Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi 74. gününde. Aynı taleple birçok cezaevindeki tutukluların eylemi ile Hewler, Galler ve Strasbourg’daki süresiz dönüşümsüz açlık grevleri devam ediyor. Eylemlere destekler de giderek artıyor. Van, Şırnak ve İzmirli kadınlardan tecride karşı başlatılan eylemere destek geldi. 2012’deki açlık grevleri sürecinde tutuklu olan TJA aktivisti, Gülcihan Şimşek de, Güven’in “Amed zindan direnişini” devraldığını söyledi. Yıldız Elçioğlu, tecride herkesin tepki göstermesi gerektiğini belirterek, “Vicdanı olan insanların bu tecridi kaldırması gerekiyor” dedi. Tecridi lanetlediğini söyleyen Müzeyyen İnan, “Leyla Güven’in talebi hepimizin talebidir” diyerek Güven ve tutukluların herkes için direndiklerini söyledi. Elif Akıl ise, tecridi kırıp eylemcilerin sesi olmak istediklerini dile getirdi. Akıl, tecridi kadınların kıracağını belirtti. Emine Çelebi de, Botanlı kadınlar olarak Güven ve tutukluların taleplerinin arkasında olduklarını söyledi.
Direnişi bizi güçlü kılıyor
İzmirli kadınlar da, Güven ve cezaevindeki tutukluların talebine bir an önce ses verilmesi gerektiğini söyledi. Nihal Akyıldız, tecridin sonlandırılmasının tüm halkların talebi olduğunu söyledi. Akyıldız, “Biz biliyoruz ki bu mücadele sayesinde Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılacak ve barışın önü açılacaktır. Açlık grevlerinin daha vahim bir hal almaması için devlet gözünü, kulağını açıp cezaevlerine cevap olmalıdır.” Güven’in taleplerinin görmezlikten gelinemeyeceğini ifade eden Hacer Erdoğan da, olumsuzluklar yaşanmadan taleplerin kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Abide Bayram da, sadece cezaevinde değil, her alanda bir tecridin söz konusu olduğunu söyledi. Tecrit anlayışını kabul etmediklerini söyleyen Bayram, herkesin buna karşı mücadele etmesi gerektiğini belirtti. “Tecrit insanlık suçudur” diyen Hülya Zeydan da, “Leyla Güven’in direnişi hepimizi güçlü kılıyor. Bir an önce tecride son verilmeli” diye konuştu.
‘Tecride son verilsin’
Van’ın İpekyolu ilçesine bağlı Hacıbekir Mahallesi’nde yaşayan Aysel Adıyaman, Güven ve tutukluların Kürt halkı için bedenlerini açlığa yatırdığını dile getirdi. Adıyaman, herkesin tutukluları destek olması ve taleplerini sahiplenmesi gerektiğini ifade etti. Feleknaz Adıyaman da, Hükümet’in çözüm üretmekle sorumlu olduğunun altını çizerek, şunları söyledi: “Duyarsız olan iktidara buradan sesleniyorum: sessiz kalma çözüm üret. Bu tecride bir son verilsin.” Fedile Abi ve İlkay Gören ise, tecridin bir an önce sonlandırılması çağrısı yaparak, kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı.
‘Amed direnişini devraldı’
2012 yılında 68 gün süren açlık grevleri sürecinde cezaevinde olan Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivisti Gülcihan Şimşek, Güven’in taleplerinin haklı ve meşru olduğunu belirterek, açlık grevine girenlerin talepleriyle ilgili güçlü bir irade ortaya konulması gerektiğini söyledi. Şimşek, “Öcalan üzerinde gerçekleştirilen bir tecrit vardı ve yine ailesi ve avukatlarıyla görüşme hakkı elinden alınmıştı. Yine yaşam ve sağlık koşullarına dönük bir bilgi alınamama durumu vardı. Buna binaen 12 Eylül 2012 yılında tüm cezaevlerinde süresiz dönüşümsüz açık grevleri başlatıldı. O dönemde biz de cezaevindeydik ve greve katıldık. Eylemin 12 Eylül’de olmasının özel bir anlamı vardı. Çünkü 12 Eylül darbesi, Türkiye’de birçok şeyi kaybettirmişti. Buna karşı geliştirilmiş siyasi bir irade vardı ve ona yönelik bir tutum alınmıştı. Darbeden sonra birçok şey kaybedildi, yani darbeyle kaybedilenler direnişle geri alındı” dedi. 2012’de 67 cezaevinde 682’ye yakın tutuklunun katıldığı açlık grevinin 68 gün sürdüğünü hatırlatan Şimşek, kendisinin de 13 gün açlık grevinde kaldığını söyledi. Şimşek, açlık grevinin Öcalan’dan gelen açıklama ile bitirildiğini belirtti. Şimşek, şöyle devam etti: “Bugün yine açlık grevi süreci karşımızda duruyor. Öcalan’a yönelik tecridin ortadan kaldırılması, görüş hakkının, sağlık koşullarının güvence altına alınmasına, güvenlik koşullarının oluşması yönünde bir talep var ve uygulamaları kabul etmeyen bir irade var. O yüzden bizim de açlık grevine giren arkadaşlarımızın taleplerine ses vermemiz, güçlü bir iradeyi ortaya koymamız gerekiyor. Sayın Leyla Güven’in talepleri yaşam kutsallığına dönük bir taleptir, meşrudur.”
