Kuzey Suriye’de bulunan gazeteci Ersin Çaksu ile konuştuk: ‘ENKS biraz bölüşmeyi dayatıyor. Eğitimi, toprağı, yönetimi, siyaseti bölüşelim. Herkesin kendi askeri gücü olsun diyor. Sorun bu bölüşmeci zihniyette’
Hüseyin Kalkan
Kuzey-Doğu Suriye’de bazı engellere rağmen birlik görüşmeleri sürüyor. İlk adımda bir Kürt Yüksek Konseyi’nin kurulması konusunda anlaşmaya varıldı. Politik sistem, zorunlu askerlik ve eğitim gibi konularda görüşmeler sürüyor. Bir yıldır süren görüşmelerin geldiği aşamayı uzun süredir bölgede çalışan deneyimli gazeteci Ersin Çaksu ile konuştuk. Çaksu bir yıldan bu yana süren görüşmelerde bazı ilerlemeler sağlandığını belirterek geçtiğimiz haziran ayında ikinci aşamaya geçildiğini belirtiyor.
Meclis nasıl olacak?
Gazeteci Çaksu, görüşmelerin içeriğini ve gelinen aşamayı şu sözlerle anlatıyor: “Bu görüşmeler bir yıldır devam ediyor. Görüşmelerin birinci aşaması 16-17 Haziran’da tamamlandı. Ardından ikinci aşamanın başladığı açıklandı. İlk aşamada siyasi yol haritası görüşüldü. Ve bu konuda mutabakat sağlandığı açıklandı. İkinci turda ise bölgede bütün Kürtleri temsil eden bir meclisin kurulması kararlaştırıldı. Bu mecliste taraflar yüzde kırk oranında temsil edilecek. Geri kalan yüzde 20’lik kontenjanın yüzde 10’u ENKS, yüzde 10’u ise PYNK’nin gösterdiği adaylardan oluşacak. Bu özerk yönetim değil. Bu bir nevi Kürt meclisi olacak. Kürtlerle ilgi konular bu mecliste görüşülecek, bu mecliste karara bağlanacak. Bu mecliste toplam 41 parti yer alacak. 25 Kürt partisi PYNK içinde yer alıyor. ENKS içinde 4 parti kalmıştı ama dengeyi sağlamak için ENKS yönetiminde olan 16 kişi ayrı birer partinin başkanı olarak gösterildiler ve 16 parti olarak kabul edildiler. Sadece iki Kürt partisi bu meclisin dışında kaldı. Biri YEKİTİ diğeri ise El-Parti. İkisinin de belli bir tabanı var. Görüşmelerin ikinci aşamasında önemli siyasi konuların tartışılmaya başlandığını söyleyen Ersin Çaksu, bu konuları şöyle sıralıyor: “Temsil konusunda anlaştıktan sonra ikinci aşamada bazı siyasi konuları tartışılacak. Güvenlik mekanizması, zorunlu askerlik ve eğitim meselesi.”
Türkiye’nin etkisi
Birlik görüşmelerinin motivasyonunun ENKS’yi Türkiye’nin etkisinden kurtarmak olduğunu belirten Çaksu, şunların altını çiziyor: “ENKS’nin Türkiye’nin etkisinde, Suriye muhalefeti denilen gruplarla birlikte olması Özerk yönetime karşı kullanılmasına yol açıyordu. Birlik görüşmeleri ile amaçlanan ENKS’yi o taraftan koparmaktır. Görüşmelerin başlaması ile birlikte bu konuda bazı gelişmeler yaşandı.”
