Ahmet Güneş
Birebir taarruz, birebir hesaplaşma unutulmaz bir yüzleşme ve onulmaz bir yara açar. İnsan insanın yüzüne bakıp kolay kolay her şeyi, eteğindeki taşları dökemez. Bunun için sanırım en önce insanın içinde bir kıyamet kopmalı, bir şeyler yer değiştirmeli. İki karşı düşünceyi yüzleştirmek ise ayrıca bir mahirlik ister.
Yazar Derviş Aydın Akkoç’un yazdığı, sanat yönetmenliğini Kemal Aydoğan’ın yaptığı ve oyunu en az metin kadar mimiklerini sahneye devşirip iyi oynayan Sedat Küçükay ve Cenk Dost Verdi’nin oynadığı Eşkal oyunu, tam da böyle bir çemberin içinde dolaşıyor.
Karl Marx ve Friedrich Engels’in Komünist Manifesto’sunda geçen, “Avrupa’da bir heyûla dolanıyor, komünizm heyûlası” alıntısı küçük bir kız çocuğu tarafından okunuyor en önce. İki kişi arasında yüzleşme -bir savaş- başlamadan önce komünist heyula hayaleti sahnede boy verip izleyiciye nasıl oturacağını ve nasıl izleyeceğini gösteriyor. Sonra uzun bir sessizlik.
Oyunun başlangıcında seyirciyi en az rehin alınan karakter (Sedat Küçükay) kadar bir tutsaklık sarıyor. İzleyici ne edeceğini, susadığında nasıl suyu içip içemeyeceğini düşünüyor. Tıpkı oyundaki ‘beyefendi’ gibi. Sonra ana karakterimiz, çağımızın geçmişten gelen yenilmez devrimcisi (Cenk Dost Verdi) konuşmaya başlayana kadar. Orada izleyici bir kenara çekiliyor artık.
İki insan arasında bir iktidar kavgası kolay başlayamaz, başladıysa da bir şeyler değişmeden bitemez. Bunu günlük yaşamda, hayatımızın her gününe sirayet eden iktidar kavgalarına ya da çocukken şahit olduğumuz ebeveyn kavgalarından biliriz. Ta eskiden beri biliriz ki iktidarla savaşta en az biri yara almadan bir sonuç çıkmaz.
Eşkal oyununda da bunu çıplak bir şekilde görürüz. Zengin bir ‘beyefendi’yi bir devrimci esir alır, hem de kendi konfor alanında. Öyle bir mahremiyet ile kral çıplak dedirtiyor ki, ev sahibi kendi evinde silahla rehin alınır ve onun özgürlüğü yine kendi evindeki sahip olduğu telefondan gelir. Diyebiliriz ki egemeni kendi evinde rehin almanın oyunudur Eşkal ve süren mücadelenin bir başka anlatımıdır oynanan.
Oyun bir rehin alma hikayesi üzerinde başlıyor. Zengin adamın eşi ve çocuğu bir başka yerde rehin alınmıştır ve karşılığında bir fidye istenir. Gergin bekleyişin içinde çalan telefon, belirlenen meblağın altında gelen para, oyunun heyecanına viraj veriyor. Her koşulda pazarlığı elden bırakmayan burjuvazinin hırsını burada görebiliyoruz. Bir de tabi çok güçlü bir metnin aldığı referanslar, verdiği mesajlarla insanlık tarihine bir yolculuğa çıkarıyor. Soru işaretleri ve hırs ile iktidar mücadelesi bir soruyu havada bırakıyor: “Kimin ağzısın sen, devrimin, eylemin, tarihin?”
‘Çobanlar çağı bitti’
İki kişilik bir oyunda diyaloglar çok sağlam olmazsa oyun sıkıcı olur. Bu oyunda ise Can Dost Verdi ile Sedat Küçükay’ın harika oyunculuğu ve metindeki diyalogların akıcılığı ile oyun seyirciyi sıkmadan sürüklüyor. Tarihten, mitolojiden, günlük yaşamdan ve en yakındaki eşyadan hareketle süren oyun lafı dolandırmadan sözün eylemini faş eder: “Çobanlar çağı bitti, zenginleri yiyeceğiz.”
İsimsiz, kriminalize, dışlanmış bir karakterin deyim yerindeyse yeraltından çıkıp ‘efendi’den hesap sormasının adıdır Eşkal. Derviş Aydın Akkoç, bize hesap sormanın çağının geldiğini ısrarla hatırlatıyor. Konfor alanlarının ne kadar sığ bir pelerinle sarmalandığını, cesaretin o pelerini yırtıp atabileceğini ve en nihayetinde kralları çırılçıplak kendi çıkmazıyla baş başa bırakacağını gösteriyor.
Eşkal, tıpkı bir zamanlar Avrupa’da dolaşan bir heyûla gibi, her sokakta denk gelebilecek hırçın ve ötekileşmiş biz fanilerin her yerde ve her zaman hesap sorma yetkisini ve cüretini yeniden hatırlatıyor.
Moda Sahnesi’nde gösterimi devam eden oyunu biraz cesaret için, biraz da hayalete beden vermeyi düşünenler kaçırmasın derim. Moda Sahnesi’nin sosyal medya hesaplarından oyunun gösterim gün ve saatlerini görebilirsiniz.
Bir de, enerji işçilerinin oyunun ortasında gelip neden eylem içinde olduklarını anlatması da oyunu tamamlayan doğaçlama bir bölüm olmuş. Aylarca elektrik zammına karşı direnen ve kamusal özerk tiyatro tartışmalarını gündemde tutan Moda Sahnesi emekçilerinin derdini bir oyun içinde çok iyi bir şekilde anlatıyor. Oyunu izleyecekler için şimdiden iyi seyirler.
Unutmadan, bu tiyatro metni aynı zamanda bir kitap olsa ne güzel okunur.