Büyük şatafatla her derdin devası olarak ilan edilen Başkanlık sisteminin çöktüğü 2020’de ‘demokratik ittifak’ın yolları açıldığı halde, muhalefetin basiretsizliği süreci tıkadı. Siyasetin en diri gücü ise yine HDP’ydi
M. Ender Öndeş
HDP: Mütemadiyen eylem
Pandeminin yarattığı siyasi durgunluğu aşarak bir dizi hamle planlayıp hayata geçiren HDP, 2020’nin tartışmasız en aktif politik gücü oldu. Haziran ayının başında strateji hattını ve tutum belgesini açıklayan HDP, önce kayyum atanan il ve ilçelerde bir dizi buluşma gerçekleştirirken, daha sonra, 15 Haziran’da Edirne ve Hakkâri’den ‘Demokrasi Yürüyüşü’nü başlattı. Çok sayıda saldırıya ve ablukaya rağmen kararlılıkla sürdürülen yürüyüş, halk buluşmalarıyla ilerledi ve Ankara’da sonlandı. İstanbul ve Mardin’den başlatılan “Savaşa karşı barış, tecride karşı özgürlük” hamlesi ise çok sayıda kurum ziyareti ve halk buluşmalarıyla örüldü ve 31 Ağustos’taki “Sonuç Deklarasyonu”nun ardından 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde ise kampanyanın finali İstanbul, Diyarbakır, Adana, Antalya, Urfa, Van, Ankara, İzmir gibi illerde “barış zinciri” eylemleriyle yapıldı. Yılsonuna doğru ise HDP, 6 Kasım’da artık kampanyalar biçiminde değil, kesintisiz eylem olarak sürecek olan anti-faşist hamleyi ‘Meydan okuyoruz’ sloganıyla başlattı.
Önce foto, sonra tehdit
2020’nin mühim gelişmelerinden biri de daha önce de özellikle akademisyenlere yönelik tehditleriyle siyaset sahnesinde rol alan mafya artıklarının, bu kez artık ‘resmiyet’ kazanmasıydı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin özel isteğiyle serbest bırakılan suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı, önce Bodrum’da yol arkadaşlarıyla çektirdiği ‘kontr-gerilla hatırası’ ile dikkat çekti. Aynı günlerde Çakıcı’nın Kılıçdaroğlu’na ağır hakaretler yağdırıp tehdit etmesi ve hemen ardından Bahçeli tarafından açıkça savunulması, siyasette “Cumhur İttifakı’nın üçüncü sözcüsü Çakıcı” yorumlarına neden oldu.
Etkisiz ama gergin Meclis
Her ekim ayında savaş tezkeresiyle açılıp savaş tezkeresiyle kapanan Meclis, 2020’de artık iyice bir yasa yapma ya da denetleme merci olmaktan çıktı. 27. Yasama Dönemi’nde sadece Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle toplam 6 bin 35 soru önergesinden yarıdan fazlası cevapsız kaldı. Bakanlar ise yeni bir yöntem bularak her önergeye, hatta ‘ortak’ MHP’ninkilere bile, alakasız linkler vermeye başladı. HDP tarafından verilen yüzlerce soru önergesi ise içinde “katliam, soykırım, saldırı” gibi ‘kaba ve yaralayıcı’ kelimeler olduğu gerekçesiyle geri iade edildi. Meclis açısından 2020’nin en hareketli günleri ise 2021 bütçesinin görüşmeleri oldu. Görüşmelerde özellikle İçişleri Bakanı’nın kürsüde olduğu anlarda HDP’nin protestoları gündem olurken, Soylu’nun kendini kaybederek hakaretler savurduğu anlar tarihe geçti.
