Yaşadığımız coğrafyada demokratik mücadelenin önünde her zaman engeller varlığını korudu. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî ideolojisi bir suçu gizlemek üzerine oluşturulmuştu. 1915 soykırımı ve bu soykırımı gerçekleştiren İttihatçı zihniyetin kurduğu bir cumhuriyetten söz ediyoruz.
Bu cumhuriyet sadece işlenen cinayetleri, kayıpları gizlemedi, aynı zamanda büyük bir mal varlığına da el koydu. Özellikle Müslüman olmayan vatandaşların soykırım sonrası mallarına el konularak, tarihlerine el konularak bir burjuvazi yaratıldı.
İşte coğrafyamızda devletin temel korkusu budur. Gerçeklerin ortaya çıkmasından duyulan korku. Bu korkunun üzerine giden çok az kesim var bu coğrafyamızda. Çünkü büyük bir korku imparatorluğu, cumhuriyetten bu yana varlığını devam ettiriyor.Bu korku imparatorluğuna karşı en büyük mücadeleyi Kürt siyasi hareketi, kadın hareketi,
LGBTİ+ hareketi ve bazı sosyalist kesimler veriyor. Bu gerçekten önemli ve biatsız bir mücadele. Bugün de yaşadığımız coğrafyada belki %15 -%20‘yle tanımlanan bu biatsız mücadele, gerçekten de mücadelenin devamını sağlıyor.
Geçtiğimiz günlerde önceden çok tanıdık olduğumuz operasyonlar gerçekleşti. Özellikle Kürdistan’da gazeteciler, avukatlar, sanatçılar, insan hakları savunucuları, sendikacılar, siyasetçiler bir kez daha gözaltına alındılar; sorgusuz sualsiz bir gözaltı operasyonu yapıldı.
Hani Türkiye’yi yöneten güç hep şunu söylüyor ya; Çözüm için bir tek yol var, o da silahların bırakılması. Peki silahlı mücadele yolunu seçmemiş olan insanlara karşı bu baskı neden? Nasıl açıklayabiliriz bu baskıyı? Mümkün değil! Bu baskı cumhuriyetten bu yana süregelen bir baskı ve maalesef ki bu sisteme karşı en büyük mücadeleyi yürüten Kürt halkına karşı daima varlığını devam ettiriyor.
Kendilerine muhalefet diyen kesimlerin tepkilerine baktığımızda, bu operasyonlara karşı tepkinin çok yetersiz olduğunu görüyoruz. Çünkü bu coğrafyada kendilerini sağda ve bir kısım solda tanımlayanların aynı kaynaktan beslendiğini çok iyi biliyoruz. Bu kaynak İttihatçı rejim! Yani resmî ideolojinin Kürt sorunu, Ermeni soykırımı, Kıbrıs’taki askeri varlık gibi konularda farklı düşünmeyen ama birbirlerine sanki muhalifmiş gibi görünen kesimleri var.
Bence temel sorun bu! Maalesef ki bu ihlaller karşısında mağdur seçiciliği çok fazla yaşanıyor. Örneğin Kürtlere yönelik bir operasyonda gerçek anlamda bir karşı çıkış sağlanamıyor.
Bu operasyonların ardından Diyarbakır’a gittik. Diyarbakır’da gerçekten gördüğüm durum karşısında bir kez daha hem gözlerim yaşardı hem de umudumun kaynağının nerede olduğunu bir kez daha hissettim. Bu halk vazgeçmiyor. Bu kadar baskıya, bu kadar yok etme politikasına rağmen bu halk vazgeçmiyor!
Gözaltında çıkan bazı arkadaşlarla görüştük. Hepsi gülüyorlardı. Sanki bu gözaltı operasyonunu hiç yaşanmamışçasına… Adeta kendilerine dayatılan ve “kader” diye sunulan bu baskılara karşı gülerek tepki veriyorlardı.
Çok yakında bir seçime gidiyoruz. Geçtiğimiz günlerde AKP sözcülerinden Canikli, şöyle bir açıklama yapmış; Diyor ki, “Eğer muhalefet kazanırsa ulus- devlet son bulacak.” Hayır! Ulus-devleti aslında Millet İttifakı’nda şekillenen muhalefet daha çok savunuyor. Bizler bunu çok iyi bilmekteyiz.
Yine şunu da çok iyi biliyoruz. Resmî ideolojinin kırmızı çizgileri karşısında Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında gerçek anlamda bir fark yok. Bunu en çok Kürtler yakından biliyorlar. Ama buna rağmen umudu diri tutmak adına bir değişimin olmasını istiyorlar.
Çünkü yaşadığımız günler gerçekten otoriterleşmenin, insanları gruplara ayırmanın, nefret dilinin gelişmesinin en yoğun yaşandığı günler. 30 yıldır insan hakları hareketi içindeyim; kendimi hiç bu kadar öngörüsüz ve korunaksız hissettiğimi hatırlamıyorum.
Biz her şeyi çok yakından biliyor ve görüyoruz. Hiç kimse bizi söylemleriyle ya da hareketleriyle kandıramaz, bizi etkisi altına alamaz. Bu mümkün değil! İnsan hakları savunucuları kendilerine dayatılan baskıların kaynağını çok iyi biliyorlar. Ve bunu sorgulayan kesimler bunu çok iyi biliyorlar.
İşte bu nedenlerdeki bu mücadele hiç duraksız varlığını devam ettiriyor. Bu mücadelenin taraflarından biri olduğu için ben de açıkçası gurur duyuyorum.