Cumartesi Anneleri, 24 yıl önce gözaltına alındıktan sonra cenazesi kimsesizler mezarlığından bulunan Rıdvan Karakoç’u andı. Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, “Bir 24 yıl daha geçse mücadeleyi bırakmayacağız” dedi.
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 725’inci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, polis tarafından bir kez daha engellendi. Cumartesi Anneleri, her hafta toplandıkları İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokak, polislerce ablukaya alınmasına rağmen bina önünde bir araya geldi.
Üzerinde kaybedilen yakınlarının fotoğraflarının bulunduğu tişörtler giyen Cumartesi Anneleri, ellerinde kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını ve kırmızı karanfiller taşıdı. Bu haftaki eyleme İstanbul Barış Anneleri İnisiyatifi ile çok sayıda kişi katıldı.
Cumartesi Anneleri eylemde 1994 yılında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen ve cenazesi Kimsesizler Mezarlığı’na defnedilen Rıdvan Karakoç için adalet talebinde bulundu.
Bu haftaki basın açıklamasını ise 1995 yılında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun okudu.
‘3 yıl önce Asiye Karakoç’un bıraktığı yerden’
3 yıl önce yaşamını yitiren Cumartesi Annesi Asiye Karakoç’un bıraktığı yerden “Rıdvan için, bütün kayıplarımız için adalet istiyoruz” diyerek buluştuklarını söyleyen Tosun, “Kürt siyasi partilerinde çalışmalar yürüten, Mezopotamya Kültür Merkezi’nin kuruluş çalışmalarında yer alan 34 yaşındaki Rıdvan Karakoç bu faaliyetleri nedeniyle polisin hedefindeydi. Hakkında arama kararı olduğu için polis tarafından ablukaya alınan evine gidemiyordu. Polis tarafından defalarca Karakoç Ailesi’nin evine baskın düzenlendi. Eve gelen polisler her seferinde aileyi, ağır küfür ve hakaretler eşliğinde ‘Rıdvan’ı bize getirin, eğer getirmezseniz gördüğümüz yerde öldürürüz’ diye tehdit etti” dedi.
Tüm kurumlar ‘Bizde yok’ dedi
Karakoç’un ailesiyle düzenli bir biçimde haberleştiğini ve İHD avukatlarından Eren Keskin’e de posta ile vekâlet gönderdiğini belirten Tosun o dönem yaşananları şöyle anlattı: “Rıdvan’ın ailesi ve avukatı Keskin ile haberleşmesi 15 Şubat 1995 tarihine kadar sürdü. 15 Şubat’tan sonra Rıdvan’la bağlantı kesildi. Evdeki polis ablukası kalktı, polis baskınları son buldu. Karakoç Ailesi, tüm mercilere başvuru yaptı ancak sonuç alamadı. Gözaltına alındığı inkâr edilen Rıdvan için devletin tüm kurumları ‘Bizde yok’ cevabı verdi. 3 ay sonra oğulları Hasan’ı arayan Ocak ailesi Beykoz Savcılığı’ndaki dosyalar arasında tesadüfen, Rıdvan’ın işkence görmüş cansız bedeninin fotoğrafını gördü. Böylece Rıdvan Karakoç’un işkence ile öldürülmüş bedeninin savcılık dâhil tüm resmi kurumlardan geçtiği, Adli Tıp Kurumu’nda bekletildikten sonra gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildiği gerçeği açığa çıktı.”
‘Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz’
Karakoç’u gözaltına alan ve sorgulayanların bilinmesine rağmen hukukun işletilmediğini ve faillerin korunduğunu dile getiren Tosun, 24 yıldır süren soruşturmanın ise davaya dönüşmediğini aktardı. Tosun devamla, “ 24 yıldır Beykoz Savcılığı’nda bulunan soruşturma dosyasında, rutin yazışmalar dışında anlamlı bir gelişme olmadı. Asiye Karakoç’un oğlu Rıdvan için yürüttüğü mücadelenin takipçileri olarak; Rıdvan için, kayıplarımız için adalet arayışımızı sürdüreceğiz. Hakikat ve adalet talebimiz gerçekleşinceye kadar kayıplarımızı aramaktan ve kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
‘Kaybedilenler bu ülkenin evlatlarıydı’
Okunan metnin ardından söz alan Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç da 24 yıldır mücadele ettiklerini söyledi. Dava dosyasının savcılığın tozlu raflarında bekletildiğine işaret eden Karakoç şunları dile getirdi: “Dava dosyalarımız savcılığın tozlu raflarında bekletiliyor. Bir arpa boyu yol yok. Her defasında aynı sözlerle karşılaşıyoruz ve 24 yıllık dosyamız zaman aşımı tehlikesiyle karşı karşıya. Benim ağabeyim için yapabileceğim hiçbir şey yok. Çünkü öldü, defnedildi ve benim çiçek koyup ziyaret edebileceğim mezarım var. Yasımı tuttum, acımı çektim. Bundan sonrasında da bu kayıpların akıbetinin ortaya çıkması ve faillerin yargılanması için mücadele etmeye çalıştım. İnsanlar güpegündüz alınıp, öldürülüp yol kenarında yok edilirlerdi. 24 yıl önce devlet içindeki eli kanlılarla mücadele etme kararı aldık. Kaybedilenler bu ülkenin evlatlarıydı. Bu ülkede karıncayı incitmeyecek insanlar kaybedildi ve yok edildiler. 80 yaşındaki, 11 yaşındaki insanlar kaybedildi ama devlet yetkileri buna karşı sessiz, soluksuz ve tepkisiz kaldı. Bir 24 yıl daha geçse de mücadeleyi bırakmayacağız.”
‘Rıdvan Karakoç’un tanığıyım’
1995 yılında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hasan Ocak’ın ağabeyi Hüseyin Ocak ise “Rıdvan Karakoç’un tanığı olarak karşınızdayım. Bundan 24 yıl önce Hasan’ı ararken bir resim dikkatimi çekti. Onu alarak Beykoz Savcılığı’na gittim. Daha sonra dosyanın Rıdvan Karakoç’a ait olduğu ortaya çıktı. Bu sorun bizim değil devletin sorunu çünkü Rıdvan’ın gözaltına alınıp kaybedildiğini biliyordu. Rıdvan da Hasan gibi Beykoz ormanına yakın bir yere atılmıştı. Er geç tüm gerçekler ortaya çıkacak ve biz de 24 yıldır bunun ortaya çıkması için mücadele ediyoruz” dedi.
Yapılan konuşmalar ardından eylem son buldu.