Geçtiğimiz günlerde annesi de göçüp gitti yanına. O ilklerin insanıydı. Bir Kürt dervişiydi. İHD Genel Kurulu’nda Kürtçe konuşarak yine bir ilki yaptı. Halkının ‘Aydın’ı oldu. JİTEM katletti ancak o ölümüyle de yeni bir yol açtı
Gülcan Dereli
Vedat Aydın, Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı eski ismiyle Kürt Hacı, Türkçeleştirilmiş ismiyle Kazancı, Kürtçe adı ile de Gundê Heciyê Kurmanca’da 1953’te dünyaya gelir. Çocukluğu kısmen Gundê Heciyê Kurmanca’da geçer. Eğitim hayatı ilkokuldan itibaren zorlu geçen Aydın, nerdeyse ilkokulun her sınıfını ayrı köylerde okur, ortaokulu ise Bismil’de. Liseye geçtikten sonra yavaş yavaş gençlik heyecanı ile sol düşünceyle tanışır. Ve kişiliği de o yönlü oluşmaya başlar. Aydın, 68 kuşağının sol hareketlerin hepsini takip eder. İyi bir gazete okuyucusu olan Aydın için kardeşi Veysi Aydın o döneme dair şöyle diyor: “Biz daha okula başlamadan bile Vedat’ın köye gazete getirdiğini hatırlıyoruz. Ve belli bir müddet sonra o gazeteler tomar haline geliyordu” diyor.
Kürt bilinci gelişiyor
Vedat Aydın da üniversiteye başlamadan Kürtlük bilinci uyanır ve üniversite yıllarında sömürgeciliğe karşı mücadele etmeye başlar. Aydın’ın aktif çalışmalarda yer aldığını söyleyen kardeş Aydın, “Kürdistan’ın bir sömürge olduğunu kavrayarak onun kurtuluşuna yönelik hareketlilik içerisine giriyor. Dönemin şartlarında oluşan Devrimci Demokratik Kültür Derneği adı altında bir legal örgütlenme ile bu hareketin içerisinde yer alıyor” diyor.
Militan bir kişilik
Aydın için yaşam artık sıradan geçmiyor. Arkadaş çevresi çok geniş olan Vedat Aydın, her zaman kolektif düşünce üreten biri oluyor. Aydın için militan bir kişilik diye bahseden kardeş Aydın, “Aktif, eylemlilik içerisinde olan bir kişilikti. Militan ruha sahipti. Ben Diyarbakır’da ortaokula başladığımda o da üniversiteye başlamıştı. Bekar evi tutmuştuk. Bir müddet sonra bizim ev bizim ev olmaktan çıktı. Herkesin evi olmuştu” diye anlatıyor.
Gençlerin idolüydü
Çekim merkezi haline gelen Vedat Aydın, herkes tarafından sevilen sayılan biri olur. Kardeş Aydın, şöyle diyor: “Ama bizimle bir mesafesi de vardı karşılıklı. Onu bizden biraz üstün görürdük. Ona karşı saygımızla birlikte hafif tatlı bir korku da vardı. Çekiniyorduk. Biraz mizacı sertti. Taviz vermeyen bir kişilikti. Bir yerde de alabildiğince sevecendi, çocuklara, doğaya, kendinden büyüklere karşı. Bizde olmayan bir şeyin Vedat’ta olduğunu düşünerek ona karşı bir sempati de vardı. O dönem köyümüzün bütün gençlerinin idolüydü.”
Bu kadar tazı varken…
Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilimler bölümünü bitirir. Mezun olduktan sonra bir iki yıl mecburiyetten öğretmenlik yapar. O sırada darbe olur. Darbe sol hareketin üzerinden bir silindir gibi geçer. Kürtler üzerinde ise daha planlı, programlı ve çok daha ağır bir şekilde işler. Diyarbakır Cezaevi bunun en önemli göstergesidir. İlk tutuklanması 1980 darbesinden bir ay sonra olur. Köyünde gözaltına alınan Aydın önce Bismil’e ardından Diyarbakır’a götürülür. Onu gözaltına alanlar, “Gelin biz çok büyük bir tavşan yakaladık bugün” der, ancak sessiz kalmayan Aydın şöyle der: “Memlekette bu kadar tazı varken büyük tavşanın yakalanması normaldir.”
