İktidar Hakkari Belediyesi’ne kayyum atadı, sonrasında mahkeme de karar çıkartıp Hakkari halkının iradesiyle seçilmiş Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış’a 19 yıl 6 ay ceza vererek hapse koydu.
İktidar bir sömürgecilik hukukunu icra etti, yürürlükteki yasaları dahi ayaklar altına aldı.
Kayyum uygulaması Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını ile iradesini bertaraf etme uygulamasıdır. Kürt halkının moral değerleri ve psikolojisi üzerinde tahribat yaratma uygulamasıdır. Ve bir işkence uygulamasıdır. Ve iktidar 3 dönemdir bu işkenceyi büyük bir motivasyon içinde sürdürüyor.
İktidar Kürt halkına karşı ırkçılık eksenli, faşizm eksenli, insanlık dışı uygulamalar temelli bir siyaseti önemli oranda kurumsallaştırmıştır. Kötülük temelli, adaletsizlik temelli ve Kürt halkına karşı düşmanlık temelli bir kurumsallaşma.
İktidar 31 Mart seçimleri sonrası saldırılarını normalleşme maskesi altında sürdürmeye başladı.
12 Eylül Faşist Askeri Cuntası’nın Diyarbakır Zindanı’nda tutsaklara yaptığı ağır işkenceler, yaptığı insanlık dışı uygulamalar iç ve dış kamuoyunda tepki çekince, durumu manipüle etmek ve normal göstermek için bazı tutsaklara eşofman giydirip voleybol oynattırmıştı. Görüntü ve fotoğrafları dışarıya, kamuoyuna servis ederek tepkileri zayıflatmayı hedeflemişti.
Erdoğan ve iktidarının normalleşme söylemi; insana 12 Eylül Kenan Evren cuntasının devreye koyduğu taktiği çağrıştırıyor.
Erdoğan ve iktidarı normalleşme formalitesi altında bazı kesimlere ve bazı siyasi güçlere ve şahsiyetlere bir şeyler giydirip, bir görüntüler verip, Kürt halkına ve temsilcilerine yönelik saldırılarda elini güçlendirme peşinde.
AKP/MHP iktidarı varlığını Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinde sürdürebiliyor, çözümsüzlük merkezli bir yaklaşım üzerinde devleti, toplumu, siyaseti ve muhalefeti sürekli dizayna tabi tutuyor.
Kürt sorununda barışçı demokratik temelli bir çözümü ciddi ve inandırıcı düzeyde planına almayan bir muhalefet devasa imkanlara ve çok yüksek düzeyde toplumsal desteğe sahip olsa da, Erdoğan’ın ve iktidarının çözümsüzlük siyasetinin bir uzantısı durumuna düşmekten kendini kurtaramayacaktır. Ve Türkiye’nin geleceğini, toplumun geleceğini tekrardan AKP iktidarının yıkıcı inisiyatifine bırakmış olacaktır.
AKP/MHP iktidarının milliliği de, Türkçülüğü de, beka anlayışı, algılayışı ve motivasyonu da Kürt halkına karşı düşmanlık üzerinedir. İnsan haklarını, demokratik hakları ve hak arayışlarını dahi bertaraf etme üzerinedir. Ve bu amaç temelinde sürdüre geldikleri saldırıları normalleşme maskesi altında sürdürme taktiğine yönelmiştir.
İktidarın siyaseti de taktiği de boşa çıkarılabilinir. Toplumsal dinamikler mücadele konusunda daha diri ve daha kararlı bir konumdalar, birçok yönüyle bu ortaya çıkıyor.
AKP/MHP iktidarının Türkiye’nin hiçbir temel sorununa; ekonomik sorununa, toplumun yoksulluğuna, demokrasi sorununa yaşatılan hukuksuzluğa çözüm üretecek konumu kalmamıştır. Kalmadığı için de 31 Mart seçimlerinde ağır bir yenilgi aldı.
İktidar seçimde aldığı yenilgiyi daha fazla faşizm, daha fazla baskı, daha fazla hukuksuzlukla geçiştirme peşinde.
AKP/MHP iktidarının Kürt halkının hafızasındaki simgesi kayyumdur. Kayyum artık her Kürdün hafızasında kötülüğün simgesi olarak yer edinmiştir. İktidar açısından ise kayyum Kürt halkına karşı düşmanlık yapma motivasyonu olarak öne çıkan bir uygulama oluyor. İktidar Kürt halkına karşı düşmanlık motivasyonu üzerinde itibar elde etme ve Kürt halkına diz çöktürme saplantısında
Netanyahu iktidarının Filistin halkına yönelik katliam ve kırım motivasyonunu kendisine ne kadar ‘itibar’ daha doğrusu itibarsızlık kazandırmışsa ve bataklığa daha fazla gömülmesine yol açmışsa, Kürtlere düşmanlık işgal ve katliam politikası da Erdoğan’a ve iktidarına da bir o kadar “itibar”, tersinde itibarsızlık kazandıracaktır. Ve bataklığa daha fazla gömülmesine yol açacaktır.
Her iki iktidar da kanımca (Netanyahu ve Erdoğan iktidarı) zihniyet olarak birbirlerinden uzak değiller. Her iki iktidar arasında kıskançlık olsa da bölge zemininde bölge halklarının geleceğini, bir arada ortak yaşam konumunu karartmada birbirlerini tamamlıyorlar. Ve bu yönlü birbirlerini hayli motive etikleri anlaşılıyor.
Bu iktidarlar sürdükçe bölge kanamaya devam edecek, barış ve istikrar mümkün olmayacak.
Halkların, demokrasi güçlerinin ve vicdan sahibi insanların bu iktidarlara karşı güçlü mücadelesiyle insanlık nefes alabilir, bölge nefes alabilir.