İki sömürgeci ülkenin birbirinden ayırıp düşmanlaştırdığı iki yoksul halk ve efendilerin dilindeki iki farklı telaffuz… 30 binden fazla Haitilinin katledildiği ‘Maydanoz Katliamı’nın trajik öyküsü
Arif Mostarlı
Uygulama çok basitti. Askerler, yakaladıkları kişilerin burnuna bir demet maydanoz uzatıyorlar ve “bu nedir” diye soruyorlardı. Sordukları kişi, sözcüğü belli bir aksan ile telaffuz ediyorsa, kendi sonunu belirlemiş oluyordu: Ölüm!
Diktatör Rafael Trujillo zamanında, Dominik’teyiz. Özelikle kadınların çok iyi tanıdığı biridir o. Tam da şu günlerde, 25 Kasım yaklaşırken, Mirabal kız kardeşlerin katili olan şu herifi kim hatırlamaz? 30 yıl boyunca Dominik’in başına bela olan Trujillo’nun tek marifeti Mirabal kardeşler cinayeti değildi ama. Dünya tarihinin pek az bilinen bir soykırımında da onun imzası vardı: Maydanoz Katliamı!
Sömürgelerin trajedisi
Trajik bir tarihtir Dominik ve Haiti’nin yaşadığı. Karayiplerde, Küba’nın çok yakınında eski adı Hispaniola olan bir adadan söz ediyoruz aslında. Avuç içi kadar bir yer. Önce İspanyollar, sonra Fransızlar geliyor. Sonuçta da, adanın iki bölgesinde iki ayrı sömürge oluşuyor: Batı kıyısındaki Fransız Saint-Domingue (Haiti) ve diğer yanda İspanyol kolonisi Santo Domingo (Dominik). Arada fark da yok; sadece Haitililer, biraz daha koyu tenli. Daha sonra Haitili köleler 1804’te ayaklanıp Fransızları kovuyor, köleliği yasaklıyor, fakat İspanyollar geri geliyor ve iki koloninin sözde bağımsızlıkları 1900’lerde ancak gerçekleşiyor; daha doğrusu her ikisi de ABD kuklası olan iki korkunç rejim ortaya çıkıyor! Fakat bu arada, özellikle Dominik tarafında, ekonomik durum her kötüleştiğinde Haitilileri hedef yapmak bir tür ‘milli spor’ haline geliyor.
1930’larda da durum tam böyleydi işte. Trujillo, ekonomik zorluklar arttıkça belirsiz sınırlardan girip çıkan Haitili tarım işçilerini, göçmenleri hedef göstererek adeta yoktan bir ırkçılık yaratmayı başardı. 1920’de Dominik’te 28 bin Haitili vardı; 1937’de gerilim doruğa ulaştığında, Dominik sınır bölgesinde 200 bin Haitili işçi vardı ve bu, ülkedeki ücretleri düşürmüştü. Bu arada, Trujillo’nun bir başka derdi de kontrolsüz sınırların olası devrimci grupların örgütlenmesi açısından da tehlikeli olmasıydı.
Devşirme Hitler!
Bütün bu gerilimler Trujillo rejimine ırkçılık için bahane sağladı. Bizzat kendisi ABD sömürgesi olan bir ülkenin trajik ırkçılığıydı bu ama tuttu. Büyükannesi Haitili olan ve daha beyaz görünmek için cildini pudralaması ile tanınan Trujillo, tam da bu aralar Hitler’i keşfetti! Katliamdan haftalar önce, Dominik’i ziyaret eden bir Alman heyetinin armağanı olan Mein Kampf kitabı ile poz verirken, Dominik basını “Yaşasın şanlı liderlerimiz, Başkan Trujillo ve Alman Reich’ının Führer’i Adolf Hitler” başlıkları atıyordu. Böylece Haitili düşmanlığını bir devlet ideolojisi haline getiren Trujillo, aslında farklı sömürgecilerin yarattığı kültürel sonuçlardan ibaret olan belli belirsiz ırksal ve dilsel farklılıkları abartarak “Gerçek Dominiklilik” gibi kavramlar icat ediyor, Haitilileri ise sık sık, “hırsız, ahlaksız ve zayıf karakterli soysuzlar” olarak tanımlıyordu.
Trujillo, 2 Ekim 1937’de, bir konuşmasında, “Sınırı gezdim. Haitililerin yağmalamalarından, sığır, erzak, meyve vb. hırsızlıklarından şikâyet eden Dominiklilere, ‘Bunu düzelteceğim’ sözünü verdim. Ve durumu düzeltmeye başladık bile. Banica’da şu anda üç yüz Haitili öldü. Bu çözüm devam edecek” diyordu. 2-8 Ekim arasında yaklaşık 30-35 bin kişi, palalar, kürekler, silahlarla öldürüldü. Haitili çocukların havaya atılarak süngülenmesi, hamile kadınların karnının deşilmesi, tipik uygulamalardı. Kıyımın ‘sivil bir çatışma’ gibi görünmesi için askerlere özellikle pala kullanmaları emredilmişti. Olay, (Ermenilerin de kullandığı bir deyimle) “el corte” (kesim) olarak tarihe geçti.
Kelle başı 2 sent!
Katliama adını veren ‘maydanoz’ meselesi ise basit bir telaffuz meselesiydi. Askerler, yakaladıkları herhangi birinin Haitili olup olmadığına karar veremediklerinde, bir demet maydanozu gösterip ‘bu nedir’ diyorlardı. Haitililer, İspanyolca maydanoz (perejil) kelimesini muhtemelen Fransızca etkisinden ötürü biraz peltek telaffuz ettiklerinde, bu bir ölüm fermanı oluyor ve derhal öldürülüyordu.
Sonuçta, kesin sayı hiçbir zaman hesaplanamadı; çoğu katliamdan hiç tanık kalmamıştı; cesetlerin bir bölümü ise köpekbalıkları tarafından yenilmişti. Bu arada Trujillo, bütün bunlara karşı çıkan muhaliflerini de “vatan haini” olarak damgalayıp katletmekten geri durmuyordu.
Sonradan, 1938’de ABD, Meksika ve diğer ülkelerin baskısıyla Trujillo, katliamdan kurtulanlara 525 bin dolar tazminat ödemeyi kabul ettiyse de, kurban başına düşen 30 dolardan, yolsuzluğa boğulmuş Haiti hükümeti yüzünden kala kala sadece kişi başı 2 sent kalmıştı! Yalnızca 2 sent!
Kendi anadilleri unutturulup sömürgecilerin dilini kullanmaya zorlananların, ‘r’ harfini nasıl telaffuz ettikleri o 6 gün boyunca o kadar önemliydi ki! Sırf bu yüzden anadil için dünya yakılabilir!