Kürtçe ısrarı
Diyarbakır zindanı vahşetini Vedat Aydın da yaşar. Kardeş Aydın şöyle özetliyor: “Biz ziyarete gittiğimizde her seferinde bir başkaldırıyla karşılaşıyorduk. Bir itaatsizlik yapıyordu. Kurallara uymuyordu. Bizim korkumuzu da yenmek istiyordu. Ziyaretten çıkıncaya kadar epey dayak yerdik.”
Diyarbakır zindanında işkenceye karşı direnişin parçası olan Vedat Aydın, Kürtçe konuşma ısrarını görüşlerde de sürdürür. Görüşlerde ilk Kürtçe konuşmayı başlatanlardan biri olan Aydın, ailesi ziyarete geldiğinde Kürtçe konuşur. Görüşte yaşananları anlatan kardeş Aydın, “Biz Türkçe konuşmaya başlayınca o karşıdan bağırırdı ‘Kürtçe konuşun Kürtçe konuşun, o hakkı onlar bize vermedi, biz onlardan zorla aldık’ diye” belirtiyor. 4 yıl tutuklu kalan Aydın, Mayıs 1984’te tahliye olur.
Kürtçe konuşan Anter midir?
Sürekli aktif olan Aydın boş durmayı hiç sevmiyor. Birçok örgüt dağılmış, ancak Kürt mücadelesi ağır baskılara rağmen ivme kazanmıştır. 1989’daki seçimler ölü ruhu bertaraf eder, Aydın, siyasal yasaklı olduğu için fiili olarak çalışmalar yürütür. Kürt siyasal hareketlerinin tümünü birleştirip ortak bağımsız aday çıkarma girişimine öncülük eden Aydın’ın aday olması istenir. Ancak Aydın, Ragıp Karakoç’u önerir. Lokomotif güç olan Aydın seçim bürolarında Kürtçe konuşur. Aydın’ın kendi anlatımıyla: “Birileri aralarında konuşuyor diyorlar bu kim olabilir? Biri derviştir diyor. Olsa olsa Musa Anter’dir. Musa Anter Kürtçesi ile biliniyor ya, çok meşhur ya diyorlar işte olsa olsa bu Musa Anter’dir.” Kardeş Aydın şöyle diyor: “Hatta Musa amcaya da anlatmıştı.”
Cenazeler sahiplenir
Kürtlerin bağımsız adayı devletin müdahalesiyle ikinci olur. Ancak, seçim ile baskı çemberinde gedik açılır. Kürt siyasal hareketi gittikçe aktifleşir. O dönemi kardeş Aydın, “Her tarafta çatışmalar yaşanıyordu. İnsanlar ölüyordu. Cenazeler sahiplenilemiyordu. Doksanlı yıllarda bunu biraz kıran yine Vedat’tır. Lice kırsalında yaşamını yitiren ve dağa bırakılan 5 insanı alıp getirdiler. Gelenek ve göreneklere göre defnettiler. Ondan sonra da gelenekselleşti ve artık aileler de halk da kendi cenazelerine sahip çıkmaya başladı” diyor.
