Yıllardır birbirine kırdırılan halklar, inançlar ve sınıflar dayanışma ruhu ile bir araya gelerek insanlığı kurtarmanın derdine düşerken, soğuğa ve tüm imkansızlığa rağmen et ve tırnak olup tek yürek çalıştılar
Selman Çiçek
6 Şubat 2023 saat 04.17’i gösterdiğinde tam bir dakika 36 saniye hayat durdu. Bir dakika 36 saniye boyunca dipten gelen dalga sanki hiç bitmeyecek gibiydi. Sarsıntı bittikten sonra yerini kaosa bırakmıştı. Dışarı da yoğun kar yağışı ve buz kesen bir soğuk vardı. İnsanlar, buz kesen havada sevdiklerine ulaşmaya çalışıyordu. Kimse felaketin bu denli büyük olduğunu tahmin bile etmiyordu. Gözlerini her daim gerçekliğe kapatan medya, sadece Amed’de yıkılan bir binaya odaklanmıştı. Sabah saatlerine kadar aynı görüntüyü izletip durdular. Gün ağarmaya başlayınca yıkımın felaketi ortaya çıkmaya başladı. Önce Semsûr yıkıldı dediler, Nurdağı, İslahiye, Elbistan, Pazarcix ve daha birçok ilçe. Yıkım o kadar büyüktü ki; İnsanlar da devlette ancak Hatay’dan iki gün sonra haberdar oldu. Tam 48 saat sonra Hatay’ın yok olduğuna tanık olabildik. Övünerek anlattıkları havalimanı ve duble yol tamamen çökmüş, ulaşım kopmuştu. Yardım ekipleri, ancak iki gün sonra yol ve havalimanının onarılması ile Hatay’a ulaşabildi.
Dünyada ilk
Mereş’in Pazarcix ve Elbistan ilçelerinde 9 saat arayla yaşanan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki deprem ve artçı depremlerle 15 milyona yakın nüfusun yaşadığı 11 kentte (Mereş, Hatay, Dîlok, Semsûr, Meletî, Kilis, Riha, Adana, Osmaniye, Amed, Xarpêt (Elazığ) ) büyük bir yıkıma ve can kaybına yol açtı. Deprem, birçok özelliği ile dünyada bir ilkti. ABD’li sismolog Harold Tobin, aletli sismolojik ölçümlerin başladığı 20. yüzyıldan beri 24 saat içerisinde gerçekleşen bu denli iki büyük depremin bir ilk olduğunu açıklamıştı. Jeofizik Uzmanı Paul Martin Mai de 6 Şubat’ta gerçekleşen depremlerin 400 kilometrelik bir uzunlukta etki yarattığına dikkat çekti.
Resmi ve gayri resmi bilanço
Oldukça geniş bir coğrafyayı etkileyen depremlerde resmi açıklamalara göre; 50 bin 783 kişinin hayatını kaybettiği, 107.204 kişinin ise yaralı olduğu belirtildi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıklamalarına göre Hatay’da 13 bin 883, Mereş’te 7 bin 295, Semsûr’da 5 bin 826, Meletî’de 4 bin 197, Dîlok’ta 3 bin 805 olmak üzere toplam, 36 bin 932 bina deprem anında yıkıldı. 872 bin bağımsız bölümden oluşan 311 bin bina ise aldıkları hasarlar nedeniyle kullanılamaz hale geldi. Hatay’ın Defne ilçesi, Dilok’un Nûrheq (Nurdağı) ilçesi en çok hasar alan ilçe oldu. Nûrheq ilçesinin tamamı yıkılarak yeniden inşa edilme kararı alındı.
Bu veriler resmi rakamlardı, ancak gördüklerimiz ve duyduklarımız bu rakamların çok çok ötesinde idi. İddialara göre, 11 kenti etkileyen depremlerde resmi olarak açıklanmasa da ölü sayısının 300 bin olduğu düşünülüyor.
Yıkım sonrası kriz yönetimi
Her deprem beraberinde bir kriz doğurur. Depremin yıkıcılığı ne olursa olsun başarılı kriz yönetimi, ölü sayısının artmamasında önemli bir etken olur. Peki, bu süreçte ortaya çıkan kriz yönetildi mi? Depremlerin etkisinin büyük olması nedeni ile Türkiye uluslararası yardıma ihtiyaç duyduğunu bildirdi. AFAD’ın Türkiye Afet Müdahale Planı’ndaki en üst seviye olan ve “Uluslararası desteğe ihtiyaç duyduğu” anlamına gelen 4. seviye acil durum ilan edildi. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), deprem sebebi ile 3. seviye alarm verdi. Tüm dünya, Türkiye için seferberlik başlatırken, krizi yönetmekle sorumlu olan Kızılay ve AFAD, krizi yönetmekten ziyade sık sık krizden faydalanma ve yolsuzluk haberleri ile gündeme geldi.
