Biz ‘Devlet’in elini değil demokrasinin, eşitliğin, özgürlüğün elini sıkmak istiyoruz. Devlet bizden uzak olsun! Biz, devlet olmak için değil demokratik ve özgürlükçü bir toplum olmak için sizlere el uzatıyor ve kardeşliğe davet ediyoruz
Cengiz Baysoy
Bu coğrafyanın en büyük utancı 21. yüzyılda kendi ortaçağından çıkamamasıdır. Ortaçağın en önemli özelliği “kutsal” olanları yeryüzünün iktidarları haline getirmek ve devletleştirmektir. Kutsalların siyasallaştırılması bunu ifade ediyor.
Yüz yıl önce kutsalların yeryüzü temsilcisi iktidarlar ve devletler padişahlardı. Yüzyıl önce kutsal olanın yeryüzü temsilcisi olan parti temsilleri; cemaatler, tarikatlardı. Ülke padişahın mülkü; halk, padişahın tebaası ve vatandaş padişahın kul’u idi. Kula ve tebaa’ya düşen tek görev iktidara biat etmek, itaat etmekti. Kul talep etmez ancak arz ederdi. Talep etmek kıyam yani başkaldırmak, ayaklanmak demekti ve böylece itiraz etmek cennetten kovulmaya neden olmuştur. Bundan dolayı itiraz etmek Adem peygamberden beri günah ve suçtur.
Cumhuriyet, İslam coğrafyası ve Türkiye siyasal tarihin açısından önemli bir devrimdi. Devrim, kutsalın yeryüzündeki temsilcisi padişahı ortadan kaldırdı. “Ne Mutlu Türküm” diyerek tebaa “Türk halkı”na; kul “Türk vatandaşı”na, padişahlık “Türk Devleti”ne dönüştü.
Cumhuriyet, “ulus devlet”e dayalı bir “halk” ve bir “vatandaş” oluşturmak zorundaydı. Böylece Cumhuriyet, aşağıdan değil yukarıdan devletleşti. Anadolu’nun Abdulhamit’ten gelen Panislamizm ile İslamlaştırılması ve İttihat ve Terakki’nin Turanizm’i ile Türkleştirilmesi devam etti. Cumhuriyet trajedik bir kriz ile doğdu. Devrim, devrimciliğini, cumhuriyet demokratikliğini yitirdi. Böylece kutsallık yer değiştirdi. Kutsalın yeryüzündeki temsilcisi padişahın yerini yeryüzünün seküler modern prensi olarak devlet dediğimiz yeni bir aygıt aldı. Modern ulus devlet, yeryüzünün kutsalı olarak ilan edildi. Böylece cumhuriyet, demokrasiye değil kutsal devlete biat etti. Cumhuriyetin trajik krizi budur. Kürt sorunu cumhuriyeti değil cumhuriyetin demokratik olmayan krizi Kürt sorununu yaratmıştır. “Marksist” Kemalistlerin anlamadığı budur. Kürt özgürlük hareketi cumhuriyetin krizine demokrasi tarafından politik müdahaledir.
Cumhuriyet ve ulus devlet ne yazık ki Kürt halkı için bir “Rönesans” ve “Aydınlanma” olmadı. Kürt halkı için Cumhuriyet, modern bir ortaçağ olarak devam etti. Kürtler, ulus devlete biat ettiği oranda, asimile edildiği oranda cumhuriyetin ve modernizmin nimetlerinden yararlanabildiler. Bu bağlamda Kürtler için cumhuriyet, Türkleşmek ya da “ulus devlet”e biat etmekti. Bu durum bu coğrafyanın bir trajedisidir. Ne yazık ki bu coğrafya bu hakikat ile yüzleşmesini bir türlü beceremedi.
Ne yazık ki bu tarihsel hakikat günümüzde de devam ediyor. Kürt halkı, faşizmin terörü ve sosyal şovenizmin baskısı altında yok sayılmaya çalışılıyor. DEM Parti sürekli olarak terörizm ve bölücülük söylemi altında kriminalize ediliyor ve yok sayılıyor. Bir başka deyişle terörizm ve bölücülük söylemi ile suçlu ilan ediliyor ve siyasal güçlere ayar veriliyor. Uygulamaya konulan bu strateji altında her türlü baskı ve yok sayma meşru görülüyor.
İçinden geçtiğimiz kayyum süreci bunun açık göstergesidir. DEM Parti’nin meşru bir siyasal parti olarak siyaset yapma hakkı devlet tarafından yasaklanmıştır. Türkiye partisi olarak DEM Parti’nin batıda siyaset yapması ve Türkiye’nin bir demokrasi gücü olduğu asla kabul edilmek istenmiyor. Kürtlerin kendi iradeleri ile kendilerini temsil edecek partiyi seçmelerine izin verilmiyor. Eğer Kürtler siyasal olarak temsil edilmek isteniyorsa bu siyasal temsiliyeti ancak Türkler tarafından yapılmasına izin veriliyor. Kürtleri ancak Türklerin temsil edebilme durumunun dayatılması tek kelime ile bir utançtır.
Herkesin dilinden düşmeyen meşhur bir laf var: NE İSTİYORSUNUZ! Yanıtımız: eşitlik istiyoruz! Kürtler kendilerini cumhuriyetin eşit yurttaşları olarak hissetmiyor. Vatandaş olmak, kendini temsil edecek temsilciyi ve partiyi seçme hakkıdır. Siyasal eşitliğin, seçme ve seçilme hakkının olmadığı yerde eşitlik yoktur. Eşitlik siyaset yapma hakkı ile başlar. Ne yazık ki Kürtlerin siyaset yapma hakkı ellerinden alınmıştır. Demokratik iradeleri KAYYUM ile gasp edilip yok sayılmıştır.
DEM Parti, yalnızca Kürt halkının demokrasi gücü değil aynı zamanda Türk halkının da meşru demokratik, siyasal bir iradesi ve aynı zamanda Türkiye’nin emek, demokrasi ve özgürlük güçlerinin bir parçasıdır. Ortak bir kaderi ve geleceği paylaşıyoruz. Geleceğimiz demokratik ve özgürlükçü toplum ve siyasal bir kültür yaratmaktan geçiyor.
Cumhuriyet, Kürt sorunu karşısında ne yazık ki daha derin bir kriz içine girmiştir. Halk ve vatandaş olmak artık yalnızca devlet olmaktan geçmiyor; vatandaş olmak özgürlükçü ve demokratik bir toplum olmaktan geçmektedir. Ya demokratik Cumhuriyet ya da faşist cumhuriyet. DEM Parti, cumhuriyeti demokratikleştirerek toplumsallaştırmanın özgürlükçü gücüdür.
DEM parti, modernizmin ortaçağına asla biat etmeyecek; asla kul ve tebaa olmayacak. DEM Parti emek, demokrasi ve özgürlüğün yani geleceğin yoldaşı ve kardeşiyiz!
Biz “Devlet”in elini değil demokrasinin, eşitliğin, özgürlüğün elini sıkmak istiyoruz. Devlet bizden uzak olsun! Biz, devlet olmak için değil demokratik ve özgürlükçü bir toplum olmak için sizlere el uzatıyor ve kardeşliğe davet ediyoruz.