İki isyana önderlik eden İhsan Nuri Paşa ve Yaşar Hanım’ın anıları isyancı bir ömrün özeti…
Hüseyin Kalkan
İhsan Nuri, Türk ordusunda bir subaydır. İstanbul’da Kürt aydınları ile tanışınca perspektifi değişir ve Kürtlük davası için çalışmaya başlar. 1924 yılında emrindeki askerlerle birlikte isyan eder ve dağa çıkar. İsyan başarılı olmayınca Rojava’ya geçer. Daha sonra Ağrı Dağı’nda, Ağrı İsyanı’na önderlik eder ve uzun süre Türk güçleri ile savaşır. Hem 1924 Beytüşşebap İsyanı hem Ağrı İsyanı ile ilgili yayınlanmış çalışmaları bulunmaktadır. Ama ilk kez İhsan Nuri Paşa’nın ve eşi Yaşar Hanım’ın bütün hatırları iki kitap halinde yayına hazırlanıyor. Fransa’da çalışmalarını sürdüren Dr. Sedat Ulugana ile bir süreden beri üzerinde çalıştığı bu proje üzerine konuştuk.
İhsan Nuri Paşa ve eşi Yaşar Hanım’ın anılarına dair yeni bir kitap hazırlığınız var. Önümüzdeki günler yayınlayacağınız bu kitabı anlatır mısınız?
İki ayrı kitap yayınlayacağım. Bunlarda biri İhsan Nuri’nin anıları diğeri ise İhsan Nuri’nin eşi Yaşar Hanım’ın anılarını kapsıyor. İhsan Nuri’nin anılarının sadece Ağrı İsyanı’ndan ibaret olduğu sanılır, oysa Bitlis’teki çocukluğundan İran’daki mültecilik günlerine kadar -1960 yılına kadar- uzun bir dönemi kayıt altına almış. Bunların orijinali 100 sayfadır. Hayatında önemli dönemeçler var. Çocukluğundan 1. Dünya Savaşı’ndan söz ediyor. Kemalistlerle tanışması, Azadi Örgütü ile tanışması, daha sonra Ağrı Direnişi hazırlıkları, Ağrı Direnişi ve Ağrı Direnişi’nden sonrasını kapsıyor anıları. Ağrı Direnişi ve sonrasına dair söyledikleri önemlidir. Biz bunları bilmiyorduk hiç. İhsan Nuri bir askerdir, bir asker edasıyla yazmış. Eşi Yaşar Hanım ise yine İhsan Nuri ile olan hayatını yazmış. Denilebilir ki Yaşar Hanım, İhsan Nuri’nin yolunu izlemiş. Evlendiğinde zaten 18 yaşındaymış. Evlendikten sonra hayatı bu evliliğe göre şekillenir. İstanbullu genç bir kadın ama kendisini Kürt meselesinin tam ortasında buluyor. Bu anlamda onun da tuttuğu günlükler çok mühim. Yaşar Hanım’ın günlükleri 200 sayfa. Osmanlıca kaleme almış ama Farsça bir nüshası da var.
Bu el yazması metinler sizin elinize nasıl geçti?
İhsan Nuri’nin ve eşi Yaşar Hanım’ın anılarını merak ediyordum. Araştırıyordum. Çünkü bu anılardan söz ediliyordu ama ortalıkta yoktu. Prof. Dr. Kumru Toktamış var. Amerika’da yaşıyor. Kendisi Yaşar Hanım’ın öz yeğeni. O bana haber verdi sağ olsun. Konu ile ilgili olduğumu biliyordu. ‘Bunlara bir bakabilir misin?’ dedi. Daha sonra beni Eyüp Barzani ile görüştürdü. Eyüp Barzani, Melle Mustafa Barzani’nin kardeşi Şeyh Babo Barzani’nin oğlu. Kendisi İsviçre’de yaşıyor. Bu günlükler ondaydı. Yaşar Hanım sadece günlükleri değil, kendi nişan yüzüğünü de ona teslim eder. Çünkü içinde İhsan Nuri’nin ismi yazılıdır. Bir de İhsan Nuri’nin Ağrı İsyanı boyunca takmış olduğu bir Kürdistan bayrağı rozeti vardır. Onu da 1983’te Tahran’da Eyüp Barzani ile görüştüğünde ona verir. Kendisi çok yaşlı ve hastadır. Bir anlamda kaybolmasını engellemiş olur. Kumru Hoca’mın yönlendirmesi sonucu ben İsviçre’ye gittim, Eyüp Barzani ile görüştüm. Hemen teklif etti. ‘Lütfen bunları alıp üzerinde çalışır mısın?’ dedi. Ben de kabul ettim. Şu anda İhsan Nuri’yi bitirmek üzereyim. Yaşar Hanım’ın anılarında ise yarıya gelmiş bulunuyorum. Yaklaşık bir ay içinde kitap olarak basılacak.
