18 Aralık Pazar günü “hasta ve infazı yakılan tutsaklara özgürlük ve tecride son” başlığında Kadıköy’de yapılmak istenen yürüyüş esnasında İstanbul İl Eş Başkanı Ferhat Encu’ya işkenceci bir polis tarafından önce küfür edilip akabinde tokat atıldığı görüntüleri, büyük bir öfkeyle yüzümüzde ve tüm zihnimizde hissederek izledik.
Bu tokat planlı gerçekleştirilmiş bir eylemdir. Tokadı atan polis 3 aydan fazladır Kadıköy ve İstanbul’daki tüm demokratik kitle eylemlerine kendisinin de içerisinde olduğu bir ekiple, öldürmeye yönelik uygulamalar gerçekleştirmektedir ve hakkında işkence iddialarıyla suç duyuruları vardır.
Bu ekibin diğer polislerden farklı uygulamalar içerisinde olduğunu biliyor ve alanlarda birebir yönelimlerine maruz kalıyoruz. İktidarın ve içerisindeki inisiyatif alan farklı odakların toplumda kaos yaratmak, topluma korku salmak amaçlı faaliyetlerini seçim süreci adına devreye soktuğunu bu örnekte de görebiliyoruz. Taksim’de gerçekleştirilen katliamın ardından muhalefet cephesindeki öznelere karşı her hafta yapılan yeni saldırılara şahit olmaya başladık.
Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz, IŞİD-Erdoğan ilişkilerini deşifre etmesi sonrası geçen hafta bıçaklanmıştı. Bu hafta ise önce Deva Partililere bıçaklı saldırıda bulunuldu ve ardından Ferhat Encu şahsında tüm Kürt halkına karşı bu alçak saldırı gerçekleştirildi.
Tokat atarak gerçekleştirilen bu saldırının birçok mesajı ve anlamı bulunuyor.
Bu tokat, Kürt halkının dinmeyen mücadele azmini kırmaya yönelik atılmıştır. Bu tokat, Kürt halkı ile iktidar arasındaki irade savaşında iktidar yenilgisinin somutlaşma hali olmuştur. Bu tokat, Kürt halkını aşağılayabilme amacıyla atılmıştır. Bu tokat hayatı boyunca asla zulme karşı irade koymamış ve her daim zalimin güvenli alanında var olanların çürümüşlüğüdür.
Bu tokat, asla sadece Ferhat Encu’ya atılmamıştır.
Bu tokat Roboski’de, Ankara Gar’da, Suruç’ta gerçekleştirilen katliamların adalet mücadelesinde gerçeğin ortaya çıkmaya başlamasının korkusuna aittir. Bu tokat, faşizme karşı zindanlarda açığa çıkan direnişlerin kendilerinde yarattığı çaresizliğe dairdir.
Bu tokat, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yitirdiklerimize olan bağlılığımızın kırılamayışının hıncıdır.
Fikre dair karşı fikri olmayanın elinden sadece gelenin bir tokat olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Bir fikre tokat atarak ortadan kaldırabileceğini düşünen tükenmişlik halidir aynı zamanda.
Kadın özgürlüğüne tahammül edemeyişin ve ekolojik bir yaşama fırsat vermeme gayretinin sembolüdür bu tokat. Kürt işçi sınıfının eşitlik mücadelesindeki etkinliğini durduramamanın itirafıdır bu tokat.
Savaştan beslenen ve barışın gerçekleşmemesi için elinden geleni ardına koymayacak bir zihniyetin tezahürüdür bu tokat. Türkiye halkları arasındaki barış ihtimalini ortadan kaldırmaya yönelik korkunç bir provokasyondur. Bu tokat ülkeyi bölme girişimidir. Yeri gelmişken ve onların kelimesiyle söyleyelim; “bu tokat bölücüdür.”
Halkta korku ve panik yaratacak eylemlerin ve provokasyonların seçim süreçlerinde farklı aktörlere ihale edildiğini biliyoruz zira bu ihaleyi bir dönem almış Sedat Peker’in itiraflarını hatırlamakta fayda var.
Ne diyordu Sedat Peker; “Ülkede korku iklimi yaratmak için silahlanın çağrısını yapmam ortak fikirdi. Oluk oluk kan dökülme çıkışını yapacağından haberdar değildik diyemezsiniz. O tarihlerin birkaç gün öncesinde yaptığım görüşmelerin HTS kayıtları da ortaya çıkacaktır.”
Dün Sedat Peker’e ihale ettikleri bu kaos ortamı yaratma ihalesini bugün kendi içlerindeki ekiplere havale etmiş görünüyorlar.
Kaybedeceklerini anladıkları an her türlü kötülüğü, katliamı ve provokasyonları devreye sokabileceklerini artık dünyada bilmeyen kalmadı. İşte seçim sürecini darbe pratikleriyle oluşturmaya başladıklarının önemli işaretlerinden biri de bu tokattır.
İşkenceci bir polisin tokat atarak Kürt halkının iradesini kırmaya çalışmasının Kürt halkında nasıl yankılanacağını, Kürt halkının yaşadığı acıları bilmeyen, empati yapmayanlar anlayamaz. Büyük bedeller ödenerek oluşturulan demokratik siyaset yapabilme olanaklarını ortadan kaldırmaya yönelik bu eyleme karşı dayanışma gösteren, ertesi gün HDP’nin yanında olan herkesin olayın ciddiyetini ve önemini anladığını görmek umut vericidir ancak en umut duyduğumuz yerlerden göstermelik dayanışmaların da hayal kırıklığı yarattığını söylemek gerekir.
Her şeye rağmen bu tokadı yüzünde, kalbinde ve zihninde hisseden büyük bir kitlenin öfkesi ve hesap sorma arzusuyla seçim sürecine giriyoruz. Seçim çalışmalarında ve sandık günü bu tokadın hissi bir yanımızda olacak ve bu tokadın hesabını hem sandıkta, hem sokakta, hem de özgürleşecek mahkeme salonlarında soracağız.
O tokadı atanı ve attıranı unutacağımızı düşünenlerin tarihe bakmaları yeterlidir.
Öfkesi yıllarca sürecek bu tokadın hesabı iktidara pahalıya mal olacak.