6-8 Ekim: Bitmeyen kin
HDP’ye olan saldırılarını 365 gün 7/24 kesintisiz sürdüren, hemen her gün bir kentte tutuklamalar gerçekleştiren iktidar, yılın son aylarına doğru, bir kez daha Kobanê’de IŞİD’in uğradığı ağır yenilgiyi hatırladı ve 6-8 Ekim Kobanê protestolarından yeni bir operasyon çıkarmayı başardı. Eski HDP Merkez Yönetim Kurulu’na ve DTK’ye yönelik geniş bir gözaltı furyasını bir dizi tutuklama izlerken, halen cezaevinde bulunan eşbaşkan ve vekillere de ekstra tutuklama kararları alındı. Türkiye muhtemelen 2021’de geniş ve şatafatlı bir “6-8 Ekim Toplu Davası” ile tanışacak ve şimdiden görülüyor ki bu dava, son yılların en çarpıcı olaylarından olacak. Savcıların bu kadar politik zekâyı bir araya getirmekten ötürü pişman olma ihtimalleri yüksek görünüyor.
HDP’ye fezleke yağmuru
Savcıların hummalı çalışmaları sonucu 2020’de fezlekesi olmayan HDP’li vekil kalmadı. Özellikle yılsonuna doğru, artık neredeyse her hafta 10-20 dokunulmazlık fezlekesi Meclis’e gelmeye başladı. Fezlekelerden bazıları CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dâhil diğer muhalefet milletvekillerine yönelik olsa da asıl hedef tabii ki HDP oldu. Yıl içinde, CHP’li Enis Berberoğlu, HDP’li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları hakkında dokunulmazlığın kaldırılması kararı verildi. Farisoğulları halen cezaevinde. Berberoğlu’nun vekilliği ise hâlâ tartışılıyor.
Barolar Meclis kapısında
AKP ve MHP’nin bir türlü hâkim olamadığı Barolar, TTB ve TMMOB, 2020’de hedef halindeydi. Pandemiden ötürü TTB’ye saldırılar sadece Bahçeli’nin hakaretleriyle sınırlı kalırken, Barolarla ilgili operasyon tamamlandı. Kamuoyunda ‘Çoklu baro tasarısı’ olarak bilinen yasa tasarısının Meclis’te görüşüldüğü anlar oldukça hareketliydi. Bütün Türkiye’den Ankara’ya gelen Baro başkanları Meclis’e alınmazken, kapı önündeki bekleyişleri sürdü.
Siyaset Diyarbakır’dan
2020’nin önemli bir siyasi gelişmesi AKP’den kopanların oluşturduğu iki yeni parti oldu. Dikkat çekici olan, her iki parti liderinin de kuruluşlarından itibaren mesailerinin çoğunu Diyarbakır ve diğer Kürt illerine ayırmasıydı. Hemen her konuşmalarında AKP’nin asimilasyoncu, baskıcı politikalarını eleştiren, kayyum politikalarını kınayan liderlerden Gelecek Parti Başkanı Ahmet Davutoğlu, sabıka kaydının kabarıklığından ötürü o kadar ilgi görmese de DEVA lideri Ali Babacan AKP’nin bölgedeki tabanını daha fazla etkiler gibi göründü. Kürtler ise Diyarbakır’a gelen herkesin ağızlarına bir parmak bal çalmasına alışkın bir toplum olarak şimdilik durumu izlemekle yetiniyor.
‘Reform’ şeysi yine sahnede
2020 biterken, özellikle 10 Aralık AB liderleri zirvesinin öncesinde AKP’nin yine bir ‘reform hamlesi’ yapası tuttu. Damadın gidişinin ardından önce ekonomide birkaç makyaj yapıldı, sonra da Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, ‘hukuk reformu’ üzerine bir şeyler mırıldandı. Olan da her zamanki gibi bu tür işlerde ‘erken’ konuşan Bülent Arınç’a oldu. Bir TV programında Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın tahliye edilmesi gerektiğini söyleyen Arınç, dediğine diyeceğine pişman oldu. Önce küçük ortaktan gelen saldırı dalgası genişledi, sonunda Erdoğan da koroya katılınca istifa eden Arınç’a yine Manisa yolları göründü. ‘Reform’ söylemleri ise daha o gün başlatılan kitlesel tutuklamalarla zaten çoktan ölü doğmuştu bile.
Kimin ışığı daha çok yanıyor?
