‘Bir gazeteci olarak gördüklerimi yazdıktan sonra sıra o görüş odasında hissettiklerimi anlatmakta. Evet, Apê Dedo tekerlekli sandalye ile görüşe geldi ama tekerlekli sandalyesinden önce yüzündeki gülümsemeyi gördüm. 28 yıldır sisteme ve hastalıklarına bu gülümseme ile direnen 84 yaşındaki bu insan, 26 yaşındaki bana büyük umut verdi’
Medine Mamedoğlu
“Çocukluğumla başlayan lanet çocuğumla devam ediyor” bu sözler meslektaşım Beritan Elyakut’a ait. Ne laneti diye soracak olursanız Beritan’ın iki abisi aldıkları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası nedeniyle yıllardır tutuklu. Çocukluğunu ve gençliğini annesiyle birlikte cezaevi kapılarında geçiren Beritan’ın 2.5 yaşındaki oğlu Roger Baz da 10 aydır annesinin çocukluğuyla aynı kaderi yaşıyor. Bu söz üzerine bu topraklarda yaşayan çocukların hakikatini görelim hep birlikte. Biliyorum bu topraklarda cezaevi kapıları önünde kardeşini, babasını, yoldaşını, annesini ve yakınını bekleyen bir sürü Beritan var. Bizim Beritan’a yetişemedim belki ama şimdilerde Roger’le birlikte aynı cezaevi kapısı önünde 10 aydır tutuklu babası gazeteci Ramazan (Mazlum) Geçiken’i bekliyoruz. Mazlum, 16 Haziran 2022’de “örgüt üyeliği” suçlamasıyla 15 gazeteci arkadaşımızla birlikte tutuklandı.
10 aydır tutuklu bulunan gazetecilerin iddianamesi ise daha 12 Nisan’da hazırlandı. 700’ü aşkın sayfalık iddianamede tek bir somut delil ise yok. Gazetecilerin söylediği her sözün konulduğu iddianamede gazetecilerin yaptığı röportajlar ve telefon görüşmeleri de suç delili sayıldı. İddianameyi okurken benim ve Mazlum’un da bir telefon konuşmasına denk geldim. Konuşmada bal yapan bir kadından röportaj almayı konuşuyoruz. Yanlış duymadınız bal yapan kadının haberini yapmak istememiz gazetecilerin dosyasına “örgüt üyesi olmak” suçuna delil olarak görülmüş. En azından bir sonraki görüşte ona anlatacağım konuyu buldum. 10 aydır tutuklu bulunan gazetecilerin duruşması 11 Temmuz gününe verilirken, biz “Gazetecilik suç değildir” diyerek görüşten konuşmaya devam edelim.
Tutuklandıktan sonra gazetecilerin görüşüne gidebilen bir nevi şanslı gazetecilerden biriyim. Verdiğimiz dilekçe emniyet tarafından 3 ay boyunca incelendikten sonra “sakıncalı” görünmediğimiz için görüşe gidebildik. Bazı gazeteci arkadaşlarımız ise “sakıncalı” bulundukları için meslektaşlarının görüşüne gidemedi. 10 aydır Roger ile yaptığımız bu yol arkadaşlığında ikimiz de çok şey öğrendik. Mesela arama cihazından geçerken Roger hepimizden önce kolunu kaldırıp geçiyor. Görüş odasına kadar yolu ezbere bilen Roger, annesine bırakmadan babasının geleceği sıraya gidiyor. Bir elimde Roger’in biberonu bir elimde kimlikle gittiğimiz kapalı görüşte üç gazeteci Mazlum Güler, Ramazan Geçiken ve Mehmet Ali Ertaş’ın dışında birini daha görüyoruz Apê Dedo (Mehmet Emin Özkan). Mazlum’u soracaksanız o çok moralli. Kendisi içeriden bize moral veriyor. Onunla kısa bir konuşmadan sonra direkt Apê Dedo’nun olduğu kısma geçiyorum. Mazlum gibi onu görmek de bana güç veriyor.
Bütün gazeteciler gibi benim de birçok kez haberini yaptığım Apê Dedo, 1996 yılından bu yana tutuklu. Ailesinden sürekli aldığımız röportajlarla kendisinden haberdar olduğumuz Apê Dedo’nun son durumunu kendisini gören biri olarak ben buraya yazmak istiyorum. Yürüyemediği için tekerlekli sandalye ile görüşe gelen Apê Dedo, görüşe gelen kızı ile telefonla konuşurken bile zorlandı. Bazen kızının adını dahi unutan Apê Dedo, konuşurken sürekli aynı soruları sordu. Cevaplara sadece “Aynıyım” cevabını veren Apê Dedo’nun o gün istenen ATK raporu için yeniden hastaneye götürüldüğünü öğreniyoruz. Kızı Selma Özkan, babasının neredeyse her gün hastaneye götürüldüğünü söylerken tutuklu bulunan kardeşi Ahmet’in ise aylar sonra cezasının biteceğinden bahsediyor. Apê Dedo, yürüyemediği için tek başına ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekiyor. Zorluk çekiyor ama bunu ne ailesine ne de bizlere hiç yansıtmıyor.
Bir gazeteci olarak gördüklerimi yazdıktan sonra sıra o görüş odasında hissettiklerimi anlatmakta. Evet, Apê Dedo tekerlekli sandalye ile görüşe geldi ama tekerlekli sandalyesinden önce yüzündeki gülümsemeyi gördüm. 28 yıldır sisteme ve hastalıklarına bu gülümseme ile direnen 84 yaşındaki bu insan, 26 yaşındaki bana büyük umut verdi. Nasıl bir gülüştü biliyor musunuz? Muhataplarına, “Sizi yendim” gibi bir gülüştü.
Hepsine selam verdikten sonra etrafıma bir baktım üç gazeteci, bir Roger Baz bir de Apê Dedo. Bir halkın gerçekliği… Cezaevi değil tabii bizim gerçekliğimiz, bizim gerçekliğimiz hakikati yazan gazetecilerden, 84 yaşında yürüyemeyen ancak gülüşlerinden korktukları bir insandan ve Roger’in biberonundan korkan bu zihniyet ve bu zihniyete karşı verdiğimiz mücadele. En başta dedim ya bu topraklarda Beritan, Roger ve hasta tutuklu çok. İsimler, hikâyeler değişse de değişmeyen tek şey bu hakikat. Ne Mazlum’un ne de Apê Dedo’nun yüzündeki o gülüşleri silemedikleri hakikat…
Bir görüşün sonuna daha gelirken girişte bıraktığımız Roger’in biberonu alıp aynı yolu yürüyoruz. Kim bilir biberonla geldiğimiz bu cezaevi kapısına 11 Temmuz’da arkadaşlarımızı, sonrasında ise Apê Dedo’yu elimizde çiçeklerle almak için geliriz. Bitirmeden önce şunu da eklemek isterim: Mazlum’un, Mehmet Ali’nin ve Apê Dedo’nun hepinize çok selamları var.