Yazının başlığından da anlaşılabileceği gibi seçimlerin bitip bitmediğine ilişkin kuşkular hala ayakta. Tabii özellikle İstanbul seçimlerinden söz ediyorum. Erdoğan için İstanbul’un kaybı (o böyle söylemese de) seçimin kaybedildiğine dair derin bir hayal kırıklığı yaratmış durumda. Düşünsenize yıllardır bu şehri yönetmiş, partisini buradan elde ettiği rantla kurmuş, iktidara taşımış ve hatta hala iktidarda olmasını sağlamakta olan bu şehrin kaybı, uçurumdan düşmek gibi değilse nedir ki?
O nedenle de bunu Erdoğan’ın hazmetmesi kolay değil. Bunca itiraz sonrasında İmamoğlu’na verilen mazbatayı geçersiz kılmaya yönelik çabaları hala devam ediyor. Dün yaptığı konuşmalarda ikili bir tutum sergiledi. Bir yandan YSK’ya yapılan “olağanüstü itiraz” konusunu “hak arama” olarak niteleyerek konuşmasının önemli bir yerinde altını çizdi, bir başka yerinde de “demiri soğutmak lazım, daha 4.5 yılımız var, işimize bakalım” gibi cümlelerle de sonucu kabullenmiş gibi göründü. Doğrusu bence “mazbata” da verildikten sonra YSK’nın “seçimlerin yenilenmesi” kararı vermesi çok güç. Her şeyden önce bu kararla, zaten şaibelerle yüklü olan bir kurum tümüyle kendini imha etmiş olur.
Bunu yapabilir mi doğrusu bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa, bundan bir –iki ay önce bir torba yasa içinde YSK üyelerinin görev sürelerinin bir yıl daha uzatılması gibi bir maddenin Meclis’ten geçip kanunlaşmış olması. Bu madde Plan-Bütçe Komisyonuna geldiğinde “Bu da nereden çıktı?” dedirten bir maddeydi. Görevleri yakında sona erecek olan YSK üyelerinin görevlerine bir yıl daha devam etmeleri neden isteniyordu? Hükümet YSK’nın görevlerine yapacak insan bulmakta mı zorlanıyordu yoksa ne? Doğrusu 31 Mart seçimleri gibi sert bir seçim olacağı bilinen bir seçim öncesinde YSK üyelerinin görevlerini bir yıl daha uzatmak kararının bugünün olayları dikkate alındığında YSK’nın Hükümet, daha doğrusu Erdoğan’ın isteği doğrultusunda davranma olasılığının hiç de yabana atılmayacak bir olasılık olduğunu aklımızda tutmamız gerek.
Bu yönde işaretler de yok değil. Üç günlük bayram tatilinin dokuz güne çıkarılmasından tutun bazı toplantılarda bizzat Erdoğan’ın bu yönde girişimlerde bulunduğuna dair teyit edilmesi zor ama konuşulan bir çok duyum var.
Böyle bir olasılık gerçekleşirse Millet İttifak’ının tutumu ne olur? Bu soru önemli çünkü CHP+İYİ Parti, bir olasılık “boykot” kararı verebilir. Nitekim böyle konuşmalar var. Anladığım kadarıyla da bu cenahta “boykot” kararına ciddi bir itiraz da var. Seçimin yenilenmesi olasılığı aslında bir tür Hükümet’in-daha doğrusu Erdoğan’ın-referandumu gibi olacağına göre Erdoğan bunu göze alabilir mi? Kimileri Erdoğan’ın seçimlerin yenilenmesi durumunda mutlaka seçimi kazanacağını düşünüyor. Kimileri de aksine İmamoğlu etrafında büyük bir demokratik tepkinin ortaya çıkacağı ve yapılacak bu seçimin Erdoğan iktidarının sonu olacağını…
Seçimlerin yenilenmesi kararı, eğer alınırsa, Türkiye’nin çarpık demokrasisini bu kez iyicene çarpıtacak, sonuçta bu da demokrasi mi denilecek bir yere evriltecektir. Bu nedenle de bütün demokrasi güçleri bu olasılıkları akılda tutarak, karşılaştığımız sorunun gerçekten faşist bir rejimin inşası noktasında olduğumuzu ve böyle bir nokta da başta Kürt halkı olmak üzere bütün mağdur kesimlerin desteğinin alınması gerektiğini iyi anlamalıdırlar.