Kitap yeni belgelerle Zilan soykırımına da ışık tutuyor. Mustafa Kemal’den Mele Mustafa Barzani’ye, Abdurrahman Qasimlo’dan Mustafa Suphi’ye dönemin önemli isimlerine bir de İhsan Nuri Paşa’nın gözünden bakıyoruz
Hüseyin Kalkan
İhsan Nuri Paşa, Tahran’da bir hastane odasında 25 Mart 1976 Günü yaşama veda etti. Yumurta almaya giderken bir motosiklet çarpması sonucu yaşamını yitiren paşanın kim olduğunu hastanede bilen yoktu. Zaten daha sonra cenazesine katılmak isteyenlere de hükümet izin vermedi. Sona eren sıradan bir hayat değildi. İhsan Nuri Paşa, 87 yaşına sayısız savaş ve birkaç isyana önderlik etmeyi sığdırmıştı. Biliyoruz ki Ağrı Dağı’nda özerk bir Kürt Cumhuriyeti kurmuş, yıllarca devletin bu bölgeye ayak atmasına imkan tanımamıştı.
Yeni belgeler
Şimdiye kadar İhsan Nuri Paşa ile ilgili yayınlanan çalışmaların sayısı pek fazla değil. Bunun nedenlerinden biri Türkiye’nin bu konu ile ilgili arşivleri bütün ile açmamış olması ve bazı belgeleri bile isteye yok etmesidir. Türk kaynaklarında bilinenler sadece Kürt düşmanlığına bulanmış bazı gazete haberleridir. Bunlardan en meşhuru da o bildik karikatürdür. Hani o “Muhayyel Kürdistan burada metfundur” diye yazan. Ama bugünlerde gerçekte içerik olarak zengin, kaynak olarak yeni belgelere dayanan bir kitap yayınlandı. Kürt tarihçi Sedat Ulugana’nın “İhsan Nuri Paşa’nın anıları, Ağrı İsyanı Raporları” adlı kitabından söz ediyorum.
Ulugana’nın kullandığı belgeler ilk kez gün ışığına çıkan belgeler. Bu belgeler şimdiye kadar Ağrı İsyanı ve Xoybun hakkında bildiğimiz bazı gerçekleri de gözden geçirmemize yol açıyor. Ulugana’nın bu kitapta ilk kez kullandığı kaynakların başlıcaları şunlar: İhsan Nuri’nin hatıratları, ARF (Ermeni Devrimci Federasyonu ‘Taşnaksutyun’) arşivinin Ağrı ve Zilan ilgili bölümü. Özellikle son kaynak nerdeyse isyanın günü gününe izlenmesini mümkün kılan ve şimdiye kadar kullanılmayan bir kaynak. Sedat Ulugana, bu kaynağın Ağrı İsyanı hakkında daha önce bilinen bazı bilgilerin değişmesine yol açacağını yazıyor.
Ağrı’da kalan belgeler
İhsan Nuri Paşa’nın anıları, eşi Yaşar Hanım tarafından kendi hatıratları ile birlikte Eyüp Barzani’ye İran’da teslim edilir. (Yaşar hanımın anıları daha önce Sedat Ulugana tarafından ‘Ağrı İsyanında İstanbullu bir Kadın (Yaşar Hanımın Hatıraları) başlığı ile kitap olarak yayınlanmıştı.) Eyüp Barzani ise yayınlanması için bu hatıraları Sedat Ulugana’ya teslim eder. Ancak, bu anılar İhsan Nuri Paşa’nın Ağrı İsyanı’ndan sonra Paşa’nın sürgünde olduğu İran’da yazılmıştır. Ve anılarında isyana dair belgelerin Ağrı Dağı’nda kaldığını belirtir. Ulugana, hatıralarda yer alan şöyle bir cümleyi aktarıyor bize: “Ağrı’dan ayrılırken bütün evraklarım, notlarım orada kaldı. Onun için birçok hususi unutum, hatırlamıyorum.” Bu durum belgeleri daha da önemli kılıyor. Bu yüzden Taşnaksutyun raporları ve yazışmaları daha da önemli hale geliyor. Ulugana, raporların önemine dair şunları belirtiyor: “…Söz konusu raporlar yaklaşık bir asır sonra nicedir tarih yazımında da ‘mağlup’ gösterilmeye çalışılan Ağrı’daki Kürt cenahını isyan tarihine tekrar güçlü bir şekilde katıyor.” (s.14)