Kızılay ve yolsuzlukları
Kızılay’ın adının karıştığı yolsuzluk haberlerinin bir bölümünü “deprem” vesilesiyle bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Kızılay yönetimi, Dünya Gıda Programı tarafından ‘yabancılara yardım’ amacıyla gönderilen 3 milyon 700 bin TL ile 10 adet 4×4 jip aldı. Menzil tarikatı destekçisi şirkete 700 milyonluk ihale verildiği sıkça konuşuldu. Kızılay’ın düzmece rapor hazırlayarak MÜSİAD’a para aktardığı haberleri gündemden düşmedi. Kızılay’ın Rumeli Hisarı’nın üst kısmında köşk kiraladığı ortaya çıktı. Boğaz manzaralı ve yüzme havuzlu köşke aylık 12 bin dolar ödeneceği öğrenildi. Köşke yapılan diğer masrafların 600 bin lirayı bulduğu iddia edildi. Depremzedelerin günlerdir beklediği ve bir türlü almadıkları çadırların ve gıda kolilerinin bir yardım kuruluşuna satıldığı ve depremde hasar gören evlerden eşyalarını vinçlerle çıkaran ailelerden de ücret aldı.
Toplumsal dayanışma
Devlet bürokrasisinin yetersizliği ve eksikliği adeta depremzedeleri kaderlerine terk etmişti. Bu terk edilmişliği, ilmek ilmek örülen halkların dayanışması bertaraf etti. Türkiye’de halklar, inançlar ve sınıflar dayanışma ruhu ile bir araya gelerek toplumsal komünal bir anlayışla depremzedelerin yaralarını sarmaya çalıştı. İnsanlar kendi emekleri ile enkazlardan yakınlarını çıkardılar. Kepçeler kiralayarak, alet-edevat temin ederek kendi yakınlarını enkazın altından çıkarmaya çalıştılar. Kurtulanların büyük kısmı ise bu insanların günlerce süren emeklerinin bir sonucuydu. İnsanların çığlıklarına Agirî’den Edirne’ye Şırnex’ten Çanakkale’ye kadar her ilden koşan gönüller oldu. Yıllardır birbirine kırdırılan haklar, bir araya gelerek insanlığı kurtarmanın derdine düştüler. Soğuğa ve tüm imkânsızlığa rağmen et ve tırnak olup tek yürek çalıştılar.
Toplumsal dayanışmaya da kayyım
Toplumsal dayanışma, bütün dünyaya örnek olsa da devletin tahammülsüzlüğü ile karşı karşıya kaldı çoğu zaman. Dayanışmanın merkezlerinden biri de Mereş’ti. Kentte HDP ve emek örgütlerinin koordinasyon ettiği dayanışma merkezlerinden biri olan Hasankoca Cemevi’nde günlerce depremzedelerin yardımına koşarken bu dayanışmaya tahammül edemeyen devlet, Cem evine kayyım atadı. İktidar, tüm yardımlara el koyarak halka yapılan desteğin önüne geçmek istedi. Ancak dayanışmadan geri adım atmayan HDP ve emek örgütleri, Fatih Mahallesi’nde kurdukları çadırlarla halka destek vermeye devam etti. Bazarcix’ta kayyım atanan koordinasyon merkezi 9 günlük çalışmasında, 50’ye aşkın mahalleye ulaşarak 40 tır yardım dağıttı. Ulaşılan mahallelerde gıda ve yaşam malzemeleri dağıtımın yanı sıra sağlık hizmeti de sağlandı. Devletin atadığı kayyıma rağmen çalışmalarına ara vermeyerek adeta ilde halkın sorunlarına çözüm olan tek merkez haline geldi.