Ankara konuşması
İnsan Hakları Derneği (İHD) 1989 yılında kurulur. Aydın burada da fiilen yönetimde yer alır. Hatip Dicle’nin başkanlığında İHD’de çalışmalar yürüten Aydın, o meşhur Kürtçe konuşmasını Ankara’da İHD’nin merkez kongresinde yapar. Delege olarak konuşma hakkını anadilinde yapacağını söyleyen Vedat Aydın’ın Kürtçe konuşmasının ardından kızılca kıyamet koparılır. Kardeş Aydın, “Anlatanlar söylüyordu. Ankara’nın bütün emniyeti, birçok parlamenter orada, nasıl böyle bir şey Ankara’da olabiliyor? Bu kim oluyor da gelip Kürtçe konuşabiliyor? diye” ifade ediyor.
Kürtçe benim anadilim
Vedat Aydın, konuşmadan sonra gözaltına alınır ve tutuklanarak Ulucanlar Cezaevi’ne götürülür. 3 ay sonra mahkemeye çıkarılan Aydın, Kürtçe konuşmaya mahkemede de devam eder ve şöyle der: “Ben Türkçe bilmeyen biri değilim, öğretmenim. Türkçe’yi de çok iyi biliyorum. Ama ben kendi dilimi konuşmak istiyorum. Doğal hakkımdır. Mahkeme bunu yasaklayamaz, yasaklasa bile fiili olarak ben bunu kabul etmiyorum. Ve bunu insan hakkı olarak da meşru görüyorum. Kürtçe konuşmaya devam edeceğim.”
Ancak Aydın’ın ısrarına karşı hakim, “Sanık anlaşılmayan bir dil ile cevap verdi ve Türkçe bilmediğini beyan etti” der. Aydın buna da itiraz eder. Aydın, “Bilerek ve bilinçli bir şekilde anadilimi kullanıyorum, hakkımdır” der. Ve Aydın tahliye edilir. Aydın tahliye kararını duyunca şöyle der: “Bu yukardan emirle olan bir şeydir. Yoksa bırakılmam söz konusu olmaz.”
Toplumu sindirmek istediler
Aydın artık hedeftedir. Ancak o topluma cesaret aşılar. Bu da devleti rahatsız eder. İşkenceyle, baskıyla susmayacağını gösteren Aydın’ı başka türlü susturmanın yolu aranır. Vedat Aydın’ın kardeşi Veysi Aydın, “Vedat’ın şahsında bir halkı susturmak istediler. Yönelim de biraz ona yönelikti. Yani Halkın Emek Partisi’nin (HEP) İl Başkanı olması onlar açısından belki biraz daha zorlu bir süreç meydana getirdi. Böyle birini sustururken de topluma nasıl bir korku salarız hesabıyla Vedat onlar için biçilmiş kaftandı. Olağanüstü Hal Valisi tehdit ediyor, gittiği her yerde takibe alınıyor, hedef gösteriliyor. Onu aldıktan sonra da kitleye bir mesaj verilmek istendi” diyor.
‘Ölümüm sıradan olmaz’
Dönemsel sorunlardan dolayı arkadaşlarına kendilerini polis diye tanıtan ve almaya gelen biri olursa onlarla gitmemesi konusunda telkinde bulunan Aydın, ancak kendi buna gerek duymaz. Aydın kendilerini polis diye tanıtan JİTEM elemanları tarafından 5 Temmuz akşamı 10 gibi evinden kaçırılır. Kardeş Aydın, “Belki de bile bile gitti. Çünkü bazen öyle bir şeye kapılıyoruz. Çünkü diyordu olursa ölümüm sıradan olmayacak. Bunu defalarca söylemiştir. Vedat’ın normal bir ölümü hak etmediği hakkını veriyoruz. Yani sıradan yatağında ölebilecek biri değildi” diye belirtiyor.
8 kişi öldürülür
Ve Vedat Aydın kaçırıldığı JİTEM elemanları tarafında ağır işkence sonucu infaz edilir. Cenazesi 7 Temmuz’da Elazığ Maden’de bulunur. Aileye bilgi verilmeden gizlice defnedilir. Ancak bütün basın Vedat Aydın’ın kayıp olduğunu yazar ve fotoğraflarını paylaşır. Aydın’ın ölüm haberi HEP’e ve avukatına ulaşır. Halkın gönlünde taht kuran Aydın için Diyarbakır’da cenaze töreni düzenlenir. Törende mahşeri bir kalabalık olur, onbinler akın eder. Büyük bir serhildan olur. Törende asker ve polis cenazeye katılanlara ateş açar, 8 kişi yaşamını yitirir, onlarca kişi yaralanır.