Sistem tartışmaları
Asıl zorlukların görüşmeler başladıktan sonra yaşandığını söyleyen Çaksu, ENKS’nin Kürdistan Federe Bölgesi’ne benzer bir siyasi sistem önerdiğini, bunun da görüşmelerin yavaş ilerlemesine nedenleri olduğunu söylüyor. Çaksu bu konuda şunları belirtiyor: “Bendeki bilgilere göre ENKS biraz bölüşmeyi dayatıyor. Kürdistan Federe Bölgesi’ne benzer bir sistem istiyor. Eğitimi bölüşelim, toprağı bölüşelim, yönetimi bölüşelim, sağlığı paylaşalım, siyaseti paylaşalım. Herkesin kendi askeri gücü olsun diyor. Sorun bu bölüşmeci zihniyette çıkıyor. Görüşmelerin yavaş yürümesinin nedeni de bu.”
ENKS Efrîn’e ne diyor?
Bir Kürt Yüksek Konseyi’nin kurulması konusunda antlaşmaya varıldığını söyleyen gazeteci Çaksu, konseyin yapısı ve işlevi ile ilgili şu bilgileri paylaşıyor: “Şu an anlaşmaya varılan konu bir Kürt Yüksek Konseyi’nin oluşturulması. Bu kurul 40 üyeden oluşacak. PYNK’den 16, ENKS’den 16, diğer parti ve sivil toplum örgütlerinden ise 8 üye bulunacak. Bu konseyde iki taraftan da 16 temsilci olacak, kalanlar da iki tarafın göstereceği adaylar arasından atanacak. Kürtler adına atılacak adımlara bu konsey karar verecek. Alınan kararlar halka götürülecek ve tartışılacak. Zorunluk askerlik, roj peşmergeleri ve eğitim meselesi tartışılan meseleler. Bir önemli mesele de PYNK’nin işgal edilmiş topraklar olarak nitelediği Serêkaniyê, Girê Spî ve Efrîn’in ENKS tarafından öyle kabul edilmemesi. Herhalde en zor anlaşmaya varılacak meseleler de bunlar olacak. ENKS hala Suriye muhalefeti olarak isimlendirilen grupların içinde yer alıyor. Bu yukarıda saydığım bölgeler Türkiye ve bağlı grupların el geçirdikleri yerler. Düğüm noktası bence burası.”
Ersin Çaksu, ENKS’nin yönetime katılması ile ilgili sorumuzu bu konunun daha açıklığa kavuşamadığın belirterek yanıtlıyor. Asgari müştereklerde bir anlaşmaya varılırsa bunu seçimlerin izleyeceğini belirten Çaksu, şöyle devam ediyor: “Bu antlaşmadan sonra atılacak adım seçimdir. Ancak ENKS seçimden önce yönetimde yer almak istiyor. Deney kazanmak için. Bunu nasıl olacağına dair henüz bir açıklama yok.”
Jeffrey’nın rolü
Geçtiğimiz günlerde ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey özerk bölgeyi ziyaret etti ve yetkililerle görüştü. Basına yansıdığı kadarı ile bu ziyaret birlik görüşmeleri ile ilgiliydi. Çaksu bu ziyarete ve uluslararası güçlerin birlik görüşmelerindeki rolüne dair şunları söylüyor: “Birlik görüşmeleri için Suriye Demokratik Güçleri (DSM) inisiyatif geliştirdi. Ancak görüşmeler ABD ve Fransa’nın arabuluculuğu ile başladı.” Çaksu, özellikle ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nın rolü üzerinde duruyor. Çaksu, James Jeffrey ile ilgili şunları söylüyor: “Suriye savaşının başında James Jeffrey Türkiye Büyükelçisi idi. Esat Rejimini devirmenin fikir babası odur. Bütün planını İhvan-ı Müslüm üstüne kurdu. Ancak onun bu planı Suriye savaşında tutmadı. Kürtler bir aktör olarak ortaya çıktı, mücadele ederek güçlendi. Bu nedenle uluslararası güçler gözlerini onlara çevirdi. ABD, Kürtlerle işbirliği yapmak zorunda kaldı. Biliyorsun önce Suriyeli muhalif dedikleri gruplar için eğit-donat dedikleri bir planlamaları vardı. Bu muhalif dedikleri gruplara cephane, para akıttılar. Ancak bir sonuç elde edemediler. Artı bu gruplara verdikleri silahlar zaman zaman kendilerine döndü. Bu paraların bir kısmı IŞİD’in eline geçti, Avrupa’da eylem yapmak için kullanıldı. 