Bir şehrin havasını solumanın ilk adımı otogarlar, tren garları veya havaalanlarıdır, şayet denize kıyısı varsa limanları da tabiki. Bunlar, oraya ilk defa gelen birisi için kente dair izlenimin, uzun bir aradan sonra gelenler içinse değişimin işaretlerini aramanın ilk temas noktalarıdır. Çoğu zaman yüklü bagajlarla (bavullardaki yükler değil elbette, kente dair imge ve yargıların bagajıdır bu) geldiğimiz bir şehre dair ilk izlenimlerin, ilk duygulanımların kurulduğu karşılaşma mekânlarıdır buralar. İlk tecrübe alanı olarak bu yerler kente dair algının kurulduğu, yıkıldığı ya da yeniden biçimlendiği yerlerdir.
Son on beş yıldır Amed’e dönerken sürekli kullandığım havaalanı da benim açımdan her seferinde kente dair değişimi, kentin iç gündemini ve kentte yaşayanların haleti ruhiyesine dair ilk ipuçlarını aradığım yer oldu. Örneğin 1999’dan itibaren şehrin yerel yönetiminde aktif rol alan Kürt legal siyasi hareketine bağlı Amed Büyükşehir Belediyesi’nin havaalanına gelen yolcuların şehir merkezine taşınması için özel olarak hizmete hazırladığı otobüslerdeki televizyon ekranlarında dönen şehri tanıtmaya dair video benim için Diyarbakır olarak ismi değiştirilen ve Türk Tarih Tezi esaslarına göre tarihi yeniden kurgulanan şehrin gerçek tarihini yeniden dile getirmenin, onu Amed olarak çağırarak çok kimlikli karakterini öne çıkarmanın ve bunun üzerinden de kente dair yeni bir tarih yazımı arzusunu açığa vurmanın en etkili yollarından birisiydi. Şehrin egemen tarihsel sunumuna meydan okuyan, onu adeta de-kolonize eden bu yeni kent sunumu, Amed’in şehir kimliğinin yeniden inşası temelinde kenti ziyaret edenlere yeni bir ihtimalin şafağını imliyordu.
Benim için şehre dair, şehrin değişmekte olan kamusallığına dair ikinci yenilik izlenimim yine havaalanında bindiğim otobüste Amed tarihinde belki de ilk defa kadın sürücülerle karşılaşmam oldu. Kürt hareketinin en güçlü ve en devrimci gövdesini oluşturan özgür kadın hareketinin yerel yönetimler üzerinden kadın merkezli geliştirdiği yeni kamusallık inşasının bir boyutu olarak kararlaştırılan bu yeni durum, kadınların da kentin kamusal yüzünde yer etmesinin somut bir çıktısıydı.
Havaalanı otobüslerine monte edilen televizyonlar üzerinden yayınlanan belgesel ile kentin kimliğine dair yeni bir tarih yazımını çağıran; kadın sürücüler ile kentin yerel yönetim alanlarında kadınların da kendi kimlik ve iradeleri ile her türlü iş kolunda yer alması ve verili toplumsal cinsiyet rollerini sarsması gibi pratiklerin şehre indiğiniz ilk andan itibaren size görünmesi, kent kimliğinin yeniden ve başka bir birlikte yaşama ideali ile kurulmaya çalışıldığının birer göstergesiydi.
Amed Büyükşehir Belediyesi’ne 1 Kasım 2016’da kayyum atanması sadece seçilmişlerin hapsedilmesi ve birçok çalışanın KHK’ler veya sözleşmelerinin iptal edilmesi ile sonuçlanmadı. Aynı zamanda kadın, toplum ve sosyal alanlar ilgili birçok kurumun kapatılması veya içeriklerinin başka amaçlara hizmet edecek şekilde yeniden biçimlendirilmesi, birçok anma mekânının yok edilmesi, kentin çok kimlikli tarih inşasına yönelik çabaların izlerinin silinmesi vb. uygulamaları da beraberinde getirdi.
Özellikle geçen gün havaalanında indikten sonra şehir merkezine gelmek için belediye otobüsüne bindiğimde yaşadığım bir tecrübe bana bu uygulamaların gündelik hayat içinde geldiği noktanın dehşetini apaçık gösterdi. Bilet yerine geçen kontörlü kartı otobüsteki bilet yuvasına basan her yolcu makinadan çıkan “Birlikte güçlüyüz” sesiyle karşılanıyor! Dağkapı meydanına gelene kadar benim gibi otobüse binen onlarca yolcu kartı her basışında bu sesi duydu ve sonradan binenlerinkini de. Şehre gelen bir misafire ya da bir Amedliye otobüse bindiği andan itibaren bir maruz kalma hali içerisinde onlarca, yüzlerce kez “Birlikte güçlüyüz” sesini dinletmek ile amaçlanan nedir? Birlikte yaşamaya dair onca çağrıya kulak tıkayan, halkın özgür iradesi ile seçilmişlerin yerine atanmışları koyan bir iktidarın halka “Birlikte güçlüyüz” ile seslenmesini neye yormalı? Despotik iktidarı ile yıkımdan başka bir şey getirmeyen ama yine de rıza üretemeyen, bu acizliğini ise hayali arzu cümleleri ile her yurttaşın kulağına kazımakla görünmez kılmaya çalışan, oysaki tam da orada acziyetini yeniden ve yeniden üreten bir zor rejimi…