Ve aradan tam 14 yıl geçti… 20 heyet değişti ve her gelen heyet bir diğerine devretti ki, ihale kendilerine kalmasın. Yargılanmamız öyle bir hal aldı ki, duruşmalar 6 ayda bir yapılmaya başlandı. Çünkü dosyanın içeriği boştu, eğer hukuki olarak bir suç söz konusu olsaydı neden bunca yıl bekletildi?
Hamdiye Çiftçi Öksüz
14 yıldır devam eden ve Colemêrg (Hakkari) Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış’ın da yargılandığı davada yargılanan bir gazeteciyim.
Bizler 9 Haziran 2010 yılında 12 kişi gözaltına alınarak tutuklandık. 2 yıl cezaevinde kaldık ve 2012’nin Nisan ayında biz 5 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldık. Ancak dosyadaki diğer arkadaşlarımızın tutuklanma hali devam etti. Üst üyelikten yargılanan dosyadaki diğer arkadaşlarımız bir sonraki mahkemede yurt dışı yasağı ile serbest bırakıldı.
845 sayfa olan iddianamemizin tamamı telefon tapelerinden ve gizli tanıkların yalan beyanlarından ibaret. Asılsız (!) görüntüleri (Kolu polis tarafından kırılan Cüneyt Ertuş’un görüntüsü) yayınlanmak, basın açıklamalarını takip etmek ve çekmek bile suç olarak gösterilen, göstermelik bir dosya. Bu dosyanın içi de dışı da bomboş. Yerel mahkemelerin bile suç bulamadığı bu dosyanın zamanaşımına az bir süre kala, AKP’nin bu davayı siyasi fırsata çevirdiğini söylemek çok yerinde olacak. Normalde hukuka göre 15 yılı dolan dava zamanaşımına uğrar ve düşer.
Asıl önemli konulardan biri de iddianamemizi hazırlayan savcının ise Cemaatçi olduğunun ortaya çıkmasıdır.
Ve aradan tam 14 yıl geçti. Normalde KCK davalarının hemen hepsi cezalarla sonuçlanmış ama bizim dava o kadar içi boş bir dava olduğu için sürekli erteleniyordu. 20 heyet değişti ve her gelen heyet bir diğerine devretti ki, ihale kendilerine kalmasın. Yargılanmamız öyle bir hal aldı ki, duruşmalar 6 ayda bir yapılmaya başlandı. Çünkü dosyanın içeriği boştu, eğer hukuki olarak bir suç söz konusu olsaydı neden bunca yıl bekletildi?
14 yıldır devam eden ve 20 heyet değiştiren, KCK Davası’na ilişkin bugüne kadar karar vermeyen ve delil bulamayan bu adalet sistemi ne oldu da, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde halkın oyuyla seçilen Colemêrg Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış’ın göreve gelmesinden sonra dosya suç olarak görüldü.
31 Mart seçimlerinden önce AKP, Colemêrg’de talan ve hırsızlık adına ne varsa yaptı. Belediyeyi milyonlarca lira borç altına soktu, doğasını rant uğruna talan etti. Bugüne kadar Colemêrg halkını ve doğasını yok etmeye çalışan ve başaramayan bu zihniyet, 31 Mart seçimlerinde amaçlarına ulaşamayınca, Osmanlı’da oyun bitmez zihniyetiyle elinde silah olarak tuttuğu yargıyı yeniden devreye soktu.
Seçimden önce hiçbir şekilde sorun olmayan bu dava ne hikmetse şimdi akıllarına geldi. 14 yıldır bu davada yargılananlar şimdi suçlu ilan edildi ve Eşbaşkan Akış gözaltına alındı, Colemêrg Belediyesi’ne kayyum atandı.
Ülkede hasta tutsaklar ve anneler için dahil hiçbir yerde uygulanmayan ‘hukuk’, birden bire Colemêrg Belediyesi için devreye girdi!
6 ay önce (Aralık 2023) yapılan duruşmadan sonra 23 Mayıs 2024’teki duruşmamıza 3 gün kala MLSA avukatım beni aradı ve “14 yıllık dosyanızın mahkeme dışında mütalaanın hazırlandığını, savcının hazırladığı mütalaada örgüt üyeliği ve propagandadan herkes için 15 yıl ile 22,5 yıla kadar hapis cezası istendiğini” söyledi.
Mütalaayı inceledim ve sadece güldüm. Mütalaanın içeriği tamamen boş ve bir tiyatro oyunu gibiydi. Ve hazırlanan mütalaa o kadar aceleye gelmiş ki kendileri bile ne yaptıklarını anlayamamış.
Hazırlanan mütalaada her birimize birkaç sayfa yer verilmişken, seçilmiş Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış’la özel ilgilendiğini görüyoruz. Oynanan bu oyunda savcı ve hakimlerin birer figüran olduğunu, asıl amacın halkın iradesini gasp etmek olduğunu anlamak için hukukçu falan olmaya gerek yok.
Mesele bariz ortada, halkın seçilmişlerini hedef alıp Kürt halkının iradesi gasp etmektir.
Gelecek duruşmamız 5 Haziran yani Çarşamba günü. Yerel mahkemeden bir sonuç beklerken acil bir şekilde mahkemeden çıkacak kararı bile beklemeden İçişleri Bakanlığı’nın harekete geçip, seçilmiş belediye eşbaşkanını görevden alması nasıl bir hukukla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Ortada ne bir suç var ne bir ceza, sadece inanmak istediklerine inanıp kirli siyasetleriyle Kürt halkının iradelerini gasp ediyorlar. Bu öyle ya da böyle; kayyum hırsızlıktır, talandır, darbedir.
Çıkarları doğrultusunda hukuku oyuncak haline getirenlerin halkın kendilerine vereceği cevabın daha sert bir tokat halinde döneceğini bilmiyorlar.
Halkın iradesine gasp var, kabul edilemez.