Herkes onda bir şey buluyordu
Kardeş Aydın, “Vedat’ın yıllarca o siyasal birikimi, siyasal kişiliği, kitlede yarattığı o dürüstlük abideliği sıradan insanların katılımını alabildiğince sağlamıştı. Köylüydü, belki politik hiçbir yanı yoktu ama bunun bir haksızlık olduğu kanısına varmıştı ve törene gelmişti. Ve diyebilirim ki Bismil nüfusunun yüzde 90’nı oradaydı. Herkes onda kendinden bir şey buluyordu” diyor.
Yiğit bir Kürt aydını…
Genç yaşta evlenen Aydın’ın 3 çocuğu olur. Şiir okumayı çok seven Vedat Aydın, Ahmed Arif’in ve Cigerxwîn’in şiirlerini pasaj şeklinde okur. Aynı zamanda iyi bir kitap okuyucusu olan Aydın, kitap okurken kendini dinletir. Müzik dinlemeyi de çok seven Aydın, Kürt Hozan Mıxamed Şêxo’yu çok sever ve kardeşi Veysi Aydın’a ısrarla şarkılar söyletir ve iyi bir dengbêj severdir. Kardeş Aydın, şöyle diyor: “5’Noluyu yazmak isteyen bir arkadaşı ondan bir pasaj istemişti. Kendi yaşadıklarını anlatması için Vedat diyor, ‘siz beni de kötü yola düşürdünüz. Ben de artık yazmaya başlayacağım.’ Birkaç sayfalık anısını o kitap için yazmıştı. Yazmıyordu ama yaşasaydı anıları pek çok şeyi aydınlatabilecek, topluma aksettirebilecek bir birikimi vardı. Yazık oldu. Onun özlemini o gittikten sonra yaşamaya başladık, hep yaşıyoruz. O boşluk devam edecek. Yiğit bir Kürt aydınına….”
30 yıl geçti
Cinayet soruşturması 20 yıl sonra tekrar açıldı. 90’ların ilk faili meçhulü Vedat Aydın’ın ölümünün üzerinden 30 yıl geçti. Ve faillerinin yargılanmasını bekliyor. Vedat Aydın’ın naaşı Diyarbakır merkez Sur ilçesindeki Mardinkapı Mezarlığı’nda yatıyor.
*
Yeni doğan Vedatlar…
Birçok insan o dönem çocuklarının ismini değiştirip Vedat koyuyor. Bu röportajı yaparken bana eşlik eden HDP Diyarbakır Basın’dan Vedat Dağ da onlardan biri. Dağ şöyle diyor: “Benim adım aslında Devran. Vedat Aydın’ın şehadetinden sonra babam adımı Vedat koyuyor. O kuşağın Vedatlarındanız biz de.”
****
Ayşe ana Vedat’ına kavuştu
Vedat Aydın’ın annesi Ayşe Aydın, 23 Ekim 2020’de yaşamını yitirdi. Annesinin Vedat Aydın’a olan özlemine dikkat çeken kardeş Aydın, şöyle diyor: “Annem normal bir köylü kadınıydı. Sadece Vedat’ı neden göremiyoruz diye serzenişte bulunuyordu. Çocuklarıydı biraz özlemden dolayı öyle düşünüyorlardı. Ama ilk çocukları olduğu için de biz hissediyorduk hepimizden daha fazla onu seviyordu. Köyün diğer halkı da amcalarımız, amcazedelerimiz babama karşı göstermedikleri sevgiyi, saygıyı Vedat’a gösteriyorlardı. O gençlik döneminde bile.” Birçok insan gibi Vedat Aydın da annesinin yaptığı yemekleri çok seviyordu. En sevdiği yemek ise Kürtçe adı ile Patile Türkçe adı ile Şan börek ve içli köfteydi. Kardeş Aydın, “Annem çok maharetliydi her oturduğunda yüz, iki yüz tane patile yapardı. Vedat’ın saç başında 20-25 tane yediğini biliyoruz” diyor.
