BM’nin Suriye raporunda Türkiye destekli grupların Efrin ve Serêkaniye gibi bölgelerde savaş suçları işlediği kaydedildi. Raporda ayrıca kültürel mirasın da yağmalandığı belirtildi
Birleşmiş Milletler (BM) Bağımsız Uluslararası Suriye Soruşturma Komisyon’u, 21 Ocak-Temmuz arasını kapsayan ve sahada yürütülen soruşturmalara dayanarak hazırlanan Suriye raporunu açıkladı. BM Cenevre Ofisinde devam eden 45. İnsan Hakları Oturumlarında ele alınacak rapor, Soruşturma Komisyon’u Başkanı Paulo Sergio Pinheiro’nun katılımıyla düzenlenen bir basın toplantısı ile açıklandı. Soruşturma Komisyonu tarafından hazırlanan 25 sayfalık raporda Suriye topraklarını kontrol eden hemen hemen her aktörün devam ettirdiği hak ihlallerini belgelendiği belirtilerek, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik cinsel saldırıların, sivillere dönük şiddet, özel mülkiyete zorla el koyma gibi ihlallerin gittikçe artışına vurgu yapıldı. ,
Evleri gasp edildi
Suriye Hükümeti ve İdlib’teki grupların işlediği hak ihlallerine yer verilen raporda, ayrıca Türkiye’nin bulunduğu Efrîn ve Serêkaniyê bölgelerinde yaşanan savaş suçlarına ayrıntılı bir şekilde değinildi. Raporda devamla, “İncelenen dönem boyunca, Soruşturma Komisyonu, Serêkaniyê’de ÖSO tarafından uygulanan sistematik yağma ve özel mülke zorla el koymanın yanı sıra keyfi şekilde sivilleri özgürlüklerinden mahrum bırakma hak ihlallerini bir kez yine doğruladı. ÖSO, başta Kürt kökenli olmak üzere şehrin sakinlerini tehdit, baskı ve işkenceyle zorla yerlerinden ve evlerinden etti. Birçok insanın özel mülkiyetleri yağmalandı. Zor kullanılarak boşaltılan evleri, ÖSO savaşçıları veya aileleri tarafından gasp edildi. Kürt vatandaşlar sistematik olarak işkenceye tabi tutuluyor veya kaçırılıyor” ifadeleri kullanıldı.
Zorla vergi alınıyor
Efrîn’de ÖSO’nun gerçekleştirdiği hak ihlallerine de yer verilen raporda, “ÖSO güçleri aynı şekilde Efrîn bölgesi genelinde, Kürtleri yerlerinden ederek, mülklerine zorla el koyuyor. Örneğin, Efrîn dışından gelen aileleri yerleştirmek amacıyla 3 kişiden az olan Kürt aileleri kendi evlerinden çıkmaya zorladığı tespit edildi. Aynı şekilde, Kürt aileler ve kendi evlerinde ve topraklarında yaşamak için zorla vergiye tabi tutuluyor” diye eklendi. ÖSO’nun Efrîn’de kapı kapı dolaşarak sadece Kürt vatandaşlardan mülkiyet belgesi talep ettiğini, bu belgeyi sahip olmayanların zorla evlerinden edildiğini ve göçe zorlandığının belirtildiği raporda, bölgedeki Türk yetkililerin bu olaylara bir çözüm bulmadığına vurgu yapıldı.
Kürdün evi Türkiye’ye verildi
Hamza Tugayı üyesine bağlı grupların ise Kürt bir ailenin evine zorla el koyarak daha sonra bu evi, Türkiye’ye bağlı bir kuruma vererek Kur’an kursu merkezine dönüştürüldüğünün belirtildiği raporda, “Bu Kuran Kursu Merkezi’nin açılışı Şanlıurfa Valisi tarafından yapılmıştır. Yine, Türk Silahlı Kuvvetleri, Dawoudiya köyündeki sivillerin evlerini askeri amaçla kullanıyor. Bu köyün sakinlerinin evlerine geri dönmesi engelleniyor. TSK, Nisan ve Haziran aylarında bu köydeki evlerin bazıları yıkarken, bazılarını askeri amaçlara tahsis etmiştir” denildi.