İçişleri Bakanı Soylu’nun Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’la olan polemiği 2020’deki çarpıcı olaylardan biriydi. AYM’nin güvenlik soruşturmalarının kaldırılması ve şehirlerarası yollarda gösteri yürüyüşünü yasaklayan kanunun iptal edilmesi kararlarını hedef alan Soylu, Arslan’a “Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım” diye seslendi. Bir sonraki kriz ise ışıklarla ilgili oldu. Anayasa Mahkemesi Üyesi Engin Yıldırım, Twitter hesabından “Işıklar yanıyor” notuyla AYM binasının fotoğrafını paylaştı. Hemen ardından, İçişleri Bakanlığı’nın resmi hesabından “Işıklarımız hiç sönmüyor” paylaşımı yapıldı. ‘Darbe ima ettiği’ iddia edilen Yıldırım bu süreçte ağır eleştirilere uğradı.
KRONOLOJİ
15 Ocak – Anayasa Mahkemesi wikipedia engelini kaldırdı.
14 Nisan – Siyasi tutukluları içeride bırakıp mafyayı dışarı salan ‘Af Yasası’ Meclis’te kabul edildi.
4 Haziran – CHP’li Enis Berberoğlu ile HDP’li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın milletvekillikleri düşürüldü.
7 Temmuz – Mustafa Şentop yeniden Meclis Başkanı seçildi.
15 Temmuz – ‘Çoklu Baro’ yasası yürürlüğe girdi.
13 Ağustos – Muharrem İnce ‘Memleket Hareketi’ni başlattı.
1 Ekim – Meclis yine savaş tezkeresiyle açıldı.
30 Ekim – Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz yaşamını yitirdi.
1 Kasım – Cumhurbaşkanı Danışmanı Burhan Kuzu Covid-19’dan yaşamını yitirdi.
9 Kasım – Damat Berat Albayrak Maliye Bakanlığı’ndan ‘affını’ istedi, onun yerine Lütfi Elvan getirildi.
10 Aralık – Türkiye gündemiyle toplanan Avrupa Birliği zirvesinden ılımlı yaptırımlar çıktı.
14 Aralık – ABD, Türkiye’ye S-400 sorunuyla ilgili yaptırım kararları aldı.
2021’i harcamak cinayet olur
Sağ salim bitirip bitiremeyeceğimizi henüz bilemediğimiz şu 2020’nin son günlerinde siyaset sahnesi, aslında temel özellikleri itibarıyla 2019’un sonundan o kadar da farklı değil. 31 Mart-23 Haziran yerel seçimlerinden ağır bir hezimetle çıkan AKP-MHP ittifakı, 2020’ye yenilginin şokunu hâlâ atlatamamışken girmişti. 2020’de ise pandeminin de etkisiyle halkın gözündeki itibarı gitgide zayıflayan ittifak, tam olarak bir ‘birbirine tutunma’ ilişkisine dönüşürken, baskıyı da katmerlendirdi. HDP’li belediyelere atanan kayyumlardan sonra bütün muhalefet belediyelerini çalışamaz hale getirmeye de yöneldi. Özellikle HDP’yi hedefleyen gözaltı-tutuklama furyası ise zaten yıl boyunca hiç hız kesmeden devam etti.
Ancak 2020’nin sonunda, bütün bu yöntemlerin de durumu toparlayamadığı görülüyor. Binlerce üye ve yöneticisi, eski eşbaşkanları tutuklandığı halde ayakta kalan, yaptığı hamlelerle ülkedeki en diri muhalif güç olarak varlığını koruyan HDP, iktidarın dengesini bozmaya devam ediyor. Öte yandan, AKP’nin kendi bünyesindeki çözülme de 2020 içinde yeni boyutlar kazandı. Başlangıçta çok şans tanınmayan iki yeni partiden özellikle Babacan’ın DEVA’sı yavaş yavaş güç kazanırken, iktidar ortakları eridikçe eriyor.
