Murat Özyaşar’ın Aslı Gibidir:Diyarbakır Hikâyeleri isimli yeni kitabı raflarda yerini aldı. Aslında ‘dikkat dikkat’ diye bir uyarı da olmalı bu kitabın başında ve devamında şu yazılmalı: ‘Bir yazar kendi şehrini yazıyor!’
Ahmet Güneş/ İstanbul
Tanıklığa çağıran her şey gizli bir tembih ile başlar:Unutma! Böyle imlenmiş bir gerçeği pusula etmek kolay olmasa gerek. İşte burada cesaret de devreye giriyor. Sonra şehirler ve yaşananlar…
Aslı Gibidir:Diyarbakır Hikâyeleri de böyle bir hissiyatla okutuyor kendini. Murat Özyaşar’ın Ayna Çarpması ve Sarı Kahkaha öykü kitaplarından sonraki yeni kitabı Doğan Kitap etiketiyle raflarda yerini aldı. Aslında ‘dikkat dikkat,’ diye bir uyarı da olmalı bu kitabın başında ve devamında şu yazılmalı: “Bir yazar kendi şehrini yazıyor!” Ben şöyle yazayım o zaman: Bir Kürt yazar Diyarbakır olmaya direnen Diyarbekîr’i, Amed’i, Dikranagerd’i yazmış! Ama sadece bir şehir değil bu yazılan. Bir kuşak da yazılmış. Taş atmayı, aniden, bir gecede politikleşerek büyümeyi de yazmış. Dilde ise kır olmayı, kararmayı, yani karaşın kalmayı…
Aslı Gibidir, Yaşar Kemal’in Röportaj Yazarlığında 60 Yıl kitabındaki bir röportajıyla başlıyor. Yani o esnada yerinizi düzeltiyorsunuz. Diyarbakır’da Yaşamak başlığıyla da rahatlıyorsunuz. Çünkü o rahat daha sonra fena halde rahatsız edecektir, yani hatırlatacaktır. Hafızaya davet göndererek tane tane, yavaş yavaş önünüze bırakıyor olanları. Dokuz başlıkta, yani dokuz parçayla bir Diyarbekîr panoramasını, bir yazarın şehrine ayna tutmasını ve kahkahanın yer yer sarılaşmasını okuyorsunuz. Sarı dediysem her şey için geçerli değil bu, illaki ‘karaşın’ yerden.
Bir yazarın iç muhasebesi
Kepenk kapatma eylemleri, sokak ortasında meçhule bırakılan ve devlet sırrına dönüşen cinayetler, kitlesel protestolar ve izahından mizah yaratan çıkışlar… Bir yazarın, Özyaşar’ın tanıklığıyla anlatılıyor. Vakanüvis olmakla sınırlı değil bu anlatım dili, imgenin hakikatle sınanması, biriktirilen görme biçimleri, iki dilli olma halleri. Bir Kürt yazarın anadilinde değil de Türkçe yazmada karar kılması, kararın ‘karaşın’ kalmadaki ısrarı ve daha neler neler…
Okumak faklı bir görme biçimidir kuşkusuz. Yazar yazdığını, gördüğünü, görmek istediğini yazar nihayetinde. Peki okur? Peki yabancılaşma veya metamorfoz? Aslı Gibidir’de sayfalar arasında okur kendine de varabiliyor, görme biçimini keşfediyor; yani değişiyor. Diyarbekîr’i ve bu şehir ile alakalı olarak çokça yer verilen metinlerden aynı zamanda sosyolojik ve hatta psikolojik göndermelerden birini bırakıyorum: “Bütün dünya âlem sağlıklı bir yaşam için yürüyüş yaparken, Kürtlerin sadece “yaşamak” için dağ bayır yürüyüş yaptığı, ayakta kalmak için “ayaklanmanın” zorunlu olduğu şehirdir Diyarbakır.”
