Önce en basitinden bir “senaryo” yazarak başlayalım:
Kadın vurulmuş, yerde yatıyor. Görüntü TV ekranında. Şakağından kanlar akıyor, bir iki sarsılıyor ve sonra hareketsiz kalıyor.
“Ne oldu?” diyenlere, görüntüdeki kadının şakağındaki kurşun izini gösteren, “tabancayla vuruldu” diye anlatıyor.
“Kim vurdu?” diye bağrışıyorlar. Balkondaki kişi, “bekçi üniformalı bir adam vurdu ve kaçtı” diye şüpheliyi tarif ediyor.
Ve…
Diyelim ki, bekçi başı sayılabilecek Soylu anında parmağını sallayarak, “bekçinin kadını tabancayla vurduğu iddiaları, Emniyet teşkilatımızı yıpratma amaçlı organize çalışmalardır” diye balkondakini susturmaya kalkıyor. “Bizim bekçimiz asla silahla bir kadını öldürmez.” Daha duyar duymaz bu devlet iddiası size saçma sapan bir iddia olarak görünmüyor mu? Görünüyor.
Bütün bunlar kadının bedeni henüz yerde yatarken, şakağından kan fışkırırken oluyor.
Ortada ne Adli Tıp’ın otopsi raporu var, ne silahın balistik incelemesi, ne kabzadaki parmak izi, ne mobese kameralarındaki görüntülerin analizi, şüpheli ortadan kaybolmuş.
Ama “Emniyet teşkilatımızı yıpratma amaçlı organize saldırıya” karşı neredeyse devlet ayağa kalkmış.
Siz böyle bir durumda ne düşünürsünüz?
“Ya hu, önce bir otopsi yapın, balistik raporunu alın, kabzadaki parmak izini saptayın, mobese kamerasından şüphelinin izini sürüp, yakalayın, bu ne acele, ortada şahit var, şahit ‘bekçi yaptı’ diyor, bekçi şüpheli, önce şüpheliyi yakalayın, ifadesini alın, sonra bekçiye iftira mı atılmış, yoksa doğru mu söylenmiş, öyle konuşun, şimdi değil, o zaman ‘bizim bekçimiz asla tabancayla kadın öldürmez’ deyin” demez misiniz?
Diyelim ki, dediniz. Bu defa devlet, “Emniyet teşkilatımızı yıpratmak amaçlı organize iftiraya destek veriyorsun” diye üstünüze yürüdü. Ne düşünürsünüz?
“Vay canına, bu iş pek bekçi işine benzemiyor, anlaşılan bu cinayetin asıl faili bu yaygarayı koparanlar, yani devletin ta kendisi” demez misiniz?
İş kadın cinayeti, şüpheli bekçi olunca tastamam böyle akıl yürütürsünüz. Ve yerden göğe kadar da haklı olursunuz.
Şimdi gelin birkaç gündür her izleyen insanın vicdanını yaralayan iki gerillanın görüntüsüyle ilgili gelişmelere bakalım.
Bu görüntüleri izleyen doktorlar ve özellikle Adli Tıp uzmanları, o iki insanın ölüm sebebini “kimyasal zehirli gazla merkez sinir sistemlerinin felce uğraması sonucu, kasılmalar ve şuursuz hareketler sonucu ölüm” olarak açıkladılar.
Ne yapmış oldular? Tıp insanının yapması gerekeni yaptılar: “Teşhis” koydular; kimyasal silah sonucu ölüm…
Örneğin Prof. Şebnem Korur Fincancı yaklaşık olarak bu teşhisi koydu. “Ölüm sebebini” teşhis etti. Ve neredeyse devletin bütün unsurlarının ve havuz medyasının saldırısıyla yüz yüze geldi. Oysa “ölüm sebebini” teşhis eden Fincancı, “ölüme sebebiyet veren ya da verenler” hakkında “hüküm” vermedi, “iddiada” bulunmadı. Cinayetin hangi tür silahla işlendiğini açıkladı. Mesleği gereği…
Teşhiste bulunanlar, bu teşhisin bilimsel olarak daha net biçimde kesinleşmesi için, “vak’a yerinde” yani Güney Kürdistan’ın Zap havalisinde araştırma yapılmasını ve maktullerin bedeninde yapılacak otopsiyle sonucun kesinleştirilmesini talep ettiler.
HDP de aynı talebi TBMM’de dile getirdi.
Tartışmanın bu noktasına kadar, Özgür Medya ve PKK (yani “müşteki”ler dışında) hiç kimse kategorik olarak “suçlu” ya da “şüpheli” hakkında kesin bir hükümde bulunmadı. O noktaya kadar sadece “teşhis” ve “araştırma talebi” söz konusu oldu.
Fakat daha “teşhis ve talebin” mürekkebi bile kurumadan devlet adına “bu iddiaların amacı TSK’yı yıpratmaktır” denilerek, örneğin Şebnem Korur Fincancı hakkında soruşturma başlatıldı.
İşte bu telaşın bizzat kendisi “şüphelinin” kimliğini de ele verdi.
Ve şimdi geniş kamuoyunda ordunun Güney Kürdistan’da HPG’ye karşı, devletlerarası anlaşmalarla yasaklanmış kimyasal silahlar kullanıldığına dair “iddia” yaygınlaştı.
Yaygınlaşınca da, “ordunun yasaklanmış kimyasal silah kullanıp kullanmadığını araştırma” talebi büsbütün güç kazandı.
Güz kazanan “araştırılsın” talebi reddedilince, tam aksine bu talep daha ağır suçlamalarla karşılaşınca, “şüphe” giderek halk vicdanında kesin hüküm haline gelmeye başladı.
Böyle olur. Eğer devlet bir katliamı araştırmayı kabul etmezse, o araştırmayı halk yapar ve devlet katliamın failini gizlerse, o faili halk ortaya çıkarır.
O halde, eğer iktidar, savunma bakanı ve diğerleri, halkın “ordu kimyasal silah kullandı” hükmüyle suçlanmaktan kurtulmak istiyorsa, önüne geleni suçlamak yerine, gerçeği “araştırmak” zorundadır.
Örneğin Barzani ile anlaşın, Şebnem Korur Fincancı’nın başkanlığındaki bir heyetin Medya Savunma Alanları’na güven içinde gitmesini, arazide ve görüntüdeki HPG savaşçılarının bedeninde gerekli araştırmayı yapmasını sağlayın.
Yapmıyorsanız, halkın hükmüne boyun eğin.