Barınma sorunu
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın Türkiye deprem Kurtarma ve Yeniden Yapılandırma Değerlendirmesi raporuna göre 3.3 milyon kişi deprem bölgesinden ayrıldı. Yaklaşık 2 milyon kişi bölgede kurulan çadır ve konteyner kentlerde barınıyor. Depremin ilk üç ayında depremzedeler, kış şartlarına elverişli olmayan çadırlarda kaldı. Elektrik ve su sorunun olduğu çadır kentlerde, sobalarla ısınmaya çalıştı. İktidar yanlısı medya gruplarının elverişsiz çadırları, “depremzedeler konfor içinde kalıyor” şeklinde servis edilmesi ibretlik bir olay olarak tarihe geçti. Konteynerler çok uzun bir aradan sonra bölgeye gönderilse de yetersiz kaldı. Halen çadırlarda depremzedeler kalırken, sobalardan kaynaklı çıkan yangınlarda depremzedeler yaşamını yitirdi.
Depremden sonra AKP, bir seçim propagandası olarak depremzedelere yapılacak konutların, bir yıl dolmadan teslim edileceği açıklansa da depremin üzerinde bir yıl geçmesine rağmen konutlara yerleşen tek bir depremzede bile yok.
Deprem atıkları ve asbest
Depremin ardından bir yıl geçmesine rağmen halen birçok enkaz kaldırılmadı. Enkaz kaldırma çalışmaları da sağlıklı koşullarda taşınmadığı için enkazlar ölüm saçıyor. Enkazların kaldırılması esnasında metallerin ve tozların taşıdığı asbest, birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. İTÜ’nün hesaplamasına göre, toplam deprem atıkları miktarının yaklaşık 50 milyon ton ile 110 milyon ton aralığında olacağı öngörülüyor. Bunun en fazla olacağı beklenen iller de depremden en çok etkilenen iller arasında: Hatay, Mereş, Meletî, Dilok ve Semsûr.
Yaşanan felaket neticesinde oluşan en yoğun atık türü yıkılan binaların oluşturduğu inşaat ve yıkıntı atıklarıdır. Depremin yaşandığı bölgede kişi başına 8-16 ton/kişi arasında inşaat ve yıkıntı atığı (İYA) oluştuğu kabulüyle iyi niyetli bir tahminle deprem neticesinde 104 milyon ton gibi devasa bir İYA oluşumu beklenmektedir.
Ekonomik boyutu
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Mereş ve Hatay depremlerinin yol açtığı felaketin Türkiye ekonomisi üzerindeki toplam yükünün yaklaşık 103,6 milyar dolar (2 trilyon lira) düzeyinde olduğunun tahmin edildiğini açıkladı. Alandan gelen hasar ve kayıp verileri sürekli güncellendiğinden depremin hasar yansımalarının zaman içinde revizyona uğrayabileceği ifade edilen raporda depremin Türkiye ekonomisi üzerindeki toplam yükü içinde en önemli bileşenin yüzde 54,9 oranıyla konut hasarının oluşturduğu ve bunun maliyetinin 56,9 milyar dolar/1 trilyon 73,9 milyar lira olduğu belirtildi.
İkinci ağırlıklı hasar kalemini ise 12,9 milyar dolar/242,5 milyar TL ile kamu altyapısı ve hizmet binalarındaki yıkımın oluşturduğu kaydedilen raporda konut hariç özel kesim hasarının 11,8 milyar dolar/ 222,4 milyar TL olarak açıklandı. Bu kalem içinde imalat sanayi, enerji, haberleşme, turizm, sağlık ve eğitim sektörleri, küçük esnaf ile ibadethanelere ilişkin hasar yer aldığı ifade edildi.
Sonuç
Depremin üzerinden bir yıl geçti. Depremin en çok etkilediği kentlerden olan Mereş, Hatay ve Semsûr’da bir arpa yol alınmadı. Halen bu üç kentte, enkaz kaldırma çalışması devam ediyor. Bir yıl içerisinde konutların yeniden inşa edilerek depremzedelere verileceği sözü de tutulmadı. İnsanlar konteyner kentlerde yaşam mücadelesi verirken salgın hastalıklar depremzedeler üzerinde bir kabus gibi çökmüş. Benzer durum, Dilok’un Nûrheq ve İslahiye ile Meletî’nin Weranşêr (Doğanşehir) ve Çermîktî (Yeşilyurt) ilçelerinde de geçerli. Özellikle Nûrheq ilçesi tamamen yıkılırken yeniden inşa süreci oldukça yavaş ilerliyor. Diğer kentlerde yaşam normale dönse de ağır ve orta hasarlı evlerin yıkımı halen sürüyor. Bu yıkımların devam etmesi insanlardaki deprem psikolojisini daha da derinleştiriyor.