Türkiye’de AKP hükümetinin açlık grevlerine yönelik sessizliğini eleştiren Şimşek, iktidarı bu sessizliği bozmaya çağırdı. Leyla Güven’in açlık grevi eyleminin 74. gününe girmesinin tüm kamuoyunun endişelendirdiğine dikkat çeken Şimşek, “O dönemde açlık grevleri bir müzakereye evrildi, tecrit kalktıktan sonra bir barış ortamı ve Kürt sorununa dönük çözüm önerileri tartışılmaya başlandı. Özellikle o dönemi öyle değerlendirmek gerekiyor. Açlık grevlerine yüklediğimiz anlam ölüm değildir, tam tersine daha insanca bir yaşamdır” dedi. Türkiye’de açlık grevlerinin 12 Eylül darbesi sonrası tutuklamalar ve işkencelerin yoğunlukta yaşanmasına karşı başlatıldığını hatırlatan Şimşek, “Bugün yine Amed zindanlarında bu kez bir kadın ve aynı zamanda bir milletvekili olan Leyla Güven, bu direnişi devraldı. Bu direniş darbe mekaniğinin hala devam ettiğini ortaya koyuyor. Darbe mekaniğine karşı da demokrasi güçleri direnmeye devam ediyor” diye konuştu.
Açlık grevleri Fransız kanalında
Sarı Yelekliler eylemleri sonrasında Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un politikalarının da tartışıldığı programa katılan France Insoumise (Boyun Eğmeyen Fransa) adlı çatı partisinin Ulusal Sözcüsü ve Sol Parti Eşgenel Koordinatörü Danielle Simonnet, tecride karşı açlık grevlerini gündeme getirdi. Simonnet, Leyla Güven’e destek istedi. Tartışma programının başlangıcında Leyla Güven’in üzerinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın resminin olduğu açlık grevi önlüğüyle görüldüğü bir resmini açan Simonnet, Güven’in hayati tehlikeyle karşı karşı olduğuna vurgu yaptı. Simonnet, “Bu tartışmaya başlamadan önce, bizler burada sadece kadınlarız. Ve ben size başka bir kadından, HDP Milletvekili Leyla Güven’den bahsetmek istiyorum. 6 Kasım’dan bu yana açlık grevinde” diye konuştu. Güven’in sağlık durumunun çok kötü durumda olduğunu söyleyen Danielle Simonnet, “Belki bugünkü tartışmamızın konusu değil ama dünyayı ilgilendirmesi gereken bir konu. Kürtler DAİŞ’e karşı savaşta en iyi savaşçılar oldular. Ve bugün Türkiye’deki diktatörlükle birlikte cezaevlerinde 10 bini aşkın siyasi tutsak var” dedi. Cezaevleri ve açlık grevlerinin herkesin sorunu olması gerektiğini vurgulayan Simonnet, France Insoumise ile diğer sol ve hatta merkez sağ partilerin parlamenterlerinin açlık grevlerine destek amacıyla deklarasyon yayınladığını hatırlattı. Simonnet, Fransa’nın tutumunda değişiklik yapmasının önemine işaret ederken, medyanın da konuya eğilmesini istedi. Programın sunucusu ise, “Mesajını anladık” diyerek, Simonnet’yi olumladı.
Uluslararası imza kampanyası
Tecride karşı başlatılan eylemler yayılırken, Change.org üzerinden uluslararası bir imza kampanyası da başlatıldı. Kampanyanın tanıtım yazısında şu ifadeler yer aldı: “Tecride son ver Leyla Güven 73 (dün) gündür açlık grevinde. Leyla Güven 31 Ocak 2018’de Türkiye’nin Efrin’i işgali konusunda eleştirel sözleri nedeniyle tutuklandı.
