Sütaş, Bingöl ve çevresinde 250 km çapında bulunan illerde tekelleşiyor. Süt üretimlerini sözleşmeye bağlayıp üreticiyi kölesi yapma peşine düşen Sütaş’a karşı üreticiler kooperatifleşmek zorunda
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Eski Yunanlıların Doulos, Romalıların ise Servus olarak niteledikleri köleler, özgür beylerin-beyazların yanında bir üretim aleti gibi kurgulanan dönemin refahı ve ‘demokrasisi’, insan ve hayvan arasında bir yere oturtulan köleler üzerinden sağlanmıştı. Köleciliğin günümüzde olmadığı iddia edilirken, değişik biçimlerde kapitalist sisteminde dayanaklarından biri olarak sürdürülmektedir. Kapitalizmde ücretli kölelik olarak literatüre giren uygulama sözleşmeli veya kiralık çalıştırma biçimleriyle halen yaşamamızda. Süt üreticileri ve süt tekellerinden biri olan Sütaş’ın ‘sözleşmeli’ olarak uygulamaya sokacağı süt ürünleri tesisi de kölelik biçiminin uygulanma biçiminden başkaca bir şey olmayacak.
Sütaş elini cebine atmadı
Tarımsal üretimlerde sözleşmeli tarım uygulamasıyla çiftçiler kendi toprağında sermayenin belirlediği açlık ve yoksulluk kıskacında üretime zorlanmaktadırlar. Bu uygulamalardan birisi de süt üreticiliğidir. Türkiye’de süt ürünleri tekellerinden biri olan Sütaş, Bursa’da sütü üreticilerden yaptıkları sözleşme kapsamında ve neredeyse üretim maliyetleri altında bir ücretle toplarken aynı Sütaş, Bingöl’de hayvancılığı geliştireceği iddiası ile tüm yatırım giderleri iktidar tarafından hibe ve kredilerle karşılanan, elini cebine bile atmayan ve bölgede refahı arttıracağı iddia edilen entegre tesisi açıyor.
Süt fiyatlarını TCMB belirliyor
Süt üreticilerinin her türden girdilerinin fiyatları sermaye tarafından serbest olarak uygulanırken, süt üreticilerinin sütleri ise hayvancılıkla ilgisi olmayan bürokratların aldığı kararlarla belirleniyor. 31 Ocak 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ‘Çiğ Sütün Sözleşmeli Usulde Alım Satımına İlişkin Yönetmelik’ değişikliği ile çiğ süt fiyatı belirleme yetkisi Ulusal Süt Konseyi’nden alınıp ‘Gıda Komitesi’ne verildi. 2018’den bu yana süt fiyatını Gıda Komitesi belirliyor, açıklamayı ise Ulusal Süt Konseyi yapıyor. Merkez Bankası’na (TCMB) bağlı olan Gıda Komitesi’nin yürütücüleri ise Hazine ve Maliye Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı bürokratları.
Çiftçilere kölelik koşulları
Süt ürünleri şirketi olan Sütaş son 20 yıl içinde en büyük tarım tekellerinden biri haline geldi. Sütaş, AKP’li Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın ‘ricası’ ile Bingöl’de entegre süt ürünleri tesisi inşa etmeye başlamıştı. Sütaş’ın Yönetim Kurulu Başkanı olan Muharrem Yılmaz, Bingöl’deki tesisle ilgili olarak yaptığı bir açıklamada, “Sadece Bingöl değil, 200-250 kilometre çapındaki tüm bölgeden süt alacağız. Muş ovası var. Erzurum, Erzincan, Diyarbakır, Elazığ, Tunceli, çok geniş bir bölgeye hitap edecek. GAP bölgesi var. Burada yem bitkileri üretimini artıracak ciddi potansiyel var. Hayvancılığa yönelik yem bitkisi üretimi artacak. Oradaki insanlar kendi bölgesinin sütünden üretilecek yoğurdunu, ayranını, peynirini tüketecek” derken bölgede hem üretimi hem de tüketimi kontrol altına alarak, bölge halkını kendisine bağlı kölelik koşullarına taşımayı iktidarın desteği ile sağlama peşinde.
Hayvan genleri değiştirilecek
‘Doğu-Güneydoğu Anadolu Sütçülük Projesi’ iktidarın hibe ve kredi destekleriyle 1.1 milyar liraya mal oldu. ‘Sözleşmeli’ üretimle Sütaş, kölelik koşullarında çalışacak olan bölge çiftçisinin yararını değil elde edeceği kârların peşinde. Sütaş’ın Bingöl’deki tesisinde test üretimleri yapıldığı ve bu ay içinde (haziran) tam olarak imalata başlanacağı bildirildi. Sütaş, Ar-Ge merkezinin embriyo transferi üzerine uzmanlaşacağı ve tesisin ihtiyacının yanı sıra aslında Türkiye’nin ihtiyacını giderme noktasında hayvan ıslahı ve embriyo transferi yoluyla taşıyıcı anne ineklerin devreye sokulacağı ve bu sayede daha az verimli ineklerin annelik görevini üstleneceği belirtilirken hayvanların da köleleştirilmek istendiği ve genleriyle oynanacağını gösteriyor.
Üretici kooperatiflerde birleşmeli
Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük bir açıklamasında, “Tire Süt Kooperatifi bugünkü nüfusun 2 katını doyurabilecek potansiyele ve ürün zenginliğine sahip. Tarımsal üretimi şirketler değil, köylümüz ve çiftçimiz yapmalı. Yüzde 80’i oluşturan küçük aile işletmelerini yok ederek değil, birleştirerek devamlılık sağlanmalı. Tarımın tüm sorunlarının çözümü, ancak kooperatifleşme ile mümkün” derken Sütaş’ın ve AKP iktidarının sözleşmeli tarım ile çiftçinin pazarlık yapma gücünü ortadan kaldırırken, üreticileri kendi üretim alanlarından şirketin düşük ücretle çalışan işçisi durumuna sürüklemek istiyorlar.
Ne bekliyoruz?
Üreticilerin bir kooperatif etrafında toplanıp üretim yapmaları ve bu üretimleri aracısız tüketiciye ulaştırmaları mümkün. Ancak bu koşullar oluşmaması durumunda dahi kooperaitfler eliyle üretimlerinin değerlendirilmesi üreticinin güçlü bir yapıya kavuşarak, sermaye karşısında tek başına kalmasının önüne geçecektir. Bölgede Sütaş’a alternatif bir üretim biçimini yani kooperatifleşmeyi gerçekleştirebilecek bir iradeyi ortaya çıkaramazsak, hayvancılığın hatta tarımsal üretim çeşitliğinin ardından sadece bakarız. Sütaş’a devlet eliyle verilen destek firmaya bir güzelleme değil bölgede tarımsal üretimlerin tekellerin eline verilme süreci ile bölge halkının şirketlere bağımlı hale gelerek, özgürlük taleplerinin de zayıflatılması amaçlanmaktadır.