‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesi ile ABD karşısında güç kazanmaya çalışan Çin’in bu amaçla Ortadoğu’yu dizayn etme arayışında rol biçtiği Türkiye’yi ‘Kürt fobisi’ saha dışına itiyor.
Erdoğan Altan / MA
Yunanistan ve İspanya krizleriyle sarsılan küresel ekonominin başında yer alan ABD, bu konumunu korumak için Kore, Çin, Rusya, İran ve AB ülkelerine dönük giriştiği ekonomik dizayn politikalarıyla kapitalist dünyanın açmazlarına “çare” arıyor. ABD kurduğu hegemonyayı daha da sağlamlaştırma hesapları yaparken, Çin, Kore ve Hindistan gibi günden güne büyüyen ekonomiler ise, mevcut pastadan pay alma arayışını yoğunlaştırdı. Ticaret yollarının geçiş güzergahı olarak kabul edilen Ortadoğu’da, 1900’lu yıllarda oluşturulan sınırlar bir süredir yeniden çizilmek isteniyor.
“Arap Baharı” adı verilen ve Tunus’la başlayıp, bugün hala Suriye ile devam eden Ortadoğu’yu dizayn etme savaşlarında Çin, 2013 yıllında eski “İpek Yolu” eksenli “Bir Kuşak Bir Yol” (One Belt One Road-OBOR) adlı yeni bir projeyi dünya kamuoyuna duyurdu. 65 ülkeyi kapsayan 3 milyardan fazla nüfusu ve 1 trilyon dolarlık yatırımı içeren proje, uzmanlara göre, küresel ekonomi ve siyasetin geleceğini önümüzdeki 50 yılda şekillendirecek bir içeriğe sahip.
Bu proje kapsamında çizilen yeni ticaret yollarıyla büyümek ve ABD’nin güç ve etkisini kırmayı amaçlayan Çin, karadan ve denizden Avrupa’ya, İran üzerinden de Ortadoğu’ya açılmayı hesaplıyor. Bu amaçlarına ulaşmak için elindeki ekonomik gücü kullanan Çin, bir süredir Suriye sahasına indi.
Çin’in amacı
Çin, “yüzyılın projesi” olarak adlandırdığı “Bir Kuşak Bir Yol” projesini 2013 yılında uluslararası kamuoyuna duyurdu. Dünya ticaretine kan pompalanacağı belirtilerek, her ne kadar projenin ekonomik ayağı ön plana çıkarılsa da, Çin’in asıl hedefi dünya pazarına kendi ticari anlayışını aşılayıp, yine siyasi ve kültürel hakimiyet kurmak. Avrupa merkezli başlayıp, ABD’nin yaptırım ve ek vergileri ile belli biçimlerde devam eden küresel ekonomik kriz, projeyi ilerletmesinde Çin’in önünü daha da açtı.
Projenin temelinde 3 ana ticaret yolu bulunuyor. Bunlardan ikisi karadan, üçüncüsü ise denizden. Birinci yol, “Avrasya Köprüsü” olarak tanımlanıyor. Bu yol Kazakistan, Rusya, Belarus ve Polonya’dan geçerek Almanya’ya kadar devam ediyor. İkinci yol, Moğolistan ile Rusya arasındaki koridoru oluşturuyor. Üçüncü yol ise, “Orta Asya” olarak tanımlanıyor. Bu yol Çin’den başlayarak Afganistan, Pakistan, İran’dan geçerek Türkiye’ye kadar uzanıyor. Proje kapsamında yine Endonezya, Hindistan ve Singapur gibi Asya ülkelerini birleştiren bir yol daha var.
Aynı kapsamda üç deniz yolu haritası çizilmiş. “Kuzey Buz Yolu” olarak adlandırılan deniz yolu, Kuzey Çin’den Rusya’ya uzanıyor. “Güney Asya Yolu” ile Japonya, Kore ve Asya ülkeleri birbirine bağlanıyor. Üçüncü deniz yolu ise, ikinci yol aşıldıktan sonra karadan Avrupa ülkeleri, yani Hollanda ve Almanya’ya uzanıyor.
Türkiye rol kapma peşinde
ABD ile çelişkiler yaşayan Türkiye, ABD’nin Ortadoğu’yu yeniden dizayn savaşında en çok zarar gören ülkelerden biri oldu. Özellikle Kürtlere dönük yaklaşımda yaşanan ısrar Türkiye’yi kimi noktalarda uluslararası güçlerle karşı karşıya da getirdi. Bu yüzden bir süredir ekonomik kriz yaşayan Türkiye, krizden kurtulmak için ise farklı alternatifler üretme arayışına girdi. Bu alternatiflerden biri Rusya ile kurduğu ilişki. Ancak bu ilişki Ortadoğu’daki gelişmelerle henüz sağlam bir temele oturtulmaktan uzak.
Bu tabloda Kürtlerin rolü ise, her geçen zaman içerisinde daha da belirginleşiyor. Bu yüzden Çin’i bir başka alternatif olarak gören Türkiye, projede rol alma arayışı içinde. Ekonomisini Amerika ve Avrupa’nın etkisinden çıkarmak için Çin ve Rusya’ya yaklaşan Türkiye’nin, bu amaçla bir araya gelinen Çinli devlet yetkililerine transit geçilen bir ülke konumunun ötesinde daha fazla rol alma isteklerini ilettiği gündemde.