Bu raporların aydınlattığı bir başka gerçek ise Ermenilerin Ağrı İsyanı’ndaki rolüdür. Bilindiği gibi Ağrı İsyanı’nın sadece Xoybun tarafından planlandığı ve önderlik ettiği sanılırdı. Belgeler Taşnaksutyun’un isyandaki rolünü belirginleştiriyor. Ulugana, kitabın girişinde bu konuya dair düşüncelerini şöyle açıklıyor: “Bilinenin aksine isyanın banisi sadece Hoybun değil ve Taşnaksutyun da taşın altına elini koyuyor. Ağrı İsyanı’ndaki Ermeni iştirakı sadece Beyrut’u mesken tutmuş olan zengin eşrafın sağladığı nakdi yardım ile sınırlı değil. İsyanın dibindeki İran şehri Maku’dan Beyrut’a kadarki lojistik ve posta ağını yöneten Ermeni cenahının kendisidir. (s.16)
Zilan katliamı ve BM
Ermeni devrimcilerinin isyandaki rolü, özellikle Ermeni İttihat ve İhtiláliye Komitesi’nden Rupen Paşa ile İhsan Nuri Paşa arasındaki mektuplaşmadan anlaşılmaktadır. Bu mektuplaşmalar Ağrı isyancalarının bazı ihtiyaçlarının karşılanma konusunu içerdiği gibi, Zilan Katliamı’nın uluslararası alana taşıma meselesini de kapsamaktadır. Ermeniler, Kürt katliamını Ermeni katliamının bir devam olarak görmektedirler ve ona göre tepki göstermektedirler. Rupen Paşa, İhsan Nuri’ye yazdığı bir mektupta uluslararası diplomatik faaliyetlere dair şu bilgileri vermektedir: “Van’da icra edilen katliamlar ve tarafınızdaki şiddetli çatışmalardan haberdar olarak dış temsilciliklerimize bilgi vermişim. Uluslararası kamuoyuna ve Sosyalist Enternasyonal ve sözkonusu mesele ile alakadar olan devletlere müracat etmelerini arkadaşlarımdan istemişim. Kürt katliamlarının, Ermeni katliamlarının devamı ve Panturanizm davasının icrası olduğunu belirterek Türk ve Rus askerlerinin topraklarımızdan uzaklaşmaları ve Ermeni, Kürt müttefik ve bağımsız devletlerin kurulması hususunda bize taraftar olmaları talep etsinler. Eğer çabalar yerine ulaşırsa ve eğer bugün müspet bir sonuç elde edilmezse bizim geleceğimiz için zemin hazırlamış olurlar.” (s.51) 14 Temmuz 1930 tarihini taşıyan bu mektup, Zilan Katliamı’ndan hemen sonra kaleme alınmıştır ve uluslararası kamuoyunu hareket geçirmeyi amaçlamaktadır. Ancak uluslararası alanda kayda geçen bir tepki söz konusu olmaz.
Ağrı yönetimi
İsyan boyunca birçok mesele ortaya çıkar ve giderilmeye çalışılır. Sorunları gidermek ve isyanı yönetmek için bölgede bir meclis oluşturulur. 27 üyede oluşan meclis Bağımsız Kürdistan’ın 1. özerk bölgesi olarak tasarlanır. İhsan Nuri’ye ‘Paşa’ ünvanının verilmesini bu meclis Xoybun merkezine önerir ve Xoybun bunu onaylar.
