Ama türkü söyler gibi yapılmıyor yapı – 3
Şair, sendikacı ve devrimci… Aliağa’da grev kırıcıları vurdu onu. ‘Amele milleti’nin üç buz kırıcısından en genciydi Necmettin ve o gün sadece işçi yoldaşları değil, devrimci hareket de çok şey kaybetti
Arif Mostarlı
52 yıl geçmiş aradan… 22 Ağustos 1970… İzmir Aliağa’da rafineriye tank inşa eden Kozanoğlu-Çavuşoğlu şirketinde başlatılan grevin ilk günü, sabahın erken saatleridir. Kapıyı tutan işçiler, rafineriye girmek isteyen üç aracı durdurmak istemektedir. Genç sendika başkanı, camdan içeri kolunu sokup şoförü engellemeye çalıştığı sırada, aynı zamanda Minibüsçüler Derneği Başkanı olan ve azılı anti-komünist olarak tanınan şoför, silahını çıkarır ve ateş eder. Genç sendikacı Necmettin Giritlioğlu, yere düşer, işçiler kucaklayıp bir yerlere yetiştirmek isterler ama kurtaramazlar. Cebini gösterir bir ara, “Yetki belgesi orada, alın onu” diye.
Bir zincirin halkaları…
Fukara Tahir, Yalınayak İsmet ve Necmettin… Birbirine adeta bir zincir halkaları gibi eklenen bu üçlünün en gencidir o. Katledildiğinde 26 yaşındadır ve sendikacılık tecrübesi da hepitopu 3 yıldır.
1944’de Ankara’da doğdu Necmettin, ilk, orta, isyankâr lise… Kendini okuldan attırmayı becerir bu arada! Sonra Halkevleri gelir, tiyatro ve diksiyon dersleri, durmadan yazılan şiirler, Ankara Devlet Tiyatrosu’nun bir iki oyununda küçük roller… Tam o dönemin çok yönlü devrimci kişiliği! Askerlikten sonra Ereğli Demir Çelik Fabrikası’na girer. Bekâr lojmanlarında, sonradan hayatında büyük etkisi olacak olan Mahir Çayan’ın yoldaşlarından Bingöl Erdumlu’yla tanışır. 1968’de Ereğli TİP İlçe Sekreteri’dir; daha yirmili yılların ilk yarısındadır ama güven verici yapısıyla işçiler içerisinde çok etkilidir. 16 Şubat 1969’daki sonradan Kanlı Pazar diye anılacak olan mitinge de Ereğli’den işçilerle birlikte gelir. 30 binden fazla kişiye o gün gericiler saldırır ve iki işçiyi katlederler, Necmettin de hafif yaralıdır.
Satılık grevde satılmamak
Aynı süreçte, Ereğli Demir Çelik’te başlayan grev, çok öğretici olur. Türk-İş’in Genel Sekreteri Halil Tunç, işçilerin baskısıyla başlatmak zorunda kaldığı grev için sonradan, “Biz bu grevi iki puşt yüzünden yaptık” diyecektir. ‘İki puşt’ dediği, Necmettin ve Bingöl’dür! Sarı sendikacıların bin bir türlü dalavere çevirdiği, kendi üyelerini ‘komünist kışkırtıcı’ diye ihbar ettiği grev sırasında işçilerin kurduğu ‘Komite’de Necmettin de vardır ve hedef gösterilirler. O günlerde, “Sendikacılar, ‘Protokolü imza edeceğiz’ diye on gündür oyalıyorlar… Bu, işçinin tansiyonunu düşürmek için bir taktik… Bakalım, devran ne gösterir. Yalnız, atide güneş falan yok. Herifler bizi bitpazarında yırtık ceket satar gibi sattılar” diye yazmaktadır Necmettin.
Sonunda satılır yine de işçiler ve grev bitirilir. Bu arada Necmettin artık Mahir Çayan’larla da tanışmakta ve gitgide değişmekte, TİP içerisindeki ayrışmada onlardan yana tutum alarak yeni bir yolda yürümektedir. Artık hareketin işçi kesimi içindedir ve çok adı bilinmez ama bir anlamda THKP-C’nin kurucu kadrolarından biridir. Şubat 1970’te, Zonguldak’ta Türk-Vietnam Dostluk Derneği’nin Amerikan propagandası yapan bir fotoğraf sergisini birkaç arkadaşıyla basıp dağıtırlar, maden işçilerine bildiriler dağıtırlar. Gözaltında ağır işkenceler gördükten sonra tutuklanır. Mart ayında ilk duruşmada tahliye edilirler.
Sabahın erken vaktinde…
Bu arada İsmet Demir’in meşhur Yapı İşçileri Sendikası’nın (YİS) önce Ankara örgütlenmesinde çalışır, sonra da daha 26 yaşındayken genel başkan seçilir. 1970 yazında YİS Aliağa’daki Rafineri inşaatında önemli sayıda işçiyi kaydederek toplu sözleşme yapma yetkisi elde etmiştir. Ancak bu yetki iptal edilerek Yapı İş’e verilince YİS, bu kez rafineride tank inşaatı yapan Çavuşoğlu-Kozanoğlu’nda çalışan işçiler adına toplu sözleşme yapma yetkisi alır.
Grev, işte tam bu günlerde, 22 Ağustos 1970 sabahı başlatılır. Sonrası… Kana bulanır her şey. Patronların adamı, ‘kışkırtıcı bir komünisti’ öldürerek ‘vatanı kurtarır’ o sabah. Ömrünü ezilenlerin davasına adamış büyük bir yürek durur şantiyenin önünde. Henüz 30’una varmadan binlerce işçinin güvenini kazanabilmiş bir yetenek yok edilir o gün. Dahası, bu, o günlerde ilk adımlarını atmaya başlayan devrimci hareket için de ağır kayıptır.
Tahir, İsmet, Necmettin… Yapıcıların türküsünü söylerdi onlar. Evet, yapı türkü söyler gibi yapılmaz belki ama yine de onlar hiç vazgeçmediler. Şimdi, şantiyelerde yeniden örgütlenmeye çalışan yeni kuşak devrimci sendikacılar için bir kutup yıldızı olmayı sürdürüyorlar.
**************
* Yazı hazırlanırken, Can Kartoğlu’nun T24’teki “Benim öfkem çocuklar gibi şen: Necmettin Giritlioğlu” yazısından, “Necmettin – Bir Devrimcinin Hatırası” kitabının yazarı Can Şafak’ın söyleşisinden ve Sosyalist Barikat dergisinin 13. sayısından yararlanılmıştır.