Türkiye’nin rotasını kırdığı bu hat, ABD ile önümüzdeki dönemde daha fazla çelişki yaşanıp, karşı karşıya gelmesi demek. Nitekim ABD, Çin’in bu projesini hegomonyasına dönük bir tehdit olarak görüyor. Projeyi daraltmak için Ortadoğu ülkelerine ambargo uygulayan ABD’nin Rahip Brunson’un tutuklanması ile Türkiye’ye dönük giriştiği ekonomik ambargo da bu adımlardan biri. Türkiye ve diğer ülkelere dönük benzeri baskıların önümüzdeki dönemde artma olasılığı yüksek. Yine Çin’in bu projesinde Türkiye ile birlikte yer alma arayışında olan Almanya ve ABD arasındaki çelişkilerin perde arkasındaki neden de bu nokta.
Kürtler kilit noktada
ABD’nin ambargosu karşısında Türkiye’ye ilk destek verenlerden biri projenin sahibi Çin olmuş ve 35 milyar dolar kredi açmıştı. Projede almak istediği rol doğrultusunda Türkiye, Kürt coğrafyasında tam egemenlik sağlama niyetinde. 20’nci yüzyılda yönünü Avrupa’ya çeviren Türkiye için gelinen aşamada Ortadoğu’ya yayılmak bu nedenle daha fazla önem taşıyor. Zira Çin’in projesinin en önemli ayaklarından biri, İran ve Türkiye arasındaki sınır bölgesi. Özellikle Türkiye, İran ve Irak üçgenindeki bölge, Türkiye’nin bu projeye katılımı açısından önemli bir noktada. Bu nedenle Kürtlerin rolü daha da etkili bir hal alıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, projeye daha fazla dahil olma konusunda Çin’i razı etmek için burayı kendi kontrolü altına almak istiyor. Bu hesapla önünde iki yol var. Birincisi, Kürtlerin saf dışı edilmesi, ikincisi ise işbirliği yapmak. Ancak son dönemde Xakurkê bölgesine yönelik operasyonlar, birinci tercihin benimsendiğinin işareti.
Xakurkê saldırısı
Bu tercihle AKP iktidarı 10 Mart 2018 tarihinde Xakurkê alanına dönük operasyonı başlattı. Xakurkê’ye operasyon devletin sınır ötesi operasyonunun 30’uncusu olarak tanımlandı. Operasyonun karakteri de geçmişte yapılan operasyonlardan oldukça farklı. Türkiye eskiden sınır ötesi operasyonlarını bir gerekçe ile başlatırdı ama hem Afrîn hem de Xakurkê’ye yönelik operasyonların tüm bölgeyi kapsayacağı açıklandı. Türkiye, Xakurkê’ye girmeyi Çin projesinde kalıcı olmak için önemli görüyor. Çünkü bu bölgedeki PKK’lilerin varlığı, Türkiye için bir engel durumunda.
Çin projesinde Türkiye’ye geçişin en önemli noktalarından biri Tahran’dan Tebriz’e, oradan da Hakkari’nin Şemdinli-Yüksekova ilçeleri üzerinden ülkenin batısına uzanan yol. Bu bölgeler ise, yine yoğunlukta PKK’nin faaliyet alanları. Türkiye, Xakurkê ile başlayıp PKK’nin güç olduğu alanlarda hakimiyet sağlamak istiyor.
Çin’in alternatifleri hazır
Bölgeye yönelik uzun süredir devam eden bu operasyondan sonuç alınamaması halinde Türkiye’nin projeye girme konusunda Çin’i ikna etmesi oldukça zor. Çin’in ise şimdiden iki alternatif yol belirlediği konuşuluyor. Biri Irak’tan doğrudan Suriye’nin Akdeniz kıyılarına, oradan da Avrupa’ya uzanacak yol. Diğeri ise, İran, Azerbaycan, Gürcistan ve Rusya’nın kuzeyinden Avrupa’ya uzanacak yol. Bu her iki alternatifte de Türkiye’nin rolü ortadan kalkıyor. Hata birinci alternatifte öngörülen yol Tahran, Musul ve Halep olarak geçiyor. Bu bölgelerde Kürtlerin etkisi fazla. Bu da Türkiye için büyük bir tehlike olarak algılanıyor.
Türkiye’nin başarısızlık ihtimalini değerlendiren Çin Cumhuriyeti, 24 Temmuz’da “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin bazı sorunlardan kaynaklı ertelenebileceğini açıkladı. Çin’in diğer adımları atmasında ise, Ortadoğu’daki dengeler belirleyici olacak.
Sonuç olarak Türkiye’nin Xakurkê bölgesine yönelik operasyonunu ekonomik arayışların dışında tek taraflı olarak değerlendirmek yanlış. Mevcut gelişmelerle okunduğunda giriştiği yolda Türkiye’nin asıl açmazı, değişen dünyayı Kürtler konusunda hala statükocu zihniyetle okuması.