Cezaevi yöneticileri, doktorlar… Tam bir Alman soğukkanlılığıyla göz göre göre katlettiler Katharina’yı. Ama neredeyse 20 yıl sonra geri döndü; hem de yanında getirdiği 200 kilo patlayıcıyla…
Katharina Hammerschmidt, Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun (RAF) etkin bir militanı değildi aslında. Grubun 1970’te Gudrun Ensslin tarafından örgütlenen ilk üyelerindendi ama bu ilk aşamada daha çok örgüte barınak sağlayarak ve kurye olarak destek vermişti. Kısa süre sonra bir şekilde açığa çıkınca, tutuklama emriyle arandığı için Fransa’ya kaçtı. Daha sonra avukatı Otto Schily’nin tavsiyesi üzerine Almanya’ya döndü ve 29 Haziran 1972’de yargı önüne çıktı.
Cezaevine ilk geldiğinde sağlık sorunlarından zaten şikâyetçiydi ama yapılan ilk muayenesinde klasik bir cezaevi uygulaması olarak, “sakinleştirici ve müshil” verildi. Oysa Katharina, kanserdi. Ağustos 1973’te yapılan rutin muayene sırasında çekilen röntgende, tümör açıkça gözleniyordu. Die Zeit gazetesine göre, durum doktor tarafından fark edildi ama umursanmadı. Eylül sonunda durumu iyice kötüleşen Katharina yeniden başvurdu ve bu kez biri dahiliyeci olmak üzere iki cezaevi doktoru tarafından kan tahlilleri yapılıp röntgenleri çekildikten sonra “her şeyin yolunda olduğu” raporu tutuldu!
Alçaklığın dip noktası
Cezaevindeki herkes öfkeliydi artık. Ekim 1973’ün başlarında, adli mahkumlar dahil tüm cezaevi ayaktaydı. Bir ay sonra boynu üç santimetre daha şişti. Kasım ayının sonunda, Katharina, bir boğulma krizi geçirdi ve hastaneye kaldırıldı; durumu artık çok kritikti. Avukat Otto Schily, hapishane doktorları hakkında cinayete teşebbüsten suç duyurusunda bulundu. 131 tıp uzmanı tarafından imzalanan şikâyet dilekçesinde, “Bu tümörün görülmemesi, yetersiz tıbbi bilgi ile açıklanamaz” deniliyordu. Muayenelere katılan doktorlardan biri, tümörün “Bir çocuk kafası büyüklüğüne” ulaştığını açıkladı.
Katharina, açıkça ölüme terk edilmişti. Sonunda öyle oldu gerçekten. Tutuklanmasından 3 yıl sonra 29 Haziran 1975’te acılar içinde yaşamını yitirdi. Henüz sadece 31 yaşındaydı.
Yeniden hatırlamak
Ama Almanya, şu devlet suçlarını unutmayı çok seven Almanya, Katharina’nın adını yıllar sonra, 1993’te, bir kez daha duyacaktı. Hem de çok gürültülü bir hatırlatma olacaktı bu!
1990’lar, aslında RAF açısından kendi varlığının ve mücadele yöntemlerinin tartışılmaya başlandığı yıllardı. 1998’de resmi olarak kendini dağıtmadan önce, 90’lar boyunca RAF içinde artık varlığına son verme eğilimi güçleniyordu.
Ama 1993’te, son kez, şık bir final vuruşu için geri döndüler! Ulrike Meinhof, Andreas Beader, Gudrun Ensslin ve Jan Carl Raspe’yi hücrelerinde katleden Alman devleti, bu yıllarda cezaevi tiplerini değiştirip siyasi tutsakları daha yüksek kontrollü ve baskıcı yeni bir cezaevine götürmeyi planlıyordu. Weiterstadt’ta inşa edilen yeni tip cezaevi, bir dizi elektronik düzenek ve kamera sistemleriyle donatılıyordu.
Daha bir yıl önce saldırılardan kaçınacağını açıklayan RAF, tutsaklar konusunda hassastı ve bu konuda ciddi uyarılar yapmış, zulüm sona ermezse, “duruma müdahale edeceğini” açıklamıştı.
27 Mart 1993’te tam öyle yaptı. Katharina Hammerschmidt’in anısı, 200 kilo patlayıcıyla geri döndü! Bu RAF’ın tarihindeki son eylemiydi…
Gece yarısı finali
Weiterstadt cezaevi her bakımdan tamamlanmış ama henüz resmi olarak açılmamıştı, içinde tutuklu yoktu. Geceleri de sadece 10 güvenlik görevlisi cezaevinde kalıyordu. 26 Mart 1993 gecesi, saat 01 sularında, “RAF/Katharina Hammerschmidt Gerilla Birliği” üyesi üç erkek ve bir kadın, ip merdivenlerle 6.5 metre yüksekliğindeki dış duvarın üzerine tırmandı. Hepsi maskeli ve silahlıydı. Nöbetçi kulübesindeki iki muhafızı kolayca tutsak aldılar. Diğer 8 görevli ise uykularında yakalandı ve elleri kolları güzelce bağlandı. Daha sonra tümü, cezaevine 600 metre uzaklıkta park edilmiş bir minibüsün içine kilitlendi.
Sonra sıra asıl işe geldi. Yaklaşık 200 kilo patlayıcı getirmişlerdi yanlarında ve ince bir mühendislik hesabıyla hepsini yerleştirdiler. 05.12’de tümü birden muazzam bir gürültüyle patlatıldı. Cezaevinin yönetim kanadı ve özellikle gözetleme ve denetim sistemlerinin bulunduğu binalar tümüyle harabeye döndü. ‘RAF uzmanı’ olarak tanınan Alexander Strassner’ın anlatımıyla “Saldırıda, hedef seçimi, teknik mükemmellik, daha önce erişilemeyen bir hasar seviyesi, insan yaşamının bariz bir şekilde korunmasıyla birleştirilmişti.”
Savcılık ilk elde Birgit Hogefeld, Wolfgang Grams, Daniela Klette, Ernst Volker Staub ve Burkhard Garweg’in saldırıya karıştığını açıkladı; Birgit yakalanıp yargılandı ama bir şey çıkmadı, diğerleri ise bugün bile hâlâ aranıyor.
Tarihe bir not
Olaydan 3 gün sonra RAF/Katharina Hammerschmidt Gerilla Birliği tarafından yayınlanan bildiride, “Weiterstadt’taki hapishaneyi havaya uçurduk ve böylece insanların yıllarca orada kilitli kalmasını engelledik. Bu eylemle tutuklu yoldaşlarımıza yönelik sert tutumu kırabilecek ve devleti bu konuda geri püskürtebilecek siyasi baskıya katkıda bulunmak istiyoruz” diye kaydedildi ve bir kez daha tutsaklarla dayanışmanın önemi sola ve bütün kamuoyuna hatırlatıldı.
Tabii ki bütün bu olanlardan sonra Katharina geri dönmedi ve tabii ki Alman devleti Weiterstadt Hapishanesi’ni yeniden inşa etti ama silahlı eylemlere son verme kararından önceki son hareketinde RAF, bir kez daha mücadelenin değişik biçimlerinin mümkün olduğunu hatırlatarak sahneden çekilirken, Katharina’ya vefa borcunu da ödemiş oldu.
Bu da az şey sayılmazdı hani…