Daha önce İhsan Nuri’ye ait Ağrı İsyanı’na ilişkin bazı şeyler basıldı galiba.
Evet, Ağrı İsyanı’na dair bölümü basıldı. 1988-1989’da İhsan Nuri, İsmet Şerif Vanlı ile görüşüyor. Sadece Ağrı İsyanı’na dair bölümünü ona teslim ediyor. Daha sonra bu bir yayıncıya geçiyor. Lakin metne hakim olmayan yayıncı ya da çevirmenin bu kısmı bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde tahrip ettiği görülüyor.
Siz bu bölümü de kitaba aldınız mı?
Evet, aslına sadık kalarak bu bölümü de kitaba aldım. Bu kitap çıktığında Ağrı İsyanı’na dair bildiklerimizin bir kısmını düzeltmek durumunda kalacağız.
Anılarından hareketle bize İhsan Nuri’yi anlatır mısın?
Anılarına, “1926-1930 yılları arasında Ağrı Dağı’nda (Ararat) Kürt ulusunun genel kumandanı” cümlesi ile kendisini tanıtarak başlar. İhsan Nuri 1919 beri İstanbul’da bulunan Kürdistan Teali Cemiyeti ile ilişki içinde olduğunu yazıyor. Ama 1919 ile 1923 arasında hayatında tam bir netlik yok. Bu belirsizlik aslında o dönem tüm Kürt siyasasının da taşıdığı belirsizliktir. İhsan Nuri’nin 1922-23 itibarı ile Azadi Örgütü’nden haberi oluyor. Cibranlı Halid ile görüşüyor. İhsan Nuri’nin kendisi de Cibran aşiretindedir. Bir akrabalık da söz konusu. Halid Bey’in o zaman rütbesi yarbaydır, İhsan Nuri yüzbaşıdır. 1924 seçimlerinde İhsan Nuri Bitlis milletvekili olmak ister, Atatürk onu engeller. Kendi anılarında anlattığı kadarı ile Atatürk bizzat yolunu keser. Bu süreçten sonra İhsan Nuri, Azadi’ye dahil olur. 1924’te emrindeki askerlerle birlikte isyan eder. İhsan Nuri’nin 1924 Beytüşşebap İsyanı ile ilgili anlattığı şey şu: ‘Amaç Şırnak, Bitlis ve Siirt’i alıp müstakil Kürdistan’ı ilan etmek. Ama işler istediğimiz şekilde gitmedi. Bundan dolayı biz yurt dışına kaçmak zorunda kaldık’ diyor. İsyanın Azadi tarafından örgütlendiğini, kendisinin önderlik ettiğini yazıyor.
Nereye kaçıyorlar?
Herkes İhsan Nuri’nin Irak’a kaçtığını biliyor. Ama öyle değil. İhsan Nuri önce Rojava’ya kaçar. Sonra Şengal’e geçer, oradan da Bağdat’a geçer. İran üzerinde Ağrı’ya geçer. Bu süreç iki yıl sürer. Yaşar Hanım Türkiye’de kalır.
Kürt kamuoyu İhsan Nuri’yi daha çok Ağrı Direnişi ile tanıyor. Ağrı İsyanı’nda İhsan Nuri’nin rolünü anlatır mısınız?
İhsan Nuri, Maku’ya dönüp bir müddet çerçilik yapar. Buradan kazandığı para ile iyi bir tüfek ve at alır. 1926 yılının bahar ayında kuzeni Hesenanlı Sêvdîn Ağa ve bir grup Hesenanlı süvari ile birlikte Serhat bölgesine gelir. Zaten akabinde Ağrı Direnişi başlar. Ağrı Direnişi’nde Ermeni kuvvetleri de yer alır. Direniş boyunca emrindeki savaşçılar Türk birliklerini yer yer bozguna uğratır. 1927 yılında Kanikork Savaşı’nda Türk ordusuna yüz küsur zayiat verdirince Xoybûn tarafından “paşalık” rütbesi ile taltif edilir. O güne dair duygularını “Ulusumun bana vermiş olduğu bu şerefli rütbe Türk devletinin bütün rütbelerinden daha şerefliydi” şeklinde yazar.