2011’den 2014’ün sonuna kadar bu politika izlendi ancak tutmadı.” Ersin Çaksu’ya göre Kobani savaşı bir dönüm noktası oldu ve uluslararası güçler bu savaştan sonra Kürtlerle çalışmaya karar verdiler. Çaksu, bu konuda şunları söylüyor: “Kobani savaşı ile birlikte ABD Kürtlerle ilişkilendi ve IŞİD’e karşı işbirliği yaptı. Kürtlerle ilişkilenmesinin temel nedenlerinden birisi de Rusya’nın sahaya ineceğine dair sinyaller vermesiydi. James Jeffrey ondan sonra bir süre işlevsiz ve görevsiz kaldı. Fakat Trump yönetimi ile birlikte tekrar Suriye özel temsilcisi olarak görev yapmaya başladı. Serêkaniyê ve Girê Spî’ye dönük askeri harekatta ciddi rolü var. Mesela John Bolton kitabında Jeffrey’nin Kürtlerden nefret ettiğini yazıyor. İlerde Jeffrey’nin rolü ile ilgili daha fazla belge ortaya çıkabilir. Sonuç olarak Jeffrey şüpheli bir aktör. Bir bakıma ABD’nin politikaları da şüpheli politikalar diyebiliriz. Güvenilmez politikalar. Burada devrimci çizgiyi tasfiye etmek, işbirlikçi bir çizgi yerleştirmek istiyorlar.”
Şengal kuşatılıyor
KDP’nin Rojava sınırına kuvvet kaydırması ve sınırda yapılan karakollarla ilgili de Çaksu şu hususları belirtiyor: “Sınıra yeni karakollar yapmak, eski karakolları tamir etmek ve hendeklerin kazılmaya başlanması işi 4 Eylül’de Neçirvan Barzani’nin Türkiye yaptığı ziyaret sonrası başladı. Hala devam ediyor. Sınırda gözlem noktaları kuruluyor, Saddam’ın eski karakolları onarılıyor. Şengal sınırına kadar devam ediyor. Ondan sonra merkezi hükümetin etki bölgesi var. Onlarda da bir hareketlilik var. Onlar da devriyeleri artırmışlar. Kuvvet yığıyorlar. Uzun zamandır Şengal gündem yapılıyor. Türkiye de yapıyor, KDP de yapıyor. Rojava’da görüşmeler sürerken KDP’nin sınıra karakollar yapması mevziler kazması, görüşmelerde ENKS’nin elini güçlendirme adımı da olabilir.”
Yeni operasyon mümkün mü?
Geçtiğimiz günlerde R. Tayyip Erdoğan yine Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik bir askeri hareketten söz etti. Gerekirse yine bölgeye yönelik askeri operasyon yapacaklarını söyledi. Gazeteci Ersin Çaksu’ya böyle bir hareketin ne kadar olası olduğunu da sorduk. Çaksu, iktidarın politikalarının Kürt karşıtlığına dayandığını belirtti ve şunları ekledi: “Geçen sene bu vakitler Serêkaniyê ve Girê Spî yönelik saldırılar başlatmışlardı. Fırsat bulurlarsa yine saldırılar başlatırlar. Uluslararası güçlerden icazet aldıklarında bir saniye bile durmazlar. Sırf bunu yapmak için Libya’da da taviz verirler, Doğu Akdeniz’de de taviz verirler. Çünkü Türk devletinin temel siyaseti Kürt karşıtlığına dayanıyor. Ancak her istediğini yapabilecek güçte de değil. Rojava’ya yönelik daha önceki hareketlerin hepsinde ya Amerika’dan ya da Rusya’dan icazet alarak yapabildi. Bugün Suriye’ye yönelik askeri harekat için ortam şimdilik elverişli değil.”