**
Aydın’ın katledilmesi
JİTEM elemanı Murat Demir, Vedat Aydın cinayetinin nasıl işlendiğini itiraf etmiştir. İtirafçılarla birlikte Silvan 10. Jandarma Er Eğitim Alayı, 2. Tabur 8. Bölükte askerliğini yapan Demir, 1 ya da 2 Temmuz’da Cem Ersever’in operasyon olacağını belirttiğini anlatır. Ersever’in kendisiyle birlikte, Hadi Çelik ve İlhan Çelik’i de alarak operasyon yapacaklarını söylediğini itiraf eden Demir, “Arkadaşlar, Vedat Aydın’ı alıp sorgulayacağız’ dedi. O zaman öldürüleceğini anladım. Bu iş için Özel Harekat’tan bazı adamları da seçtiler. Ayrıca ben, birkaç itirafçı ile Bülent, Murat ve kod ismi İmanım olan Özel Harekatçı ile birlikte Vedat Aydın’ın evine 3 arabayla gitmiştik. Aldıktan sonra Elazığ’a doğru yola çıktık. Cem Ersever, Murat 131 aracıyla önümüze geçti. Maden’e 10 kilometre kala indik ve kırsal alana doğru yürüdük. Aydın’ı aynı ekip Maden tarafına götürdü. Aydın’ı götürüp, bir köprünün altında infaz ettiler. Tetiği Hasan Adak çekmişti” diyerek infazı anlatır.
JİTEM elemanı itirafçı Abdülkadir Aygan da Aydın’ın JİTEM elemanları tarafından infaz edildiğini itiraf etmişti. Aygan kendisi de Vedat Aydın’ı kaçıran ekibin içinde yer aldığını söylemişti. Ersever’in itiraflarına dikkat çeken kardeş Aydın, “Ersever’in birçok şeyi hesaplayamadık kötü yaptık” dediğini belirterek, “O dönem Diyarbakır’da görevde olan Hanifi Avcı’nın kitabında var” diyor.
Meçhul değildir
Failleri isim isim bildiklerini kaydeden kardeş Aydın, “Kendileri itiraf etmiştir. İşin başında olan Ersever de aynı akıbete uğramıştır. Devlet bunu bilmesine rağmen yapmıyorsa demek ki bir organizasyon işiydi. Ve devlet tarafından yapılmış ve devletçe de kabul edilmiş bir operasyondu. Biz katillerin ortaya çıkması derdinde değiliz. Hukukta bir kriter vardır. Azmettiren tetiği çekenden daha suçludur. Dolayısıyla biz tetiği çekenin peşinde değiliz. Devlet Kürt sorununu çözecekse barışçıl bir yöntem bulacaksa o zaman da bunları kendiliğinden çözmek durumda kalacaktır. Devlet inkar etse de bizce faililer bellidir. Meçhul de değildir” diye vurguluyor.
Bir dervişin hayatı: Vedat Aydın
Geçtiğimiz günlerde annesi de göçüp gitti yanına. O ilklerin insanıydı. Bir Kürt dervişiydi. İHD Genel Kurulu’nda Kürtçe konuşarak yine bir ilki gerçekleştirdi. JİTEM katletti ancak o ölümüyle de yeni bir yol açtıhttps://t.co/DgEeGCyYjv pic.twitter.com/cjOMNxn4WZ
— Yeni Yaşam Gazetesi (@yeniyasamgazete) November 15, 2020