Paşalık rütbesi aldığı yıl Ağrı Dağı’na hava saldırısı düzenlenir. İhsan Nuri birlikleri olası bir hava saldırısına karşı eğitmiştir, savaşçılar herhangi bir kayıp vermezler, lakin İbrahim Heskiyê Telli’nin yaşlı annesi ve bir çoban yaşamını yitirir, eşi Yaşar Hanım da boynundan yaralanır. Hava saldırısına karşılık veren savaşçılardan Eyüp Paşa’nın 12 yaşındaki oğlu İbrahim bir uçağı darbelemeyi başarmıştır, uçak Ağrı eteklerine acil iniş yapmak zorunda kalır. İhsan Nuri uçağı ateşe verir, o esnada büyük bir patlama meydana gelir, iki çocuk yaşamını yitirir. İhsan Nuri, “Uçağın içinde patlamamış bomba olabileceği aklıma gelmemişti. İki Kürt çocuğunun ölümü beni sarstı” diyerek üzüntüsünü dile getirir.
Ağrı İsyanı nasıl sonuçlanır?
Anladığım kadarı ile orada küçük bir devlet kurarlar. Ağrı Kürt Cumhuriyeti. 1928 yılından itibaren Ağrı merkezli Kürt hükümeti muazzam derecede olmasa da olanaklar dahilinde artık kendisini tanzim etmiştir. Birlikler üniforma giyiyor, sabahları marş okuyor ve bir yerden bir yere giderken umumiyetle “Kürt bayrağı” taşıyorlar. Ayrıca hükümetin nezdinde matbaa ve köyler arası telefon şebekesi de mevcuttur. Xoybûn bu faaliyetleri destekler. Daha Bağdat’ta bulunduğu sırada Xoybûn ile görüşür. Sonrası malum; devlet “iç ihanetler”i derinleştirir… Şeyh Abdülkadir taraf değiştirip devlete çalışmaya başlar. Türk devleti ise kendisine İhsan Nuri’yi öldürme görevi verir, iç kavgalar büyür. Türk devleti, İran ve Sovyetler ile anlaşır. Öyle ki 1929 yılından itibaren Sovyet birlikleri de aralıklarla kendilerine saldırırlar, birçok Ermeni savaşçı öldürülür, Ardeşir Muradyan esir alınır. İran, direnişçilere gönderilen cephane ve erzaka el koyar. 1930 yılına gelindiğinde ise 80 bin civarında asker bölgeye yığılır. Zîlan’da binlerce sivil katledilir, direniş çökertilir. Ağrı’daki ateş çemberini yaran İhsan Nuri, yüzlerce savaşçı ve ailelerinden oluşan bir kafile ile sonbaharda İran’a geçer.
Yaşar Hanım Ağrı’ya ne zaman ve nasıl geliyor?
Devlet bir dönem Yaşar Hanım’ı İhsan Nuri’ye karşı kullanmak ister. Boşanması için Yaşar Hanım’a baskı uygulanır. Yaşar Hanım hiçbir zaman boşanmayı kabul etmez.
Yaşar Hanım Türk mü?
Yaşar Hanım, İstanbullu bir Türk’tür. Aslen Kafkas kökenli ama İstanbul’da doğup büyümüştür. Babası cerrah olan İstanbullu bir Osmanlı kadınıdır. Abisi Ali Haydar Bey de askeri doktordur. Ali Haydar üzerinde Yaşar Hanım’a baskı yaparlar. İhsan Nuri 1926’da Ağrı’ya geldikten sonra bu baskılar sürer. İhsan Nuri anılarında Ağrı’da beyaz bayrak taşıyan bir Türk askerinin kendisine boşanma belgelerini evrakları getirdiği ve kendisini ‘Sizin devletinizi tanımıyor ki sizin mahkemeleriniz tanıyayım’ deyip kovduğu yazar. 1926 sonlarında devlet ile Ağrı kuvvetleri arasında bir ateşkes imzalanır. Bu ateşkes yaklaşık olarak 1 yıl sürer. Bu ateşkes sırasında Türk subaylarla birkaç görüşme gerçekleşir. İsyandan vazgeçmesi için rütbe ve mal mülk teklif edilir. İhsan Nuri bunları kabul etmez. ‘Tek isteğim Rom’un (Türklerin) Kürdistan’ı terk etmesidir’ diyor. Bu defa kişisel bir isteği olup olmadığını sorarlar. İhsan Nuri, eşinin Suriye gitmesine izin verilmesini ister. Devlet de bir iyi niyet beyanı olarak Yaşar Hanım’ın Suriye’ye gitmesine izin verir. Yaşar Hanım, Xoybûn’un aracılığı ile Kobanê’ye geçer. Kobanê’de Mustafa Şahin Berazi’nin evinde kalır. Sonra Xoybûn tarafından Güney Kürdistan’a geçirilir. Yine Xoybûn kuryeler aracılığı ile İran Tebriz’e gönderilir. Tebriz’de artık Ağrı’ya yakındır, İhsan Nuri Bey bir kurye gönderir, kurye Yaşar Hanım’ı Ağrı Dağı’na getirir. 1927 itibari ile Yaşar Hanım artık Ağrı’dadır.
