Kapitalizm saldırısı altında yaşam alanları yok olurken kapitalizmin krizini, tarihsel sürecini arkasına alan iktidar tekçi yapılanmasını hızla güçlendirmekte. Yaşamakta olduğumuz ise; tüm yetkileri tek elden yürütmeyi siyasal hedefi yapan, biat geleneği ve baskıcı uygulamaları ile büyüyen, yapılanan bir sistem. Sistemin sembolize edildiği silüet, reklamlaştırılarak toplumun algısına sunulan alanlarda görselleştirilmekte. Billboardlarda, film karelerinden parçalar gibi izlediğimiz, senarize edilmiş kutlamalarda karşımıza çıkan tekçi sistemin sembolize edilmiş, yaratılmaya çalışılan formu, algının görselliğini besliyor.
Görünenle yansısı arasındaki karşıtlık mı, gerçekle o gerçeğin dışındakilerin algısı arasındaki farklılıklar mıdır yapılanmakta olan bu sistemi kuran, yoksa oyunun kurucularının gücü/ kapitalizmin krizlerinin tarihsel süreci, gerçek- yansısı arasındaki karşıtlıktan mı beslenerek sistemin kurgusunu güçlendirmektedir.? Bu kadar kolay olmamalı gibi geliyor insana gerçekle sanı, sanı ile bilgi arasındaki karşıtlığın yaşamımıza farklı formlarda şekillenmesi. Ama bugünlerde bunu her alanda yoğun yaşıyoruz.
Halkın arasında serbestçe, koruma olmadan dolaşırken değil, barış değil savaş, kin, nefret sözlerinin karelerinin içinde rastladığımız bir cumhurbaşkanı kimliği ile faşizm, her geçen gün güçlendirilerek yapılanıyor. Etkilerini daha çok eleştirenlerin, muhaliflerin, sorgulayanların hissettiği süreç barışı ve eşitliği ortadan kaldırarak yaşam alanlarına, özgürlüklere, geleceğimize, hayallerimize, yaşamımıza bugünden başlayarak el koyuyor.
Yeni dönemin yönetimine geçen cumhurbaşkanı, partisi ve ittifakları ile birlikte 7 haziran 2015 den sonra başlattıkları parlamenter siyaseti devre dışı bırakarak OHAL kapsamında çıkardıkları KHK’lar ile bugüne hızlıca ulaştı.
Bu süreçte süreci eleştiren, ülkede ve komşu ülkelerde çıkarılan savaşa karşı olanlar, tutuklanarak, özlük hakları yok edilerek, sürekli baskı altında tutularak susturulmaya çalışıldı. Ülkede yaşayan halklar yerinden zorla edildi, çıkarılan savaşta yüzlerce kişi öldü. Savaş sonrası yakılan yıkılan alanlar hızla sermayeye devredildi.
Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar süren bu durum seçimde %52’lik destekle onaylandı. Ve fiili olarak yürütülen tek adam yönetimi; çıkarılan KHK (698) ile “yasal”laştırıldı. Limanlar hakkında verilecek karardan icra iflasa kadar, yurtdışına gidecek öğrenciden, tapu ile ilgili işlerden çeltik ekilip ekilmeyeceğine, elektrikle tedaviden hurda ithal ve ihracına, yerel yönetimlerin işleyişinden zeytinciliğe, içkiden su taşkınlarına, muhtar ve ihtiyar heyeti teşkilinden ormanlar hakkında verilecek kararlara kadar daha pek çok konuda tek yetkili cumhurbaşkanı. 698 nolu KHK; tek adamın yetkilerini tek tek tanımlarken, unutulanlar ve detaylar yazacağı ya da söyleyeceklerine atıflandı (yönetmelik çıkarma yetkisini de aynı KHK ile tanımlandı).
Bu düzenlemenin hemen ertesinde çıkarılan KHK ile binlerce kişinin daha özlük hakları ellerinden alındı. Tek adam rejimi tarafından suçlu olarak nitelendirilen binlerce kişi kamudaki görevlerinden ihraç edildi. Daha önceki KHK’lar da olduğu gibi bakmakla yükümlü oldukları ile beraber sağlık, seyahat vd sosyal hakları yok edildi. Suçlu ilan edildiler, cezalandırıldılar.
Uzunca bir süredir bildiğiniz gibi hüküm giymemiş rehin yüzlerce siyasi, halkların iradesini temsil eden vekil,yerel yönetici, gerçekleri yazan basın emekçisi, halkların özgürlüğünü ve barışı savunan onurlu akademisyene her geçen gün yenileri ekleniyor, eleştiri içeren her sözünüzle her an tutuklanabileceğiniz duygusu ile yaşadığımız bu dönemde demokratik siyaset ve hukuk devre dışı.
Silahların, baskıların altında gerçek bir siyasi dönüşümün içinden geçiyoruz. Nefes almanıza kadar karışabilecek sistem ve yöneticisi iş başında. Tül Akbal’ın barış isteyen imzacı akademisyenlerin son müşteki olarak katıldığı, suç örgütü lideri olarak toplumsal hafızalara ve mahkeme kayıtlarına geçmiş bir faşist yansının mahkeme tarafından beraati sonrasında davaya ilişkin belirttikleri gibi eleştirel bilgi ile üretilen ve özgürlük mücadelekeri ile anlamlanan tüm kavramlar tersyüz edilmekte.
Sanılarla beslenen bu sürecin inşaası bu kadar kolay olmayacak. Bizlerin, barış isteyen akademisyenlerin bugün açıkladığı basın duyurusunda belirttiğimiz gibi Platon’un mağara metaforunda irdelediği yansılar, sanılar ile gerçeklerin karşıtlığında, sorgulama ve bilgi sistemin kodlarını da yaşamımızın her alanını saran zincirleri de tek tek kırmamızı kolaylaştıracaktır.