Ancak, bütün bu seçim/oy meselelerinin ötesinde 2020’de ortaya çıkan asıl gerçek, başkanlık sisteminin boydan boya çöküşü oldu. Uzun süredir “gelecekten borç alarak” durumu kurtarmaya çalışan ekonomi yönetimi, artık iyice müflis tüccarlara benzerken, halkla alay eden Damat harcansa da durum değişmedi. Ülkenin bütün kaynaklarını içeride/dışarıda savaşa yatıran ittifak, 2021’e pandeminin de tetiklediği ağır kriz koşullarında girerken, politik olarak da derin bir yönetememezlik halini yaşıyor. Bu arada ortaya atılan ‘reform’ lafları da zerre kadar heyecan yaratmıyor. En önemlisi de bu ikili artık toplumsal rıza üretmekten aciz durumda ve kendi geleneksel tabanları da dağıtılan çay paketlerine daha az inanır hale geliyor.
Bütün bu kaostan çıkışın tek yolu olan ‘barış’ ise mermiden başka araç tanımayan iktidar ikilisinin ajandasında yok. Barışın adresi meçhul değil, son derece net: İmralı. Ancak, artık o imkân da palyatif ve Öcalan’ın deyimiyle “araçsallaştırıcı” yollara kapalı. Bu kadar zulümden sonra, yeni bir çözüm yolu, ucuz oy hesaplarını kaldırmaz. Yönünü İmralı’ya dönmek isteyen ciddi, ahlaklı ve radikal olmak zorunda. Bu kadar köklü bir değişiklik ise nefret batağındaki iktidarın harcı değil. Bu yüzden de kaosa bulabildikleri tek ‘çözüm’ yolu, daha çok kaos oluyor.
Yılsonuna doğru AKP’nin ‘işaret fişekçisi’ Bahçeli’nin ortaya attığı ‘HDP’yi kapatma’ fikri bu eğilimin belirgin ifadesi. Ancak koca bir yılı ‘HDP’li tutuklama ayinleri ile geçiren ve ‘kapatma’ yerine ‘felç etme’yi amaçlayan iktidarın bunu başaramamış olması, ‘Bahçeli çözümü’nü de baştan çürük hale getiriyor.
Sonuçta, elde var zulüm! Daha az ekmek, daha çok mermi! Sadece Kürtlere de değil, bütün toplumsal kesimlere! Kadınlara, madencilere, toprağını ormanını korumak isteyen köylülere, gençlere, herkese. Nerede üç kişi bir araya gelse gözaltı, kim iktidara itiraz ederse tutuklama… İktidar gitgide daha çok insanın canını acıtıyor ve bunun da bir siyasi bedelinin olması kaçınılmaz.
Ne var ki, sonuçta her şey dönüp dolaşıp muhalefetin ne durumda olduğu sorusuna kilitleniyor. Meseleye salt aritmetik olarak bakarsak, yüzde 50+1 sisteminin iktidar için bir kapana dönüştüğü kesin. Muhalefet cenahından ‘yardım’ görmedikçe iktidarın bu rakama ulaşamayacağı da kesin. Sorun şurada ki, muhalefet güçleri şu andaki tutumlarıyla bu ‘yardım’ı yapma potansiyelini taşıyorlar. Yıllardır dar görüşlülükleriyle AKP’yi ayakta tutan muhalefet güçleri, bu kez gerçekten tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıya. Asıl mesele şu ki, HDP artık köprüden geçerken “ağam paşam” denilecek ‘seçmen’ topluluğundan ibaret değil; bu topraklarda bir toplumsal gerçekliğe denk düşüyor. Dolayısıyla “HDP’siz olmaz” sözü, bir seçim meselesinin çok ötesinde anlam taşıyor. 20 milyon Kürtle gerçekten barışmak istiyorsanız, hem HDP gerçekliğinin hem de siz beğenin beğenmeyin İmralı gerçekliğinin üstünden atlayıp geçmeniz mümkün değil.
Bütün bu açılardan bakıldığında, 2021 tarihsel bir fırsat olarak önümüzde duruyor. Evet, siyasette her yeni yıl için beylik bazı sözler söylenir ama bu kez durum hakikaten kritik. 2021’i harcayanlar, Türkiye’nin geleceğine yönelik ciddi bir suç işlemiş olacaklar.