yaptığı son ziyaretinde İmralı’ya gittiğini açıklayan Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) ile yüz yüze yaptıkları görüşmenin yanı sıra, uluslararası mekanizmalara yaptıkları başvuruları ve tecridin ağırlaşan boyutuna dair Mezopotamya Ajansı’ndan Zemo Ağgöz’e değerlendirmelerde bulundu.
Guantanamo şartlarını aşmış
PKK lideriyle en son 2019’da açlık grevleri, ölüm oruçları döneminde 5 görüşmenin yapıldığını hatırlatan Erol, “İmralı Cezaevi’nin hukuksal bir kara delik haline getirilmesi itibariyle ilk dönemlerde ‘Guantanamo’ benzeri bir cezaevi örneğini dile getirirdik. Ama geldiğimiz noktada İmralı Cezaevi ‘Guantanamo’ şartlarını aşmış durumda. Tüm denetimlere kapalı olması itibariyle hangi kanuni hükümlere bağlı olarak işlediğini artık açık bir şekilde yanıtlayamıyoruz. Avukat görüşmesi ya da aile görüşmesinin engellenmesinden ibaret bir durum da değil. Nasıl ki 2019’da birkaç avukat görüşmesinin olması tecridi ortadan kaldırmadıysa, bugün için de geçerli. Birkaç avukat ya da aile görüşmesinin gerçekleşmesiyle İmralı tecridinin ortadan kalkmış mı kabul edeceğiz? Hayır. 23 yıldır orada oturtulmuş bir sistem var ve bu sistem kendisini sürekli yeniden üretiyor. Bir laboratuvar gibi kendini orada sürekli derinleştiriyor” dedi.
Bu bir oyun
Abdullah Öcalan’a verilen disiplin cezalarının hukukla açıklanamayacağının altını çizen Erol, şöyle devam etti: “Bu bir hukuk oyunundan ibaret. Gerekçe gösterilen disiplin cezalarının ne maddi ne de hukuksal bir dayanağı var. Hiçbir ceza kendisini üç ayda bir düzenli ve periyodik bir biçimde yineler mi? Hiçbir ceza, kendi sebebinden bağımsız olarak kişilerin dış dünyayla tüm iletişimini kesmeye yönelir mi? Spor etkinliğinden kaynaklı bir disiplin cezası kurduklarını ilan ediyorlar. Niye, spor yapmıyorsunuz diye. O zaman kurduğunuz cezanın da buna dönük olması gerekmez mi? Spor etkinliğinden dolayı aile görüşlerini niye kesiyorsunuz? Bu bir oyun. Fakat bu oyunun tehlikeli yönü şu; kapalı bir oyun oynuyorlar. Yani, bu oyun içerisine hem idari hem yargı mercileri dahil oluyor. Disiplin cezasının, yıllarca ‘gemi arızası’, ‘hava muhalefeti’ diyerek girişleri engelledikleri bahanelerden hiçbir farkı yok.”
CPT bilgi vermedi
CPT’nin Eylül 2022’deki İmralı ziyaretini hatırlatan Erol, hazırladıkları raporu açıklamamaları üzerine yüz yüze görüşme gerçekleştirdiklerini ama burada da herhangi bir bilgi vermediklerini söyledi. Erol, “Ne kadar bürokratik olursanız olun, ciddi hale gelmiş bir hak ihlali karşısında ‘durumları iyidir, gördük’ diyemeyecek hale getiremezsiniz kendinizi. Son noktada CPT’ye dair açıklama yapmamızın ve ‘görüşmenin gerçekleşip gerçekleşmediğinden şüpheliyiz’ dememizin sebebi de buydu. Bugüne dek herhangi bir veri ve bilgiye de ulaşmış değiliz” ifadelerini kullandı.
Mart’a kadar süre verdi
2022’in sonunda Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi’ne İmralı’daki dört mahpus adına bir başvuru yaptıklarının altını çizen Erol, “Bu başvurumuzu Türkiye hükümetine gönderdiler. Komite, hükümette başvurumuzu gönderirken başvurucuların mutlak iletişimsizlik olan ‘incommunicado’ haline son vermesi ve başvurucuların kendi seçtikleri avukatlarla derhal ve herhangi bir kısıtlama olmaksızın erişim sağlaması gerektiğini hatırlatıp talep etti. Bu geçici tedbir talebi niteliğinde. Bu yaptığımız başvurunun kabul edildiği anlamına gelmiyor. Başvuru devam edecek fakat burada BM İnsan Hakları Komitesi durumu hemen fark etti. Komite, hükümete Mart sonuna kadar süre verdi. Türkiye’nin süre içerisinde yanıtlarını sunması gerekiyor. Sonra biz de kendi görüşlerimizi sunacağız. Prosedür bu şekilde bir süre devam edecek” şeklinde konuştu.
MA