Anlatılanlar rüya gibi geliyor insana, inanası gelmiyor. Milyonlarca insanın can verdiği korkunç bir savaşın ortasında bir anlığına da olsa insani değerleri ve kardeşlik denilen şeyi hatırlamak…
“Sevgili Anne, siperlerden yazıyorum. Saat sabahın 11’i. Yanımda bir kok kömürü ateşi, karşımda içinde saman olan bir sığınak. Ağzımda bir pipo, pipoda da tütün var. Elbette, diyorsun. Fakat bekle. Pipoda Alman tütünü var. Haha, diyorsunuz ki, bir mahkûmdan veya ele geçirilmiş bir siperden bulmuşsundur. Ah canım, hayır! Bir Alman askerinden. Evet, kendi siperinden canlı bir Alman askeri. Dün İngilizler ve Almanlar siperler arasındaki toprakta buluşup hatıra alışverişinde bulundular ve el sıkıştılar. Evet, tüm gün Noel günü ve ben yazarken de öyle. Muhteşem, değil mi?”
1914 yılının Noel gününde, Londra Tüfek Tugayı’nda on dokuz yaşında bir er olan Henry Williamson, annesine bunları yazmıştı.
Siperlerdeki küçük filizler
Basit bir mektup değildi bu. Tarihsel bir olaydan söz ediyordu aslında. I. Dünya Savaşı’nın ilk yılında gerçekleşen ve bütün Genelkurmayları deliye döndüren ünlü “Noel Ateşkesi”nden…
Korkunç bir savaş başlayalı daha 5 ay olmuştu ama emperyalist çıkarlar uğruna birbirini boğazlamaya gönderilmiş askerler, ölmekten öldürmekten, çamurlar içindeki siperlerde debelenip durmaktan yorulmuşlardı. Öyle ki, en küçük bir insani davranış bile o korkunç kaosun içinde muazzam bir anlam kazanıyordu.
Aslında siperlerde ufak tefek kaçamaklar hep vardı. Bazı bölgelerde, her iki taraf da saldırgan davranışlardan kaçınırken, bazen iş düzenli sohbetlere ve hatta bir siperden diğerine ziyaretlere kadar uzanıyordu. Siper hatlarının yakınlığı askerlerin birbirlerine selam vermelerini kolaylaştırıyordu. Bazı İngiliz askerleri, Almanların futbol liglerinden haberler sorduklarını kaydederken, akşamları alaycı şarkılar söylenmesi gibi şeyler de yaşanıyordu. Bazı cephelerde, askerlerin hatlar arasında gidip yaralı veya ölü yoldaşları kurtarmasına izin vermek için ara sıra ateşkesler de yapıldı.
Benzersiz bir gün!
Ama 1914 Noel’i bambaşkaydı! Çeşitli cephelerde her iki taraftan yaklaşık 100 bin askerin katıldığı kayıtlara geçen bu büyük “kafadan ateşkes” dalgası, tarihte az rastlanır bir şeydi. Tabii ki birçok cephede kan gövdeyi götürmüştü o gün ama siperlerden yazılmış yüzlerce mektup ve resmi raporlara göre birçok yerde de askerler “kafa izni” yapmışlardı. Örneğin bir Alman askeri, Richard Schirrmann yazıyor:“Vosges cephe gerisinde Noel çanları çaldığında hiç de askeri olmayan bir şey oldu. Alman ve Fransız birlikleri kendiliğinden barış yaptı ve kullanılmayan hendek tünelleri aracılığıyla birbirlerini ziyaret ettiler ve şarap, konyak ve sigaraları Westfalya kara ekmeği, bisküvi ve jambonla takas ettiler.”
Bir İngiliz askeri olan yüzbaşı Lew, sevgilisi Lorna’ya şunları yazıyordu mesela: “Almanlarla aramızda bir ateşkes vardı, ölü yoldaşları gömdük, hediye alışverişinde bulunduk ve hatta bir dostluk futbol maçı oynadık. Durum çok gerçek dışıydı. Wolfy adlı bir Alman askeri bana karısının bir fotoğrafını bile verdi!”
Resmi kayıtlarda ve mektuplarda 10’dan fazla yerde Alman ve İngiliz askerlerinin iki siperin ortasındaki boşluklarda futbol maçları yapıldığı da geçiyor. Kraliyet Warwickshire Alayı’nın 1. Taburu komutanı Robert Hamilton, iki taraftan da yüzlerce askerin ortada buluşup birbirlerine konserveler, düğmeler, şapkalar ve hatta bira verdiklerini, hatta ‘düşman’ saflarda eski bir iş arkadaşını gördüğünü anlatıyor ve günlüğüne şöyle yazıyor: Dünya tarihinde benzersiz bir gün!
Yine bir İngiliz askeri, Bruce Bairnsfather, günlüğüne şunları yazıyordu: “Eşsiz ve tuhaf bir Noel’di. Koleksiyoncu olduğum için bir Alman subayının düğmelerini istedim, makasla kesmeme izin verdi, ben de ona düğmelerimi verdim. Az ötede ise aslında berber olan makineli tüfekçilerimden biri, bir Alman’ın saçlarını kesiyordu…”
1917’ye uzanan bir zincir
Tabii ki her şey çok kısa, bir ya da birkaç gün sürdü. Sonra devam! Yeniden bombalar, siperler ve 15 milyon ölü…
Ama bu kadarı bile generalleri çok kızdırmıştı. Ancak İngiliz Yüksek Komutanlığı ihanet olarak gördükleri uluslararası dayanışmayı kırmak için yayınladığı emirde, “Düşmanla gayriresmi ateşkeslerin sona ereceğini ve herhangi bir subayın veya ateşkes başlattığı tespit edildiğinde, Askeri Mahkeme tarafından yargılanacağını” kaydetti.
1915’te ancak birkaç yerde tekrarlandı ateşkes, daha sonraki Noellerde ise artık herkes birbirini boğazlamakla meşguldü ve ağır cezalar çok etkili oldu. Yine de “Siperlerde Kardeşlik” fikri hiç ölmedi. 1917’de Rus birlikleri ayaklanıp kendi hükümetlerine karşı cephe alarak Ekim Devrimi’ne yol açarken, Fransız, İngiliz ve Alman askerleri de isyan ediyorlardı.
*
Belki de rivayettir, bilmiyorum ama bazı kaynaklarda var. Bütün bunlar olurken 16. Bavyera Yedek Piyade Alayı’ndan bir onbaşının çok sinirlendiği ve “Savaş zamanında böyle bir şey olamaz. Alman onur duygunuz kalmadı mı hiç?” diye tepindiği söyleniyor.
Tanırsınız onu canım, şu tuhaf bıyıklı adam, baş harfi Adolf!