Kitabın ışık tutuğu konulardan biri de Sovyetler Birliği ile ilişkiler konusu. Belgelerden anlaşıldığı kadarı ile İhsan Nuri 1900’ların başında Bakü’de bulunmuş ve burada Mustafa Suphi ile birkaç kez bir araya gelmiş. İhsan Nuri Paşa, Mustafa Suphi’nin kendisinde fazla heyecan yaratmadığını belirtiyor (s. 37) Bundan da önemlisi Bolşevizmin Azerbeycan’daki uygulamalarını gördükleri için Kürdistan için bunun uygulanmaz olduğu kararına varmasıdır. Bunun yanında Sovyetler Birliği’nin Kürt isyanlarını irtica ve derebeylik girişimleri olarak nitelemesi tepki ile karşılanıyor. Xoybun Merkez Komitesi’nin, İhsan Nuri Paşa’ya gönderdiği bir mektupta Sovyetler Birliği ile ‘aramızda katiyen ve katiyen bir münasebetin’ olmayacağı vurgulanır. Xoybun, Merkez Komitesi adına İhsan Nuri Paşa’ya gönderilen 1 Ağustos 1929 tarihli mektupta Sovyetler Birliği hakkında şu görüşler dile getirilir: “(Bolşevik Rusya) şimdiye kadar sırf Türklerin telkinatıyla hareket eden ve Kürdün milletverperliğine ve istiklal yolunda akıttığı kanları irtica ve derebeylik zanıyla gören” bir devlet: “Hiç beyana lüzum yok ki bugünkü Rusya’nın prensipleriyle aramızdan katiyen ve katiyen bir münasebet olamaz.” (s.35) Birinci elden bu belge Kürt örgütünün ve Ağrı isyancılarının, Sovyetler Birliği’ne neden sıcak bakmadıklarını, Türkiye’nin etkisini göstermektedir.
İran’da biten bir ömür
İsyan sürerken Zilan’da katliam gerçekleştirilir. Bu katliamın gerekçesi isyanın insan kaynağını ve desteğini ortadan kaldırmaktır. Bu katliam sonrası psikolojik üstünlük Türk devlet güçlerine geçer. Üstelik İran ile yapılan görüşmeler sonucu Ağrı Dağı’nın İran kısmı Türkiye’ye bırakılır. Böylece isyancıların dünya ile irtibatı ve lojistik yolları kesilir. Bundan sonra isyancılar çok fazla direnemez. Merkez üslerini terk ederler. İhsan Nuri Paşa İran’a sığınır ve yaşamını yitirene kadar Tahran’da yaşar ve oraya gömülür. Sedat Ulugana, kitabında bütün bu gelişmelerin detaylarını ortaya seriyor ve birinci elden belgelerle belgelendiriyor. Sonuç olarak bu kitap tekrar tekrar başvurulacak bir kaynak kitap. İlk kez gün yüzüne çıkan belgelerle Zilan soykırımını aydınlattığı gibi, bu soykırımın eşzamanlı olarak uluslararası kurumlara ve büyük devletlere taşındığını da belgeliyor. Ancak ne zamanın etkili devletleri ne de uluslararası kurumlar bu soykırımı durdurmak için bir girişimde bulunmadığı gibi, diplomatik bir kınamada bile bulunmuyor.
Anılar ve belgelerle İhsan Nuri Paşa
Tanıtım bülteninde kitapla ilgili şu bilgiler veriliyor: “Elinizdeki kitap, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinin askeri, siyasi ve sosyal süreçlerine doğrudan tanıklık etmiş, Kürt tarihinin çok önemli bir kesitinde belirleyici roller üstlenmiş olan İhsan Nuri Paşa’nın anılarını ilk kez gün ışığına çıkarıyor. 1. Dünya Savaşı’nın farklı cephelerinde bizzat bulunmuş olan İhsan Nuri Paşa’nın Balkan Savaşları’ndan Ağrı İsyanı’na değin uzanan serüveni Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu modern tarihlerinin de bir izleğidir adeta.
Okur, onun anılarında, Mustafa Kemal Atatürk’ten Mele Mustafa Barzani’ye, Abdurrahman Qasimlo’den Mustafa Suphi’ye kadar dönemin birçok önemli karakterini İhsan Nuri’nin tanıklığıyla yeniden değerlendirme imkânı edinecek, büyük savaşlara şahitlik eden o çağda Kürtlerin kazanım ve kayıplarını da tespit etme olanağını bulacaktır.
İhsan Nuri Paşa’nın anıları, raporları, mektupları ile, yine ilk kez bu kitapta yayımlanan, Ağrı Dağı’ndaki isyan karargahı ile Xoybun merkez teşkilatı arasında gerçekleşen yazışmalar Kürt tarihinin çok az bilinen bir sayfasına ışık tutuyor. Kürt tarih yazımının yönünü etkileyecek olan bu rapor ve yazışmalar bu kitabı temel bir kaynak haline getiriyor.”
*
Künye:
İhsan Nuri Paşa’nın Anıları
(Ağrı İsyanı Raporları)
Sedat Ulugana
Dipnot yayınları/2023
s. 406