Sorgulamayı Türkler yapıyor
ÖSO tarafından Efrîn ve Serêkaniyê’de gözaltına alınan, tutuklanan veya işkenceye maruz bırakılanların çoğunluğunun Kuzey Suriye Özerk Yönetimi ile geçmişte ilişkisi olduğu iddia edilen insanların olduğunun ifade edildiği raporda, bu kişilerin genellikle Türk yetkililer tarafından sorgulandığının altı çizildi.
Sorguda tecavüze maruz kaldı
Efrîn’de tutuklanan insanlar, genellikle Efrîn merkezi cezaevinde veya eski Efrîn Ticaret Lisesi binası olan ve bugün ÖSO Askeri Polis Karargâhı olarak kullanılan bir yeraltı cezaevinde tutulduğunun da aktarıldığı raporda, “Bazı tutukluların ise nereye götürüldüğü bilinmiyor ve ailelerine bilgi verilmiyor. Yine aynı şekilde, sistematik olarak gözaltına alınan Kürt kökenli siviller, inançları ve etnik kökenleri nedeniyle sorguya tabi tutuluyor, günlerce işkenceye maruz kalıyor, aç ve susuz bırakılıyor. Örneğin komisyonun görüştüğü Kürt bir çocuk, Efrîn merkez cezaevine gönderilmeden önce 5 ay boyunca ÖSO karargahında tutulduğunu söyledi. Bu çocuğu 5 boyunca hem ÖSO hem de Türkçe konuşan yetkililer sorguladı. Bu çocuk eli kelepçeli ve gözleri bağlı bir şekilde tavandan asıldı. Günlerce bu şekilde dövüldü. Bir diğer örnek ise, komisyon, ÖSO güçleri tarafından Serêkaniyê’de Kasım 2019 tarihinde gözaltına alınan 2 kadın. Mağdurlardan birisi, Türk yetkililerinde bulunduğu sorgu sırasında ÖSO güçleri tarafından nasıl tecavüzle tehdit edildiğini ve dövüldüğünü anlattı” ifadelerine yer verildi.
Êzidî kadınlara inanç baskısı
ÖSO tarafından Serêkaniyê ve Efrîn gözaltına alınan Êzidî kadınların Türk yetkililer denetiminde İslamiyet’e geçmeye zorlandığının altının çizildiği raporda, Komisyonun, Kasım 2019 ve Temmuz 2020 tarihleri arasında Serêkaniyê ve Efrîn’de 49 Kürt ve Êzidî kadının ÖSO tarafından tutuklandığına dönük bilgileri araştırmaya devam ettiği bilgisine yer verildi. 30 kadına tecavüz edildi Yerini terk eden insanların ÖSO’nun cinsel saldırısından ve tecavüzden korktukları için topraklarına geri dönmediğinin belirtildiği raporda, “Yalnızca geçtiğimiz Şubat ayında 30 kadına tecavüz edildi. ÖSO, yaptıkları ev baskınlarında kadınlara cinsel saldırıda bulunuyor veya tecavüz ediyor. Bunu yapanlar, hiçbir şekilde cezalandırılmıyor. Komisyon ayrıca, Sultan Murat Tugaylarının Kürt kadınlarını kaçırdığını ve evlenmeye zorladığına dönük raporlarda aldı. Ocak ayında, bu Tugayın bir üyesi bir kadını kaçırdı ve zorla bu kadınla evlendi. Bir ay sonra ise bu kadından boşandı” diye aktarıldı.
