Hartunian, yaşadığı özel deneyimlere ve kişisel hayat hikâyesine paralel bir kronolojiye dayanarak yaşadıklarını ve tanıklıklarını on dört kısımdan oluşan üç bölümde anlatır. Her bölümde Ermenilerin yaşadıkları trajedinin artarak sürdüğünü aktarır. Anlattıkları Türkiye’nin güneydoğusunda geçer ve ABD’ye yolculuğunun başladığı İzmir’le sona erer
Tacim Çiçek
Umudun Tükendiği Zamanlar, 1. baskısı 2023’te (Öteki Yayınevi) yapılmış. Edebiyat yapmaya gereksinim duymadan kişisel hayat hikâyesi ekseninde yaşanmışlıklara ve tanıklıklara dayanan anlatılanlar toplamı kitap; mikro tarih anlayışına oldukça uygun. ‘Mikro tarih’in, iyi tanımlanmış küçük araştırma birimleri (genellikle tek bir olay, bir köy topluluğu veya bir kişi) üzerinde yoğunlaşan tarihsel çalışma türünün adı olduğunu biliyoruz. Temel amacı, Charles Joyner’ın tanımını kullanmak gerekirse, “küçük yerlerde geniş sorular” sormayı öncelemektir ama bu ‘mikro tarih’in bir tık üstünde biyografi temelli yaşanmışlık anlatısı. Üstelik de kanayan, kanatan ve kabuklanmayan bir yaraya da dönüşmüş durumda anlatılanlar. Abraham H. Hartunian’ın oğlu Vartan Hartunian, babasının orijinal Ermenice elyazmasından İngilizceye çevirmiş. Onun ölümünden (1936) sonra da 1968’de derlenip Amerika’da yayımlanmış. Atilla Tuygan da temiz bir anlatımla Türkçeye çevirmiş.
Hartunian, 1872 Ağustos’unda Siverek’te (ki o zamanlar Diyarbakır’ın ilçesidir) doğmuş. Debbağ (sepici, tabak) ve kunduracılıkla geçimini sağlayan, (Eski dilde deri işleyen kişi. İşin yapıldığı yere de debbağhane denirdi. Günümüze bu kelime tabakhanedir) hiç okul yüzü görmemiş ama okuyup yazabilen, Kitab-ı Mukaddes’e düşkün, eğitimin değerini bilen, bu yüzden de eğitimi teşvik eden, Ermeni Evanjelik Kilisesi hareketine sadık bir inanmış adamın ve zamanının en iyi eğitimini alıp ulusuna yıllarca öğretmenlik yapmış bir annenin oğludur. Eğitim alarak ve sabrederek halkının kanaat önderi ve papazı olmuş. 1895-1922 yılları arasında Zeytun, Maraş ve İzmir’de görev yapmış. Ermenilere yapılan katliam ve tehcirlerden bir biçimde kurtulmuş. Kaçıp sığındığı Amerika’da ölmüş. Ölmeden önce kendi çocukluğundan başlayarak çalıştığı, okuduğu ve papaz olarak görev yaptığı yerlerde gördüklerini, yaşadıklarını ve tanıklık yaptıklarını, saldırılardan nasıl kurtulduğunu, kurtarıldığını iç sızlatan dille ama abartmadan ve edebiyat yapmadan yazmış. Osmanlı Hükümeti’nin imparatorluk sınırları içindeki Ermenileri yok etmek için 1895’ten başlayarak kasıtlı, acımasız ve örgütlü seferberlik 1915 Nisan’ından sonra da zirveye ulaşmıştır. Anlatılanlardan da öğreniyoruz ki sonrasında da yaklaşık yedi yıl sürmüş bu zalimlik ve neredeyse iki milyon ölümle sonuçlanmış.
Hartunian, yaşadığı özel deneyimlere ve kişisel hayat hikâyesine paralel bir kronolojiye dayanarak yaşadıklarını ve tanıklıklarını on dört kısımdan oluşan üç bölümde anlatır. İlk bölüm (sf. 13-58) 1872-1914, ikinci bölüm (sf. 59-128) 1914-1918, üçüncü bölüm (sf. 129-213) 1919-1922 tarihlerini kapsar. Her bölümde Ermenilerin yaşadıkları trajedinin artarak sürdüğünü aktarır. Anlattıkları Türkiye’nin güneydoğusunda geçer ve ABD’ye yolculuğunun başladığı İzmir’le sona erer. Okurken o acılı olayların nasıl başladığına, o bölgelerde barış içinde bir arada yaşamayı sona erdiren kırılmalara, halkların zalimlere, paramiliterlere ve erkin gücünü elinde tutanlara karşı birbirlerini koruma ve kollamalarına tanık oluruz. İşte o acılara tanık olmuş bir din adamı olan Hartunian’ın yazdıkları bu toprakların kadim halklarından olan Ermenilerin parçalanmış kalıntılara indirgendiği süreci kapsıyor. Ayrıca, Avrupalı devletlerin Ermeni sorununa yönelik politikalarını da eleştiriyor. Anlatılanlar adeta bir av partisidir. Erkekleri katledip kadınları ve çocukları Müslümanlaştırmak bir halkı korumasız bırakmaya dönük bir eylemdir. El koymalar sonucu yaratılan mülksüzleştirme de göçlerle sonuçlanır. Siverek özelinde 7 bin Ermeni’ye karşı başlatılan kıyımda 2 bine yakın erkek katledilir 1895’te; yeterli görülmemiş gibi 1904’te yeni katliamlar yapılır. 1908 Ağustos’unda Zeytun’da, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Özgürlük Beyannamesi kutlanır. Çok sürmez katliam başlar. Adana’da 1909’da başlayıp Kilikya’ya yayılan katliamlarda kayıplar artar. 1915 Soykırım süreci ve sonrasında Britanya güçlerinin önünde gerçekleşen 1919 Halep, 1920 Maraş Katliamları ve 1992 İzmir Yangını da Hartunian’ın başından geçen büyük felaketlerdendir. Yaşadıklarını, gördüklerini yazarak tanıklık yapan bir din adamının yazdıkları kanlı ve yanlış geçmişle yüzleşmemiz gerektiğini anımsatan bir sestir. Duyan (okuyan) her duyarlı ve gerçekçi insana bir tür çağrıdır bence geçmişten günümüze. Bu yüzden o acılı sese kulak vermeliyiz diyorum.