Sonra birlikte İran’a geçerler.
Evet, İran’a geçmeleri ilginçtir. Ermeni kuvvetleri Ağrı’dan ayrılmadan önce Yaşar Hanım’ı güvenlik nedeni ile birlikte götürmek isterler. Yaşar Hanım kendi anılarında anlatıyor “Ben dedim ki ben öleceksem de İhsan Nuri ile birlikte ölürüm” diyor. İsyan bittikten sonra birlikte İran’a geçerler. İran’da siyasi sığınma talebinde bulunur, lakin cezaevine atılır.
Anılarda İran’daki yaşantılarına dair anlatımlar var mı?
İhsan Nuri oraya geçtikten sonra kısa bir süre cezaevinde kalır. Diğer Ağrı kuvvetleri komutanları da ordadır. Rıza Şah kendisine söz verir. ‘Ben olduğum müddetçe sen Türkler teslim etmeyeceğim’ der ve sözünü tutar. Buna karşılık İhsan Nuri’den siyasi faaliyetlerin içine girmemesini ister. Cüzi bir maaş bağlarlar. Bazen keserler. Bazen tekrar bağlarlar. İkinci Dünya Savaşı yıllarında verilen maaşı kesilir. Bunun üzerine şoförlük yapar.
İhsan Nuri İran’da mı vefat eder?
Evet, İran’da vefat eder. Yanılmıyorsam 1974 yılında bir sabah Yaşar Hanım eşini ekmek alması için fırına gönderir. İhsan Nuri geri dönmez. Yaşar Hanım aramak için dışarı çıkar ve mahalle esnafı eşine bir motosikletin çarptığını ve hastaneye kaldırıldığını söyler. Yaşar Hanım hastaneye koşar. Ancak İhsan Nuri’yi geri döndürmek mümkün olmaz. Motosiklet sürücüsü de oradadır. Çarptığı adamın kim olduğunu öğrenince duvar dibine çöker ve göz yaşı döker. İhsan Nuri birkaç gün komada kalır, sonra vefat eder. Yaşı o zaman 80’i geçmiştir.
Mezarı İran’da mı?
Evet, Tahran’da Bırıştı Zehre adlı mezarlıktadır.
Yaşar Hanım İran’da kalmaya devam mı eder?
Yaşar Hanım orada kalmaya devam eder. Kumru Hoca’nın anlattığı kadarıyla ailesini görmek için 1960’lı veya 70’lı yıllarda bir defa Türkiye’ye gelir. İstanbul’a. Daha sonra tekrar İran’a dönüyor. Çocukları hiç olmamış. Bir evlatlıkları var. Yaşar Hanım onun yanında kalır. 80’lerin ortasında orada vefat eder.
***
İhsan Nuri ve Yaşar Hanım
Bitlis eşrafından Cibranlı Eliyê Qilê’nin oğlu olan İhsan Nuri anne tarafından ise Hesenanlı Fettullah Bey’in ailesi ile akrabadır. Ayrıca 1926 senesindeki Siirt Polis Müdürü İbrahim Efendi, İhsan Nuri’nin dayısıdır. 1903 senesinde Bitlis’te hem büyük bir deprem olur hem de küçük çaplı bir halk isyanı vuku bulur, o yıl İhsan Nuri Bitlis’ten ayrılır. Erzincan ve İstanbul’da askeri okullarda okur. Öğrenci iken İttihatçılara katılır, Balkanlar’da Arnavut, Yemen’de de Arap isyancılara karşı savaştıktan sonra Birinci Dünya Harbi’ne katılır, kıl payı ölümden kurtulur. İstanbul’daki Kürt aydınlar ile tanışır ve Jin gazetesinde yazılar yazmaya başlar. 1924 yılında Beytüşşebap İsyanı’na önderlik eder. Başarılı olmayınca sınır dışına çıkar. Daha sonra Ağrı’ya geçer ve Ağrı Direnişi’ne önderlik eder. Yaklaşık 4 yıl süren direnişten sonra İran’a gider ve orada bir trafik kazası sonucu yaşamını yitirir. Iğdır-Doğubeyazıt yolunda, kendi deyimi ile “Ağrı Dağı’nın gölgesinde” Yaşar Hanım’ı görür ve aşık olur. Yaşar Hanım da onu sever, 1920’lerin başında evlenen çift Ağrı’dan sonra İran’da yaşar. Yaşar Hanım da İran’da vefat eder ve oraya gömülür.