Kültürel miras yok ediliyor
Türkiye ve ona yakın grupların denetiminde olan bölgelerdeki kültürel mirasında yok edildiğinin de vurgulandığı raporda, özellikle ÖSO tarafından Efrîn’deki birçok kültürel ve dini mirasın yok edildiğine yer verildi. Raporda, “Efrîn bölgesindeki Qastel Jindo, Qibar, Cindayris ve Sharran gibi birçok Êzidî mabedi ve mezarlığı bilinçli bir şekilde yağmalanmış ve tahrip edilmiştir” ifadeleri kullanıldı.
Sorumluluk Türkiye’nin
Efrîn ve Serêkaniyê’de gerçekleşen tüm hak ihlallerinin savaş suçu işlediğinin ve uluslararası insancıl hukuku ihlal edildiğinin açık kanıtı olduğunun vurgulandığı raporda, Türk devletinin bu suçlardaki sorumluluğuna işaret edildi. Komisyon raporunda devamla, “Türkiye’nin etkili kontrolü altındaki bu alanlarda, mümkün olduğunca kamu düzenini ve güvenliğini sağlama ve kadınlara ve çocuklara özel koruma saplama sorumluluğu taşıdığını not eder. Bu bağlamda, Komisyon, Türk kuvvetlerinin sivil mülklerin yağmalanması ve el konulmasını olaylarından haberdar olduğunu ve gözaltına alınan, işkenceye tabi tutulan sivillerin Türk yetkililer gözetiminde yaptığını hatırlatır. Bu tür olaylara engel olmayan Türk yetkilileri, Türkiye’nin yükümlülüklerini ihlal etmiştir” denildi.
Çocuklara toplu tecavüz
Serêkaniyê ve Efrîn’deki Kürt kadınlarının sistematik olarak bölgedeki gruplar tarafından mağdur edildiğinin altı çizilen raporda, “Serêkaniyê ve Efrîn’deki Kürt kadınlarının geleceği belirsizliğini koruyor. 2019’dan bu yana Türkiye denetimindeki ÖSO’ya bağlı güçler, yarattığı korku iklimiyle Kürt kadınlarını eve hapsetti. Kadınlar ve kız çocukları bu güçler tarafından gözaltına alınıyor, tecavüze ve cinsel şiddete maruz bırakılıyor. Bu durum hem toplumsal hem de bireysel anlamda ağır psikolojik sorunlar yarattı” diye ifade edildi. Raporda, “Komisyon, Efrîn cezaevinde kadın ve erkeklere dönük cinsel şiddet vakalarını belgeledi. ÖSO güçleri erkek tutukları bir çocuğun tecavüzüne tanık olmaya zorladı. Aynı gün tecavüz gerçekleştirilmese de ertesi gün bu çocuk toplu olarak tecavüze uğradı. Bunun yanı sıra aynı cezaevinde başka bir tutuklu da toplu tecavüze uğradı” denildi.
Önce yağmalıyorlar sonra satıyorlar
Türkiye’nin Kuzey Doğu Suriye’de dönük gerçekleştirdiği saldırı kapsamında yerlerinden edilen Kürtlerin evlerine ÖSO tarafından el konulduğunun vurgulandığı raporda “Efrîn’de olduğu gibi, Ekim 2019’da ‘Barış Pınarı Hareketi’ sırasında çatışmalardan kaynaklı Serêkaniyê terk etmek zorunda kalan Kürtlerin evlerine ve mülklerine ÖSO güçleri tarafından el konuldu, bu şekilde bu insanların geri dönmesi engellendi. Bölgedeki silahlı gruplar, Kürt evlerini işaretleyerek bu sivilleri zorla göçe zorluyor. Geri dönenler ise tekrardan göçe zorlanıyor. Hareket sırasında veya hareket sonrasında yağmalanan evlerin eşyaları başka yerlere nakledildi ve satıldı. Örneğin Sultan Murat Tugayı, yağmalanan ev eşyalarını bir depoda toparlayıp daha sonra mülk sahiplerine geri satıyor. Bunlar önceden tasarlanmış bir politikanın varlığını ortaya koyuyor” ifadelerine yer verildi.
CENEVRE