24 Haziran 2018’de Hakkari milletvekili olarak seçildi.
8 Kasım 2018’de Abdullah Öcalan’a uygulanan ve 20 yıldır İmralı adasında sürmekte olan tecridin kaldırılması talebiyle süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı.
İmralı adasında tüm dünyanın gözleri önünde senelerdir sürmekte olan bu işkence son bulsun diye son çare olarak canını ortaya koyarak mutlak tecride dur diyor. Böylece, savaş politikalarını diyalog ve müzakere için seçen devletin zulüm ve zalim yüzünü ortaya koyuyor.
Leyla Güven’in ardından 300’e yakın tutsak aynı taleple süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı ve bu açlık grevleri de sürmekte.
Tecridin bitirilmesini talep ediyor çünkü:
Bu tecrit AKP faşizminin yükselmesinin başlangıcına denk geliyor. Olağanüstü halin ilanı, ifade özgürlüğünün yasaklanması, örgütlenme hakkı ve hatta yaşam hakkına yönelik ciddi saldırılar bu süreçte yaygınlaştı ve sıradan hale geldi. Ulusal ve uluslararası hukuka aykırı olarak uygulanan tecrit, Türkiye halklarına ve barış içinde birlikte yaşama arzusuna yönelik bir saldırıdır. Türkiye’deki Kürt Sorunu’na demokratik bir çözüm getirilmesinde bir engeldir.
Devlet ayrıca, Kürt halkını temsil eden, barış için yol haritası hazırlayan ve çatışmayı sona erdirmek için girişimler geliştiren Sayın Abdullah Öcalan’ı tecrit ederek gelecekte barışçıl bir çözüm olasılığını ve şansını ve müzakere masasına geri dönme ihtimalini ortadan kaldırıyor.
Sevgili dostlar;
Tecritin kaldırılması, Türkiye, Orta Doğu, Dünya ve Kürtler olmak üzere tüm halklar için bir arada yaşamanın barış ve kültürüne yönelik umutların önündeki engellerden birini ortadan kaldırmak demektir. Bu temelde, başta kadınlar olmak üzere, barış ve dayanışmaya inanan tüm insanlara çağrımızdır, tecridin sona ermesi için bu mektubu imzalayın.”
İmza kampanyasına şu linkten ulaşılabilir: https://www.change.org/p/leyl a-guven-petition-for-leylaguven? recruiter=929965479&u tm_source=share_petition&ut m_medium=copylink&utm_ca mpaign=share_petition&utm_ term=share_petition
Beyrut’ta da kampanya
Tecride karşı başlatılan eylemlere destek amacıyla Beyrut’ta da kadınlar tarafından kampanya başlatıldı. Newroz
Kültür Vakfı ve Kongreya Star öncülüğünde başlatılan kampanya çerçevesinde bildiriler dağıtıldı. Kampanyayı yürüten kadınlar, bildiri dağıtarak, bölgede Leyla Güven ve cezaevinde eylemler olan tutukluların taleplerine dikkat çekeceklerini ve kampanyanın devam edeceğini söyledi.
AK gündemine taşınacak
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) gelecek hafta düzenlenecek kış dönemi genel kurul toplantıları sırasında, Türkiye’de muhalif siyasetçilere yönelik baskılar konusunda özel bir oturum düzenlenmesi istendi. AKPM’deki siyasi gruplar tarafından yapılan öneri, önce başkanlık divanında andından genel kurulda tartışıldıktan sonra oylanacak. Önerinin kabul görmesi halinde, “Türkiye’de muhalif siyasetçilerin kötüleşen durumu: Üye ülkelerde temel haklarının korunması için neler yapılmalı?” başlıklı oturum perşembe günü tartışılacak ve konu ile ilgili siyasi gruplar tarafından ortak hazırlanan tavsiye karar tasarısı oylanacak.
Türkiye denetim sürecinde
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, 25 Nisan 2017’de Türkiye’nin denetim sürecine yeniden alınmasına karar vermişti. AKPM kararında, Türkiye, darbe girişiminden sonra ilan edilen ve üç kez uzatılan Olağanüstü Hâl (OHAL) bünyesinde alınan kararlar ve uygulamalar eleştirilirken, Türkiye’de demokratik kurumların işleyişinin bozulduğu görüşü dile getirilmişti. 2004 yılında denetim sürecinden çıkartılan Türkiye, alınan bu kararla birlikte denetim sürecinden çıkartılıp yeniden alınan ilk Avrupa ülkesi olmuştu.
HABER MERKEZİ