Dünya Ana’nın ‘kimsiz’ kalması
Çayan Demirel’in Dersim Katliamı’nı anlatan ‘38 Belgeseli’nde bir tanık var: Dünya Ana. Bu belgeselde Dünya Ana yaşananları anlatırken şunu demişti: “Kimsiz kaldım!” İşte Özyaşar, bu ‘kimsiz’ kalma halinin başka anlamının peşinden koşturuyor bizi. Bunu yaparken Türkçe yazan bir Kürt yazarın çelişkileri, sebepleri, hakikati ve rüyasındaki alaşımların benzersizliği önümüze seriliyor ve tabii samimiyetle.
Diyarbekîr’in avareleri, Newroz kutlamaları, devletle karşılaşmalar, dengbêjler, herhangi bir köşe başında polislerce hizaya çekilen çocuklar, renklerin ölüm kalım sebebi sayıldığı zamanlardan bir dilim. Yani kitaptan bir alıntıyla tanımlamak gerekirse, Özyaşar’ın şu uzun ve uzanınca daha da uzayan cümlesiyle tarif edebiliriz Amed’i: “Aslında sadece bunu demeliydim galiba: İçinde devletin ve isyanın geçtiği uzun bir cümledir Diyarbakır.”
Özyaşar’ın elbette kitapta yer alan metinleri önemli ama önceki kitaplardaki üslubun ve yazarın özgün sesinin duyulduğu Kar Uykusu ile Parçalı Bulut İstasyonlar: Diyarbakır Tren Garı metin-öyküleri özellikle birer defadan fazla okunması gereken bölümler. Çünkü Diyarbekîr’in siyasal ve sınıfsal atmosferine yer bırakan, anlam verdirten mevzular
Bir barış neferi olmaya kendini adamış, son günlerde Beyaz Tülbentliler olarak adlandırılan annelerden Meryem Ana’yla tanışan Özyaşar’ın onu ve mücadelesini yazdığı bölüm ise uzun bir sorunu ve sonuçlarını hatırlatıyor
Kitaba desenleriyle katkıda bulunmuş Selçuk Demirel’in çizimleri ise Özyaşar’ın bıraktığı boşluklara uçurtma olmuş. Sayfalar arasında gezinirken metinlerin desenleri de alıp götürüyor okuru.
Hasılı Murat Özyaşar bu kitapla, Ece Ayhan’dan mülhem şöyle sesleniyor okura: Velhasıl onlar vurdu biz direndik kardeşim! Kürtçe yazılınca şöyle çevirebildim: “Wan li me da, me jî berxwe da!”
Bir gün bir yere yazmıştım, bir daha da o kağıda denk gelemedim. İnsanın aklına yazılan cümlelerden, bu kitabın bir tespiti olarak buraya yazılmış olsun: Kürtlerin kayıp kuşağı yoktur, kaybedilen kuşakları vardır.
İtalo Calvino’nun Görünmez Kentler’i, Orhan Pamuk’un İstanbul’u, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’i nasıl bir çağrışımlar ve tanıklıklar panoraması ise Aslı Gibidir-Diyarbakır Hikâyeleri de böyle bir duruşun-oluşun eseridir. Özyaşar’la Yeni Yaşam gazetesi için yaptığımız söyleşide şöyle demişti: “Sözün değiştirme kudreti var!” Bu değiştirme kudretini bu kitapta görebiliyoruz.
Murat Özyaşar kimdir?
Murat Özyaşar, 1979’da Diyarbakır’da doğdu. İlk kitabı Ayna Çarpması ile 2008 Haldun Taner Öykü Ödülü ve 2009 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü aldı. Sarı Kahkaha adlı kitabı ile 2016 Uluslararası Balkanika Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü. Kitapları Fransızca, Kürtçe ve Farsçaya çevrildi. Aslı Gibidir: Diyarbakır Hikâyeleri’nde yer alan yazıların bir kısmı İstanbul Art News, Yokuş Yol’a, K24 dergilerinde ve Evrensel, Cumhuriyet, Le Monde gazetelerinde yayımlandı.