Belli ki AKP’nin derdi CHP’yi de çeperine alarak bir kez daha Kürtleri dövmek. Ancak artık bunun çok kolay olmadığı da açık ki ilk deneme Wan’daki seçmen direnişinden döndü
Bedri Adanır
31 Mart seçimleriyle ortaya çıkan siyasi tablo, Türkiye’yi gerçek bir demokrasiye götürür mü? Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) bu süreçte ahlaki-politik bir rol mü üstlenecek yoksa Kılıçdaroğlu gibi ‘Kürtleri hep birlikte dövme’ sahnesine mi çıkacak?
Yerel seçimlerin üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçmişken hala zihinleri meşgul eden sorular, bunlar…
CHP henüz güven vermiyor
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in önce AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ile, sonrasında küçük ortak Bahçeli ile görüşmesi; ‘siyasette yumuşama’ olarak lanse edilirken, bu sözde yumuşamanın ‘birbirlerine karşı bir yumuşama’ olduğuna; temel meselelere ilişkin samimi bir konsensüsle ortaya çıkan bir yumuşama olmadığına dair ne yazık ki çok sayıda emare var.
“Kayyım rejimi sürdürülecek mi?” sorusunun sürekli canlı tutulduğu, kayyım rejimini sürdürmek için formüllerin arandığı seçim süreci boyunca; seçim öncesi ‘şirinlik’ sayılabilecek kimi açıklamaların dışında, Türkiye’de iyice silikleşen demokratik değerleri cesur, samimi ve kararlı bir şekilde belirginleştirme çabasındaki bir CHP’nin henüz ortaya çıkmadığını söylemek mümkün.
CHP kayyım tartışmalarında ‘hukuksuz ama evet’ mi diyecek?
Diğer yanda hala gözaltı, tutuklama ve şiddet politikalarında ısrar eden bir AKP-MHP koalisyonu var. Hatta bir gözü dönmüşlük haliyle Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) kazandığı kimi belediyelere kayyım atanacağı yönünde yazı ve haberler servis ediliyor. Seçimin hemen ardından başlayan, DEM Parti’nin yerel ve merkezi yöneticilerinin defalarca reddetmesine rağmen semboller üzerinden bir algı operasyonu devam ediyor.
Hemen belirtmek gerekir ki ‘kayyım rejiminin sürdürülmesinin’, önceki dönem AKP ve kayyım yönetiminde olan belediyelerdeki borç durumlarına bakıldığında bile, aslında bir rant arayışı olduğu çok açıkken, CHP’den henüz bu konuda çok net ve ilkesel bir tepkinin gelmemesi, hem CHP’nin yakalamış olduğu ivmeyi heba etmek hem de CHP’ye şans veren seçmenlerin umutlarını boşa çıkarmak anlamına geliyor. Acaba CHP kayyım tartışmalarında da ‘hukuksuz ama evet’ mi diyecek?
‘AKP yerellerde rant arayışında’
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları dün partisinin grup toplantısında AKP’nin kayyım atama senaryolarının aslında yerellerdeki yandaşlarına rant arayışının bir parçası olduğunu ifade etti. Hatimoğulları’nın konuşmasının şu kısmı kurgunun anlaşılması adına oldukça net ifadeler içeriyor:
“Onlar (AKP) belediyeleri kaybettikçe yerellerde kendi yandaşlarına belediyelerin kaynaklarını eskisi gibi peşkeş çekemeyeceklerinin farkındalar. O nedenle kendilerine yerelde aynı zamanda böylesi bir maddi kaynak yaratmak üzere de bayrağı bahane ederek ve bayrak üzerinden siyaset yaparak Türkiye kamuoyunu bayrak üzerinden bizlere karşı kışkırtarak, adım atacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar.”
Hatimoğulları konuşmasında “DEM Parti buradadır, alnımız açıktır, belediyelerimizi sonuna kadar koruyacağız, sonuna kadar,” diyerek de sert bir şekilde uyardı.
Hatimoğulları direniş mesajı verdi
Zaten DEM Parti yetkilileri Türkiye halkları ekonomik bir darboğaz içindeyken suni tartışmalar yerine her fırsatta samimiyete davet ediyorlar. ‘Yeni Anayasa’ görüşmelerinde Numan Kurtulmuş’a da benzer mesajlar verilmiş: “Parti kapatma davaları, kayyım atama tartışmaları eşliğinde nasıl bir yeni Anayasa tartışması bu?”
Belli ki AKP’nin derdi CHP’yi de çeperine alarak bir kez daha Kürtleri dövmek. Ancak artık bunun çok kolay olmadığı da açık ki ilk deneme Wan’daki seçmen direnişinden döndü. Hatimoğulları da olası bir kayyım atama girişimine karşı çok güçlü bir direniş gösterecekleri mesajını verdi.
Sosyal demokratlar için imtihan zamanı
Şimdi bir kez daha gerçek demokratlık, gerçek sosyal demokratlık, sosyalistlik; Kürt meselesinde cesur olup demokrasiyi savunma hattında durup durmamak ile sınanacak. Türkiye’de alışılagelmiş manzaranın –sağıyla soluyla Kürde vurma alışkanlığının– Türkiye halklarının hayrına olmadığını anlamak için daha ne olması gerekiyor acaba?